{4}

346 43 85
                                        

Bence...

Bütün Dünya zırvalıyor. Herkes aynı şeyleri söylüyor. Ezberlenmiş bir kural gibi, herkes dile getiriyor ama kime dile getirdiği şeyi uygulamıyor.

"Zevkler ve renkler tartışılmaz."

"İnsanı insan olduğu için sevmeliyiz."

"İnsanları görünüşlerine bakarak yargılamamalıyız."

"Sevginin dini, dili ya da rengi olmaz."

Aklıma gelmeyen daha bir çok zırvalık.

Çevreme bakıyorum ve bu dediklerimden bir tanesini adam akıllı uygulayan insan göremiyorum. Bilmiyorum, belkide benim çevrem çok sığ olduğundandır. Sizde kafanızı çevirin ve etrafınıza bakın, belki sizin çevreniz de daha 'insan' olan birileri vardır.

Peki neden?

Bana göre bunun cevabı, korkaklık.

Korkuyoruz, sözde özgürlüğümüzün bize dayattıklarından kaçmaya korkuyoruz. Bize gösterilen alandan dışarı çıkmaktan korkuyoruz. Bu yüzden sevmekten de korkuyoruz.

Benim için asıl önemli olan, Tinsel sevgi.

Bana öğretilmemiş olabilir belki ama ben öğrendim. Kitaplardan öğrendim sevmeyi, en güzel sevginin nasıl olduğunu...

Birisine sevginizi belli etmek için konuşmanıza gerek yok. Sevmek ya da sevilmek için dış görünüşe ihtiyaç yok. Yan yana olmanıza gerek yok. Tensel temasta bulunmanıza gerek yok. Birbirinizi görmenize, duymanıza gerek yok.

Önemli olan ruhu sevebilmek.

Hepimizin dış görünüşü farklı, hepimizin konuşma stili, düşünce şekli, zevkleri, dili, rengi, dini... apayrı.

Ama hepimizin özü aslında ruh. Hepimiz bir ruha sahibiz. Ve ruhumuz dışında sahip olduğumuz her şey geçici.

Bu yüzden ruhu sevmek gerekir, ruhumuzla sevmek gerekir...

Kısa bir süre önce birisi ile tanıştım. Çok saçma bir tanışma şekliydi, kabul ediyorum. Bir barda, iki kere gerçekleştirilen apayrı iki tanışma... aslında o kadar da fena değil.

Herneyse, uzatmayacağım.

Kore'ye döndüğümden beri düşüncelerimi durdurmakta çok zorluk çekiyordum. Ailemi düşünüyordum. Onlara nasıl bir zararımın dokunduğunu düşünüyordum. Babamın o çok sevdiği kadınla birlikte olamaması benim suçum değildi, babasının suçuydu. Annemin kariyer yapamaması da benim suçum değildi, babasının suçuydu.

Ben istememiştim sonuçta. Zaten kim isterdi ki?

Üzüldükleri her anın bedelini bana ödetme hakkına sahip değillerdi. Eğer babam o kadını ruhu ile sevmiş olsaydı, babasının bu isteğine başka çözümler arayabilir ya da aklıma gelmiyor şuan ama eminim başka şeyler yapabilirdi. Fakat o kaçtı, korktu. Kendisine dayatılan şeylerden kaçmaktan korktu. Annemde öyle.

Burada benim hiç bir suçum yok. Bu yüzden isyan ettim. Eğer ufacıkta olsa benim bir suçum olsaydı şuan büyükbabamın evinde olmazdım.

Evet, konu farklı yerlere gidiyor. Düşüncelerimin yollarını değiştirmeye çalışıyorum. Çünkü istemiyorum. Onların beni sildiği o ilk anda olduğu gibi onları hergün biraz daha siliyorum, ruhumdan.

Not Alone [Jaehyungparkian]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin