29) Soğuk

72.6K 1.6K 2
                                    

   Dünya bizim üzerinde olduğumuz yüzünü tekrar güneşe dönene kadar çene çalıp durduk, hava aydınlanmaya başlamıştı ki yataklarımıza girdik ve diğerleri kahvaltılarını yaparlarken biz henüz uyuyorduk. Öğle vaktinde öldürücü bir baş ağrısıyla uyandım. Küçük odanın içindeki soluk ışıklar bile gözümden girip kafatasımın arkasını deliyor, dışarıdaki rüzgar sanki bütün binayı sallıyor gibi geliyordu. Kar fırtınası yüzünden barda mahsur kaldık. Noel babanın da yardımıyla elimizdeki koordinatların harita üzerindeki yerini belirledik ve oraya nasıl gideceğimiz hakkında çalıştık, burada telefon, navigasyon veya diğer uydu bazlı teknolojik aletler pek iyi çekmiyordu. Tek eğlence kaynağımız radyoydu. Crow isimlerimizi kuzey ışıklarını görmeye giden bir turist grubunun arasına yazdırdı, yollarının üstündeydik, bizi giderken kar araçlarıyla alacaklardı. Garajda acil durumlarda kullanmak için bir dört çeker ve iki tane daha kar aracı vardı. Anahtarlarını üstlerinde tutuyordu bar sahibi, buralarda hırsızlık yapacak kadar bile insan yoktu. Gece vakti geldiğinde turistlerin bize doğru yola çıktıklarını duyduk. Ve birden kendimi iyi hissetmemeye başladım. En azından arkadaşlarıma böyle söyledim.

   "Sanırım burada kalıp dinleneceğim, bir sonraki tura katılırım. Yarın da bir ekibin geleceğini söylediler."

   "Hadi ama ne kadar kötü olabilirsin ki?"

   "Üşüttüm." Dedim karnımı tutarak. "Gerçekten kötü." Yüzümü de buruşturdum ki rolümü tam hakkıyla oynamış olayım. Alvar inanmamıştı, gözlerini kısarak bana baktı.

   "İyi eğlenceler size, yarın sabah görüşürüz." Pijamalarım üzerimde, odaya döndüm. Kapıyı sıkıca kapattım. Gittiklerinden emin olana kadar da çıkmadım. Kar araçlarının uzaklaştığını duyunca hazırladığım sırt çantam ve kara dayanıklı olacağını umduğum kıyafetlerimle bardan dışarıya çıktım. Arka tarafa dolaşıp araçların olduğu yere gidene kadar bacaklarım soğuktan kasılmıştı bile. İçine neye ihtiyacım olursa doldurduğum ağır sırt çantasını yan koltuğa fırlattım. Anahtarı çevirdim ve benzin göstergesine baktım. Farları açıp barın sahibi dışarıya fırlamadan gaza bastım. Deri kaplı direksiyon alışkın olduklarımdan daha sertti, buzda kayıp yol kenarından fırlamamam için de yavaş olmam gerekiyordu. Koltuğun ucunda, neredeyse cama yapışmış halde, dikkatle sürüyordum. Adamın dediklerini kelimesi kelimesine ezberlemiştim. Altmış kilometre güneye, sapaktan sağa. İki kilometre düz. Sonra yol üçe ayrılacak, ben sola sapacağım. Yol git gide daralacak. Karda ilerlemem zor olabilir. Bu yol ilerideki özel bir mülke çıkıyor. Koordinatlar da mülkün bahçesini söylüyor zaten. Bir ailenin ara sıra kullandığı bir yermiş burası. Ev boş olabilir. Çok nadir gelirlermiş. Pekâlâ...

   Dediklerini aynen yaptım, adam buraları gerçekten iyi biliyor olmalıydı. Yol aynen dediği gibi git gide daraldı, kar yüksekliği aracın yarısına geliyordu, motor bağırıyor, tekerler boşa dönüyordu ve acı gerçeği kabul ettim. Devamında yürüyecektim.

   Motoru kapatıp sıcak arabada öylece oturdum. Direksiyona kafamı yaslayıp sakinleşmeye çalıştım. Beni buraya kadar şüphesiz getiren şeylere odaklandım. Damian'a...

   Onu en güzel kelimelerle anlatıyordum, her öpücüğü, her dokunuşu beni ben kılan şeyleri kökten değiştirmişti. Ve onsuz geçen bütün o yılları anlamsız kılmıştı...

   Onsuz geçecek yılları da...

   Gözyaşlarımı silip çantama uzandım, tek düşündüğüm ceketini çıkarıp arkaya atarkenki gülümsemesiydi. Buraya kadar bu şekilde gelmiştim. Böyle de devam edecektim. Kapıyı açıp cehennem soğuğuna adım attım. El fenerini sıkıca önümde tutuyordum ve kar neredeyse belime geliyordu, fazla değil, özel mülkün bahçesine girmeme bir kilometreden az yol kalmış olmalıydı. Her adım, normalinden bin kat zor ve yorucuydu. Su geçirmemesi gereken ayakkabılar amaçlarını kaybedip ayaklarımı buz gibi yapmışlardı. Kıyafetin içinde terlemiştim ve ter üstümde donup daha hızlı ısı kaybetmeme neden oluyordu. Kirpiklerimde biriken karlar ve burnumda donan sümüğüm için endişelenmiyordum artık.

ANGIEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin