senin gittiğin bir gece yarısı hüzünbazlar dolaşır düşlerimde

102 14 24
                                    

♫ younha & rm, winter flower ♫

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

younha & rm, winter flower

şüphesiz, bu hikaye yalnızca taehyung ile birbirine teğet geçmiş hayatlarımızdan başka bir şey değildi. taehyung olmadan bir ben nasıl düşünmediysem, taehyung var iken bir ben de düşünmedim. ne de olsa, insanlar sonunda ya duyguları ya da kalp kırıklıklarıydı. daha fazlası olduğum aklımdan geçmedi, bir hiçten fazlası olduğum.

doğduğum yer olan daegu, kaoru'da keşfedilmeye değer bir şehir izlenimi vermiş olmalı ki, uzun sürmeyecek olan bu geziyi olabildiğince çok yerini görerek geçirmek istiyordu. aslında ben üniversiteye girince jimin de bu evde çok durmamış, küçük olmasına rağmen sevimli bir daire kiralamış ve yalnız yaşamaya başlamıştı. son zamanlarda bir ev arkadaşı olduğunu da söylemişti, bu kişiyle ilgili detaya inmemiş olsa da benim tanıyor olabileceğimi söylemişti. annem olmadan iki adım atmayan bir çocuk olan jimin çok zorlanmıştı, ilk taşındığında bolca şikayette bulunduğundan dolayı ev arkadaşı olması beni mutlu etmişti. sanırım.

ikinci günün sabahı yağmur fırtınayı da getirmişti, evin önündeki ceviz ağacının dallarının ikinci kattaki odamın penceresine çarpıyor oluşu bütün evde yankılanıyordu. babam ortalıkta görünmüyordu -nerede olduğunu ancak tanrı bilirdi!

mutfak, yabancı hissettiriyordu. oysa burada olmayalı yalnızca yarım sene olacaktı. üç fincan kahve hazırlıyordum ki aralık mutfak kapısından, merdivenlerden koşarak inen sarı bukleleri ve kaoru'ya seslenen küçük kardeşimi gördüğümde onaylamaz bir gülüş dudaklarıma oturuvermişti.

daha içeri girmemiştim ki, jimin'in elindeki fotoğrafları uzaktan attığım bir bakışla tanımıştım. canlı, içinde parıltılar saklayan bakışları ile uysal bir görünüşe sahip annemdi kaoru'ya gösterdiği fotoğraftaki. siyah, omuzlarında saçları vardı annemin, bundan mıydı bilmiyorum ama annem yaşını hiç göstermezdi. çehresinde hep bir canlılık vardı, ne zaman bizi görse bir gülümseme beyaz dişlerini açığa çıkarırdı. şimdi düşünüyordum, annemi yalnızca fotoğraflarda durgun görürdüm, oysa ne kadar canlı biriydi! uysal görünüşünün ardında, aynı jimin'e aktardığı gibi yaramaz bir kedi yatardı.

salona girer girmez fincanları ortadaki ceviz renk sehpaya bırakıp jimin'in yanında yerimi aldım, uzun zaman sonra kardeşimi böyle sarmalamak sıcacık hissettiriyordu ancak aynı zamanda geri getiremeyeceğim anılarımda bir gezintiye çıkarıyordu beni.

saatler süren muhabbet esnasında jimin'in ev arkadaşının jung hoseok olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım, onunla nereden tanıştığını bile bilmiyordum. ancak jimin'in anlattığına göre, kaoru bütün bunları dikkatle dinliyordu, taehyung kendisini birkaç kez jung rockhouse'a götürmüştü. elbette alınmamıştım, taehyung jimin'i çok severdi. ben yokken onunla ilgilendiğini hep duyardım jimin'den. orada empire of the sun'ın walking on a dream albümünü incelerken tanışmışlardı.

four seasons, taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin