Jennie:
Kapının kilidini sessizce açtım.
Ayakkabılarımı çıkararak aynı sessizlikte kapattım. Jungkook uyumuş olabilir diye düşündüm.
Jungkook iyi bir çocuk ya da kendini sevdiriyor bilmiyorum.
Ama emin olduğum bir şey var ki her ne yaşandıysa kook haklıdır.
Parmak uçlarıma basarak üst kata odamın olduğu yere çıktım.
Kapıyı açtım evet tahminimdeki gibi jungkook burada yatıyordu.
Üzerinde ki bornozu görünce derin bir iç çektim.
Yanı başındaki koltuğa oturup koluna dokundum"Kookie"
"Kookie"
"Jungkook"
Gözlerini ovuşturarak bana baktı.
Saçları ıpıslaktı.
Bedeni sanki ona ağır geliyormuş gibi, kafasını geri yatağa koydu.
Bu duyguyu biliyorum"Konu ne bilmiyorum ama sanırım kalbin kırılmış jungkook"
Koltuğa kafamı yasladım. Ayaklarımı göğsüme çekip ellerimi bacaklarıma doladım.
"Biri seni fena kırmış. Ne oldu? Lisa insanlara seni söyleme utandı mı yoksa?"
Sırıttım.
Hey dalga geçiyordum.
Ayaklarımı yere indirim önünde diz çöktüm. Kollarından tutarak oturtturdum koca bebeği."Bir dakika ne?! Ciddi misin? Yani gerçekten mi?"
Kafasını sus jennie dercesine salladı. Sorularımı bir kenara bıraktım. Dolabtan kıyafet çıkarttım.
"Giyin bunları jeon"
"Dolabında erkek pijamaları neden var?"
Parmağımı göz hizasında salladım
"Az laf çok iş jeon jungkook hadi!!"
Odadan çıkıp yere çöktüğümde kalbim o denli hızlı atıyordu ki, sanki ağzımdan çıkacak.
Elimi kalbime götürdüm.
Sakin ol jennie
Sakin ol.."Yerde ne yapıyorsun?"
Kafamı kaldırıp pijamaları giymiş olan jungkooka baktım.
Tanrım...
Dolmaya başlayan gözlerimi silip ayağa kalktım."Uyumayacak mısın jeon?"
Kafasını salladı
"Terasa geçmeye ne dersin? Bende kahve yapıp gelirim"
Kafasını salladı.
.
.
.
Terasın soğuk demirlerine başımı yasladım."Bu garip.. sen insanlar tarafından sevilen birisin. Yani saçma"
Buruk bir şekilde gülümsedi
"Herkes aynı düşümeyebilir jendeuk. Arkadaşlarını kaybetmeyi göze alamadı demek"
Kahvemden yudum alıp elimi salladım
"Takma lisa bu affettirir kendini hem sen aşıksın affedersin"
"Jennie karıncaları sever misin?"
Bu ne?
"Tabiki severim"
"Hiç karınca öldürdün mü?"
"Jeon..."
Donuk bir biçimde bana baktığında cevap verdim
"İllaki... Yanlışlıkla dahi olsa basmışımdır heralde"
"Üzgün müsün?"
"Tabiki jeon. Sonuçta o da bir can ve o da bir hayvan"
Kafasını sallayarak kahvesini yere bıraktı
"Peki senin tüm bu üzüntün o karıncayı geri hayata döndürür mü kim jennie?"
Yutkundum. Saçma bir edebiyat ama gözlerim doldu. 1 damla yaş aşağı süzüldü.
Bu aptal çocuk ne dediğini bilmiyor.
Ayağa kalkıp odama gidecekken elimi tuttu"Hey ne oldu? Jennie neden ağlıyorsun?"
Kolumu çektim ama dayanamayarak geri çöktüm.
Ellerimi yüzüme kapatım ağlamaya başladım."Jennie?"
Anlatıp içimi dökmeliyim yoksa dayanamam
Göz yaşlarımı silerek ellerimi açtım"Hayır.. o karıncayı geri getiremem jeon"
"Sorun ne prensesim"
Boğuk bir nefes verdim dışarı
"Yıllar önce bir sevgilim vardı. Jack.. Lisa hatırlar. Biz birbirimize çok âşıktık jeon. Öyle hafif aşklardan değildi. Tanışmamızın üzerinden 2 gün geçtiğinde dahi, hayatımdaki değerinin kocaman olduğunu anladığım biriydi"
"Çok güzell beni neden onunla tanıştırmadın. Ben senin kankanım bu çok ayıp jennie"
Gülerek parmağını salladı.
Tekrar gözümden 1 damla süzüldü"öldü"
Parmağını anında geri indirdi.
Ellerimi tuttu"Jennie ben.. ben çok üzgünüm ne desem bilemiyorum affet nolur"
Kafamı salladım
"Uyuyalım"
Kalkıp elimden tuttu.
Yürüyecek durumda bile değildim. Yatağa yatırıp üzerimi örttü. Saçıma her zaman ki busesini kondurup, hemen yani başımdaki koltuğa oturdu.
Kader ikimizi de bir yerlere hapsetmişti.
Geçmiş ve gelecek.