Slm yine ben
Astronomi Kulesi'nde, öylece durmuş fırtınayı izliyordum. Yıldırım düşmesiyle, gülümseyerek kollarımı kendime sardım. Bu havaları cidden seviyordum. Favorimdi.
Saçlarımı karıştırırken, arkadan onun büyüleyici sesini duydum.
"Parkinson?" Burada ne işi vardı, tanrı aşkına? Üşütebilirdi. Hemen gitmesi için kabaca yanıtladım. Ona bakmamıştım bile.
"Ne var?" Hemen gitmeliydi. Hasta olacaktı.
"Bir şey konuşmak istiyorum." şimdi ne konuşabilirdik, havanın halini görmüyor muydu?
"Şimdi olmaz, Granger. En sevdiğim anımı bozuyorsun şu an. Git ve uyu." Neden uyu demiştim, lanet olsun!
"Bana bakar mısın Parkinson?" Ona döndüm. Saçları topluydu, hala ünifprma giyiyordu ve çok tatlıydı. Tek kaşımı kaldırdım.
Yanıma geldi ve oturdu. Heyecandan bayılabilirdim.
"Ne?" dedi bakışlarıma karşılık. Omuz silktim.
"Konuşmak istediğim... seni her yerde görüyorum, Pansy." İsmimi söyleyişi beni ürpertti.
"Ne yapabilirim?" Kaşlarım çatıktı. İçimde bir fırtınayla.
"Seni bu kadar çok görmek beni garip etkiliyor. Lütfen beni anla." Konuşurken bana dönmüştü. Ben de ona döndüm ve yüzüne bakmaya başladım.
Geç geldiği için özür dilerim, okuyanlar, sizi seviyorum. ♡