Dışarıdaki havanın aksine, lüksün doruklarındaki evin içerisi buz gibiydi. Alt katta baygın halde yatan genç kızın rahatlığı için klimalar soğuk derecede çalışmıştı.
Birkaç saat öncesinde bayıltıp eve getirdiği sevdiği kızın, şimdi uyanmasını bekliyordu. Aklına gelen her kötü şeyde nabzını kontrol ediyordu, canını yakmak istememişti fakat hâlâ uyanmamıştı.
"Hadi güzel kızım, baban seni bekliyor hadi." Eliyle saçlarını çekiştirdi, ofladı, ayağa kalkıp odanın içerisinde volta attı.
Ve tam pes edip odadan çıkacağı sırada genç kız uyandı. Anında yanına gidip yatağın kenarına oturdu.
"İyi misin?" Hale, kendine gelir gelmez karşısında gördüğü yabancı ile yatakta birkaç adım gerilemişti. Fakat sonradan aklına geçen gece çarpıştığı adam gelmişti. İkisi arasında bir benzerlik aradı.
"Neredeyim ben? S-sen kimsin? Ne yapacaksın bana?" Sesi titriyordu, güçlü kalamıyordu. Korkusu ve vücudundaki yorgunluk bir olmuş, göstermek istediği güce karşı çıkıyorlardı.
"Şş, korkmana gerek yok. Sana zarar vermek için alıkoymadım-..."
"Ya ne yapacaksın o zaman!" Babası aklına gelmişti ve saatin kaç olduğunu bilmese bile geç kaldığını düşündükçe sinirleri tavan yapıyordu.
"Bak, yetişmem gereken bir yer var. Lütfen bırak gideyim."
Gülümsedi genç adam. "Biliyorum, babanın yanına gideceksin."
"Sen nerden biliyorsun bunu?" Korkusu gittikçe artıyordu. Onu kaçırdığı yetmemiş gibi, hakkında bildiği bilgi Hale'yi ürkütmüştü.
"Baban parasını çaldırmıştı değil mi?" Kafasını salladı Hale. "Ben o parayı buldum, sana vermek için de buraya getirdim seni."
"Ya sen manyak mısın? Çağırsaydın bir yere buluşsaydık, aptal mısın kaçırmak ne demek!"
"Bana hakaret etme!" Dişleri arasından bağırmıştı genç adam, aynı zamanda yumruğu yatağın yanındaki komodini bulmuştu. Odada anlık bir gürültü sonra sessizlik oluştu. Yeterince taviz gösterdiğini ve bu kadar hakareti hak etmediğini düşünüyordu.
"Tamam, hadi parayı ver gideyim. Lütfen." Birkaç dakika genç kızın suratına öylece baktı. Ardından ayağa kalktı ve odadaki dolaba gidip paranın bulunduğu çantayı çıkardı. Hale, o sırada ayaklanmış ve odadan çıkmıştı. Sanki daha önce gelmiş gibi çıkış kapısını çok fazla zorlanmadan buldu ve ayakkabısını giyerken adamın gelmesini bekledi. Korkusu gitmişti, o odadan çıkarken hissetmişti bunu.
Genç adam tam karşısında durdu ve kapıyı açıp çantayı ona uzattı. Tam alacağı sırada geri çekti.
"Beni gerçekten tanımadın mı?" Kaşlarını çattı Hale. Bir benzerlik bulamamıştı.
"Hayır. Ama bir daha karşıma çıkma." Hale çantayı çekip aldı ve arkasını döndü. O sırada kolunu tuttu genç adam ve gitmesini engelledi. Genç kızın sırtı adamın göğsü ile buluştu.
Korkusu saklandığı yerden çıkmıştı, bu kez daha doluydu.
"Ağlama, yanındayım. Hiç kimse canını acıtamaz, benim gibi." Duyduğu sözler, geçen gece çarpıştığı adamın söylediği şarkının devamıydı. Aradığı benzerlik buydu. O geceki adam, tam arkasında duran kişiydi.
Kulağına fısıldamaya devam etti fakat gözlerini kapatmış bu durumdan zevk alırcasına konuşuyordu.
"Ben Sezgin Sürsoy. Bu son uyarım güzel kızım, son iyi halim."
*
*Bilinmeyen hakkındaki düşünceleriniz değişti mi? :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acıtamaz - yarı texting
Historia CortaŞarkılarda Bir Anlam - 3 ¡¿Kitap tamamen hayal ürünüdür, şarkı sözlerinin uyandırdığı duygularla yazılmıştır, gerçek değildir.¿¡ * * "Ağlama yanındayım, Hiç kimse canını acıtamaz, benim gibi." 080619 *Tüm Hakları Saklıdır!