3) Yabancı

76K 1.7K 26
                                    

"Kıyafetlerim nerede?" Sorusuyla aynı anda kapı çaldı.

"Sanırım geldiler." Haklıydım, geçtiğimiz gece bana yardımcı olan sevimli kadın temizlenmiş, ütülenmiş kıyafetleri getirmişti.

"Teşekkür ederim, ödemeyi odanın hesabına ekleyebilir misiniz lütfen?" Kadın başıyla onaylayıp gülümsedi. "İyi günler."

Döndüğümde tuhaf sarışına direk olarak bakmaktan çekiniyordum. Gözlerimi kaçırarak kıyafetlerini verdim. Belki giyinik olsaydı daha rahat hissederdim.

"Neden vanilya kokuyorum?"

"Duş jelim."

Anlamaya çalışırken alnı kırıştı. Sonra da bu hoşuna gitmemiş olmalı ki yüzünü buruşturdu.

"Giyinip buradan hemen gidiyorum. Ve beni bir daha hiç görmeyeceksin."

"Birkaç saat önce hayatını kurtardım. Hatırlamıyor musun?"

"Hatırlıyorum ve aslında hatırlamak istemiyorum. Sen deli misin? Neden böyle bir şey yaptın ki sanki?" Pantolonunun düğmelerini ilikliyordu. Kollarımı göğsümde kavuşturup surat astım.

"Tamam, nasıl demiştin?" Kolumu uzatıp kapıyı işaret ettim. "Seni bir daha görmeyeceğim. Bayıldım!" Tişörtünü de giymişti. Kıpırdamıyordu. "Şimdi gitmeni istiyorum. Hadi. Çık odamdan." Arkasına geçip sırtından itmeye başladım.

"Bir dakika gideceğim tamam. Ama öyle dövüşmeyi nereden öğrendin?" İtmeye devam ettim. "Ayrıca üç kişiyi öldürdün!" Durdum, bu söylenecek söz değildi.

"Zor bir çocukluk geçirdim diyelim."

"Eğitildin mi yani?" Demek ki durum düşündüğümün aksineydi; sıradan adamlardan dayak yediğini sanan, sıradan bir adam değildi. Sıradan insanlar, canavarların kokusunu almaz, görüntüsünü değişmiş değil, insan haliyle görürlerdi. Sadece savaşçı soyundan gelenler onları ayırt edebilirdi.

Asil kan...

Yani, canavarları o da görmüş müydü? Ağzımdan bir şey kaçıramazdım, sıradan biriyse korkunç olurdu, halüsinasyon gören deli bir kız olduğumu düşünürdü ki bu neden umurumdaydı bilmiyorum. Dedektif pantolonumu giyip elimdeki en iyi soruyu sordum.

"Dün akşam canına okuyan adamlar, sana da tuhaf göründüler mi?"

"Ele geçirilmiş denmesini tercih ederim ama evet, tuhaflardı."

Yabancı bizden biriydi, ne kadar ailemde gördüğüm tiplere benzemese de...

Biz zengindik, şık kıyafetler giyer, pahalı evlerde otururduk. Ailenin bütün üyeleri, ebeveynleri tarafından –tabii hala hayattalarsa savaşçı olarak eğitilirdi. Hayatımda ihtiyacım olacağını hiç düşünmediğim dövüş ve savunma sanatlarını da on yaşımda başlayan katı eğitimlerde öğrendim. Ailenin etrafında hep korumalarımız olurdu. Onlar dövüşmeyi biliyordu ve kocaman kaslı insanlardı, neden bunları öğrenmem gerektiğini anlayamamıştım. Her sorduğumda, bir gün ihtiyacın olabilir derlerdi. Pekala, bir gün ihtiyacım olabilecek şeyleri söyleyeyim; bira açacağı, peçete, sosyal güvenlik numaram, ehliyetim... Bu tarz şeylere bir gün ihtiyacın olabilirdi, bir gün ihtiyacın olur diye hayatının sonraki altı yılını dövüş eğitimiyle geçirmezdin. Saçma gelenekler işte.

"Dün gece benim için bir ilkti..."

"Kaç yaşındasın?"

"Bununla alakas-"

"Kaç yaşındasın dedim."

"Yirmi. Birkaç ay sonra yirmi bir olacağım."

"Vay be."

ANGIEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin