Kayıp

109 9 21
                                    


Gözlerini açtığında pis kokulu bir sıvının yanında damladığını gördü, midesi kalkmıştı ama ne olduğunu ya da nerede olduğunu anlayacak kadar kalmak istemiyordu.
''Bir yere mi gidiyorsun?'' dedi kararlı bir ses arkasından bir yerden. ''Önce bana bir şeyi açıklaman lazım; kimsin sen?'' Gelip tam önüne çöktü, korkmasını istiyor gibi de öne doğru yaklaştı.
''B-Be-Be-benn...'' dedi kekeleyerek, hiç böyle büyük ve sinirli bir kaplumbağa görmemişti, renginin her dakika değiştiğini fark ediyordu, görünmez olmamak için kendini zorluyordu bu yüzden de. ''Ben Chamaeleo.'' dedi zar zor yutkunarak ve gücünün tükendiğini fark ettiği an geri bayıldı.
#
Leo uyanan garip yaratığa baktı, büyük yeşil bir kertenkele gibiydi ama görünmez olabiliyordu. 'Bir bukalemun...' dedi içinden heyecanla ama heyecanı bir anda şekil değiştirdi, bu onları gözlemlemeye gelen biri de olabilirdi, düşmanlarından herhangi biri için çalışıyor olabilirdi. Sabah da onu hissetmişti demek ki, o rahatsız edici his... Sabahki olayları hatırlayıp tekrar tedirgin oldu.
Bukalemunun kaçmak için ayağa kalkmaya çalıştığını gördüğünde harekete geçmesi gerektiğini anlayıp ileri doğru iki adım attı, ama karanlıkta kalmaya özen göstermişti.
''Bir yere mi gidiyorsun?'' dedi, sesine kararlı bir hava vermeye çalışmıştı ama aslında korkuyordu, bu yaratık tahmin ettiğinden güçlü olabilirdi sonuçta görünmez olabiliyordu; ama korkmamalıydı. Gözünün önüne kardeşleri ve Ustası geldi, onlar için güçlü olmalıydı. ''Önce bana bir şeyi açıklaman lazım; kimsin sen?'' Sonra biraz daha yaklaşıp bukalemunun hemen önünde çöktü, bakışları sertti.
Bukalemunun kekelemeleri arasında anladığı tek şey adının Chamaeleo olduğuydu, konuşmaya çalışırken de renkten renge girmişti, anlaşılan o da korkuyordu, tıpkı kendi gibi. Sonunda dayanamayıp bayıldığında onu kucaklayıp kanalizasyonun farklı bir bölümüne doğru ilerledi. Kendi için, terk edilmiş bir metro hattı bulmuştu. İnsanların bu kadar müsrif olması onu hem mutlu ediyor hem de kızdırıyordu, her şeyden bu kadar çabuk bıkmaları ya da kararlarını değiştirmeleri...
Metro hattında kenarlarından çıkmış raylar ile grafiti kaplı duvarlar onları karşıladı. Grafitilerin hemen altında camı kırık ama yine de çalışan bir el feneri vardı. Bukalemunu duvarın önüne bıraktıktan sonra Leo gidip onu yaktı ve tavana doğru tutarak aynadan yansımasını sağladı. Ortalık loş da olsa aydınlanmıştı.
Daha sonra bukalemuna yanaşıp onu incelemeye başladı, Ustası dışında bir hayvan görmediği için merak etmişti bu garip yaratığı. Her iki tarafından fırlamış gibi gözüken gözleri ve yüzünün ortasında, gözlerinin yanlarından geçen çizgimsi, pullu bir yapı vardı. Bu yapı hemen ağzın üstünde birleşip bir burun görüntüsü oluşturuyordu. Normal rengi buysa, yeşil ile sarı bir rengi vardı, gözlerinin etrafındaki koyuluk uykusuz kalmasının sonucu muydu? Üç parmaklı elleri ve ayakları çıplaktı, bir de pantolonundan fırlamış bir kuyruğu vardı, yuvarlanmış bir şekilde duruyordu bu kuyruk. Üstünde paspal, yırtık ve yer yer rengi solmuş lacivert bir tişört ile paçaları ve dizleri yırtılmış bir pantolon vardı. Daha sonra nedense ilgisini karnı çekti, lacivert tişört yer yer ıslanmış gibiydi. 'Onu kesmiştim!' diye korkuya kapıldı, belki de bir masuma zarar vermişti! Ne yapması lazımdı?
Kapüşonunu çıkartıp bukalemunun karnına baskı uyguladı. Chamaeleo hafifçe inlediyse de tekrar uyanmadı. 'Keşke Donnie burada olsaydı,' diye düşündü Leo, bu tarz şeyler için grubun dahisi lazımdı. O sadece takımın lideriydi, işe yaramaz lideri... Ama şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Titreyip kendine geldi, kötü düşünceler ile daha sonra uğraşırdı şimdiki konusu buydu.
Aradan fazla bir vakit geçmemişti ki Chamaeleo uyandı ve etrafını incelemeye başladı.
''Uyandın, rahatladım.'' dedi Leo olduğu yerde otururken. ''Seni kestiğim için üzgünüm, fazla tepki verdim galiba,.. tabii eğer masumsan.''
''Masumum tabii!'' diye bağırdı Chamaeleo, karnına ağrı saplanarak. ''Ahhh... Bunu yapmamalıydım galiba...'' Daha sonra da pes etmiş gibi sırtını duvara yaslayarak önüne baktı.
''Baştan başlayalım.'' dedi Leo, artık korkusu ya da şüphesi kalmamıştı, o da onlar gibiydi, tüm hücrelerinde hissediyordu bunu. ''Ben Leo.''
''Ben de Chamaeleo, kısaca Cham desen yeter bazen ben de adımı söylemeye üşeniyorum.''
''Peki Cham, burada ne işin var?'' dedi Leo gülerek.
''Bilsem güzel olabilirdi aslında. En iyisi hikayeyi baştan anlatmak.'' dedi ve olduğu yerde biraz daha doğrularak karnındaki şeye bastırdı, daha sonra bunun Leo'nun üstündeki kapüşon olduğunu fark etti. ''Bunu kirlettiğim için üzgünüm.'' dedi mahcup bir gülümseme ile, bakışları oldukça masum ve çocukçaydı.
''Olma, suç benim ne de olsa, bunu yapmazsam olmazdı. Evet seni dinliyorum.'' dedi, ayaklarını birleştirerek öne doğru gelmişti.
''Ahhh... Nereden başlasam? Ben aslında buralı değilim, Türkiye denen bir yerden getirilmişim, ama kendimi bildiğimden beri beyaz duvarları olan karanlık bir odadaydım. Her tarafımın demirler ile çevrili olduğunu ve yemeğimin insan denen yaratıklar tarafından verildiğini biliyorum. Beni sevdiklerini düşünüyordum bu yüzden de. Hep en taze böcekler geliyordu önüme, tek sorunum demirlerin gün geçtikçe bana yakınlaşması idi. Sonra bir gün başka bir sorunum daha oldu.'' dedi gözleri uzaklarda bir yere dalmıştı, bir şeyi hatırlayarak korkuya kapılmış gibiydi. ''Bir gün,'' dedi sonra boğazını temizleyerek, ''Bir gün canımın yanması ile uyandım. Bir şey derime batmıştı ve canımı yakıyordu, ama hareket edemiyordum. Güçlü iki el tarafından tutulmuş, sabitlenmiştim. Canım gittikçe daha çok yandı, tüm... tüm... Tüm vücudumda bu yanmayı hissettim ve daha sonra da bir şekilde daha fazla büyümeye ve kafesime sığamamaya başladım.
''Daha sonra konuşmaya başladım, ilk başta hâlâ kendi sesimi çıkartıyordum, derken insanları taklit etmeye başladım. Konuştuğumu anladıkları zaman ise bana eğitim vermeye başladılar, okuma ve yazma öğretmeye çalıştılar. Okumam iyiydi ama yazmam...'' dedi elini kaldırarak, ''O konuda o kadar da iyi değildim diyelim. Ama onlar bunu umursamadı, beni bebekleri gibi görmeye başladılar. Eğitim üstüne eğitim aldım ama her hatamda dayak yiyordum. Her defasında canım yanıyordu ve bunun üstüne bir odaya kapatılıp aç bırakılıyordum. O eski özen gösterdikleri Cham gitmişti. Derken bir gün daha da büyüdüm ve yürümeye başladım. Renklerim de her defasında daha da şekillendi, hatta görünmez olmayı da öğrendim. İşte tam o anda kaçışımı planladım. Ama nereye gideceğimi bilmediğim için bekledim.'' Üzgün bir sesle durakladı, Leo'nun onu böyle canla dinlemesi hoşuna gitmişti. ''Sonra başka şeyleri de görünmez yapmaya başladım. Üç parmağım -ve kocaman olmalarına rağmen- olmasına rağmen internette gezinebiliyordum, kağıt ve kalem ile yazamasam da klavye benim için oldukça rahattı. Kendi türümü araştırdım, kuzenlerimi, ailemi... Ama fazla bir şey bulamadım. Sonra bir gün bir haber gördüm. Kaplumbağaya benzer bir yaratığın gölgesi haber olmuştu ve yazarı April O'Neill adında biriydi. Onu araştırmaya başladım, nasıl biri olduğunu öğrendim. Gizemli şeyleri seviyordu ve ben de oldukça gizemliydim. Sonra bir gün yine beni dövüp odaya hapsettiklerinde planımı uygulamaya geçtim. Önce görünmez olup odadan kaçmış rolü yapacaktım, daha sonra da canımı yakan şeyi bulup bu April O'Neill denen insana götürecektim ki tam olarak da öyle yaptım. O sıvı...'' dedi ve pantolonunun ceplerini aramaya başladı. Ama bulamayınca panik içinde büyümüş gözler ile Leo'ya baktı. ''Sen... O şey sende mi? Lütfen sende olduğunu söyle?''
''Neyden bahsediyorsun?'' dedi Leo, hiçbir şey anlamamıştı.
''Laboratuvardan kaçarken yanıma aldığım 'insan' yazan serum, beni hatta belki de bizi bu hale getiren yeşil sıvı! Ah onu kaybettiğime inanamıyorum! Salak ben! Salak!!!'' Bağırıp dövünmeye başladı, onu nasıl kaybetmişti?
''Tamam tamam sakin ol.'' diye onu yatıştırmaya çalıştı Leo, ama hiç başarılı olamadı.
''Sakin mi? Burada olma amacımı kaybettim nasıl sakin olabilirim?!'' dedi ve oldukça üzgün bir şekilde olduğu yerde sol tarafına doğru düştü. ''Onu özellikle bana inansın diye getirmiştim, şimdi her şey daha zor olacak.''
''Sen onu April için mi getirdin?'' dedi Leo, ''Merak etme o sana her türlü inanır. Yani şu haline bak.'' dedi eliyle Cham'ın tüm bedenini gösterirken, ''Sen o serumun canlı kanıtısın. Hem bir haberci her zaman haber aramalı, bulduğu haberleri de incelemeli ve araştırmalıdır.''

*Düzenlenmiştir.*

Kardeşlik KaplumbağasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin