Gece yarısı saat 3 gibi bir kapı sesiyle Kılıç oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü. Dışarıya baktığında Adaletin elinde bir valizle evden ayrıldığını gördü. Bulutlar havayı karartmıştı ve hafif hafif yağmur çiselemeye başlamıştı.
Kılıç elini cama yasladı ve" bu yağmur bile senin benden gitmene mani olamıyor. Şimdi dursan bana baksan daha hızlı gidersin biliyorum. Senin kalbin bende olduğu için , için çok rahat gidebiliyorsun ama ben iyi bir emanetçi değilim" dedi ve gülümsedi.
Kılıç pencerenin kenarından ayrıldı. Odasından çıktı. Ali nin odasına doğru yöneldi. Kapıyı çalmadan içeri girdi.
Ali de pencerenin önünde ayakta duruyordu .
Kılıç ona doğru yaklaştı, bir elini omzuna koydu ve" Adalet bizi burada bırakıp gidebileceğini sanıyor" dedi.
Ali" sen annemin bizi bırakıp gidebileceğini sanmasına izin veriyorsun " diye cevap verdi.
Kılıç " o zaman kararını verdin diye umuyorum, oğlum" dedi.
Ali gülümsedi ve" evet baba verdim kararımı , seninle geliyorum. Nereye ve ne zaman gitmek istersen" dedi.
Kılıç " o zaman birkaç eski dostu ziyaret etmem gerekiyor. Her şey hazır olduğunda sana hazırlanmanı söyleyeceğim. Annenin tek başına ava çıkmasına izin veremeyiz. Şimdi yatağına girip uyu" dedi.
Ali yatağına uzandı , gözlerini yumdu.
Kılıç bir süre yanında oturup uykuya dalmasını bekledi.
Kılıç sesli bir şekilde" demek sende bizimle aynı soy ağacından geliyorsun, gözlerin bana birilerini hatırlattı, çöl avcılarını. Senin o uçsuz bucaksız çöllerle ne bağlantın var. Ama tek bildiğim ailemizin göründüğünden daha fazla sırları var " dedi ve odadan ayrıldı.
Sabah olduğunda evin içi ana baba gününe dönmüş gibiydi. En az yirmi kişi evin içinde dolanıyordu.
Ali ne olduğunu anlamamıştı. Hemen Kılıç ın odasına gitti.
Kılıç hala uyuyordu.
Ali Kılıç ı birkaç kez dürttü ama Kılıç uyanmadı. Ali de odada dolanmaya başladı ve aynanın önünde duran cam kavanozu görünce yaklaştı ,eline aldı , kapağını açtı. Kavanozun içi ağzına kadar kum doluydu. Ali kavanozun içindeki kumu aynanın önüne boşaltmaya başladı. Yarısını boşaltmıştıki ,kumun içinde başka birşey olduğunu fark etti.
Ali tüm kumu boşalttı ve kumu araladı . Bu bir kuru çöl gülüydü. Ali bu gülü çok iyi tanıyordu çünkü bu ona ailesinden kalan tek anıydı yada tek miras. Ali elini boynuna doğru götürdü.Sırtını aynaya doğru dönüp yakasını sıyırdı ,aynaya doğru baktı ve"evet bu aynı çiçek çöl gülü" dedi.
O sırada Kılıç ta uyanmıştı. Kalktı ve aynanın önüne geldi. O da Ali nin sırtındaki deseni gördü.
Kılıç " bu deseni sırtına kim işleri" diye sordu.
Ali" bunu kimse işlemedi , bu bir doğum lekesi" dedi.
Kılıç " kim seni kandırdı, bu belliki birisi tarafından yapılmış" dedi.
Ali" peki bu kavanozun içindeki kuru çöl gülü ne anlama geliyor. Neden sırtımdaki desenle aynı ve Neden kumun içinde saklıyorsun" diye sordu.
Kılıç " sana şimdi tam olarak açıklayamasamda şunu söyleye bilirim. Bu kavanozu bana verenler bana yardım etmeleri halinde benimde onlara değerli birşey vermemi istediler" dedi.
Ali " nasıl bir iyilikti bu" diye sordu.Kılıç "beni ölümden kurtarmak için " diye cevap verdi.
Ali" şimdi hayatta olduğun için , onlara nasıl bir bedel ödedin "diye sordu.
Kılıç "bir ödemede bulunmadım ama onlarda ısrar etmediler benim kim olduğumu öğrendiklerinde. Şimdi daha iyi anlıyorum sırtındaki bu şekilden, o bedel daha önceden ödenmiş" dedi.
Ali" ben anlayamıyorum, nasıl bir bedel bu " dedi.
Kılıç " cana karşı can, bir hayata karşılık başka bir hayat" dedi.
Ali tekrar etti " cana karşı can , bir hayata karşılık başka bir hayat. Kim bunlar" dedi.
Kılıç " onlar çöl avcıları , Ali onlar hakkında sana şunu söyleye bilirim ki , onlar istediklerinde bir kum tanesi olurlar kimsenin fark etmediği , istediklerinde birleşip bir dağ oluştururlar" diye cevap verdi.
Ali" o zaman sana şunu söyleye bilirim, o dağ şuan bizim evde , alt katta" dedi.