Hastane kapısından nasıl geçtiğimi ya da şuan jungkook'un yatağının başında pineklediğimi hatırlamıyordum bile. Sadece nefesimi tutmuş sevdiğim adamın yüzünü izliyordum. Namjoon beni arayıp hastanedeyiz dediği andan beri hayat benim için durmuştu. Telaştan gebere gebere hastaneye uçmuştuk. Biraz da rezil olarak gelmiştim buraya. Taksici ile kavga etmiştim, Hastane güvenliğine ağıza alınmaycak kötü kelimeler etmiştim.
Jennie odaya elinde su ile girdi.
"İyi misin?" Soruyu daha çok sinirli olup olmadığımı anlamak için sormuş gibiydi. Başım zonkluyordu.
"İyi miyim? İyi miyim!? Bir de soruyor musun? Aptal gibi yatıyor hala burada. Sinirden kafayı yiyeceğim"
"Eh tamam çok şey yapma sende.."
Başım daha da dönmeye başladı. Elimin altında bir şey olsaydı kesinlikle kafasına fırlatırdım.
Ama gücümü jungkooka ayırıyordum. Onun kafasını kopartmak için gücüm kalmalıydı. Alt tarafı arabasını kaldırıma sürtmüş. Fakat şuan karşımda serumlarla yatıyor! Bir de rahat rahat uyuyor ki kafasını kopartasım geliyor.
"Kalk artık yeter!!" Diye kolunu dürttüm.
Ses vermedi ama sırıtıyordu. Yan masada bulduğum suyu kafasından aşağı boşalttım.
"ne yapıyorsun be!! Yazık yazık hastaya bile saygı kalmamış"
Gözlerimden alev çıkması gerekiyordu. Alev pişkin pişkin yatan bu aptalı kül etse anca soğurdu içim.
"Ne kadar korktum haberin var mı?" sesim fazlasıyla kırılgan çıkmıştı. Bilerek yaptığım bir şey değildi gerçekten de kırılmıştım. Korkmuştum. Kaybetmek düşüncesi... İnsan sanki yüksek bir dağın üstünden aşağı düşüyormuş gibi hissediyordu.
Yattığı yerden (Sonunda) doğruldu. Göz teması kurmamak için bakışlarımı camda sabitledim. Gözlerine bakarsam soğurdum. Ve ben şuan içinden lavlar püskürmek üzere olan bir volkandım. Yada öyle olmak istiyordum.
"Özür dilerim.."
"Özür dileme jungkook!! Ben buraya gelene kadar neler çektim biliyor musun sen? Ölüyorsun sandım. Böyle bir saçmalık yapılır mı ya?" derin nefes aldım "Bir de hala yatıyorsun. 5 gün jeon jungkook. Biz 5 gün sonra evleniyoruz ve sen burada yatıyorsun. Hemde araban kaldırıma sürttü diye!" Son cümlede sesim tavan miktarına ulaşmıştı.
"Çocuk gibi davranıp hiç bir şeyi dikkate almıyorsun. Yeri ben tuttum, davetiyeleri ben hazırladım, ikramlıkları ben sipariş ettim. Her şeyi ama her şeyi ben yaptım.." Kusacak gibi hissediyordum. Jungkookun gözlerine baktığımda dolduğunu gördüm. Devam edemeyecek kadar yorgun hissediyordum.
"özür dilerim kook. Ben devam edemiyorum. Ben devam edemeyeceğim"
"Ne" Çantamı hızla omzuma atıp, koşarak hastaneden çıktım. Arkamdan koşan jennie ve rose, kolundan serumları çıkarmaya çalışan jungkook. Son hatırladığım bunlardı.
.
.
.