thirteen

23 3 2
                                    

2019

"Sana tekrar soruyorum: Hal nerede?" 

Carol gözlerini yerde yatak Kyle'dan yaşlı olan Kyle'a çevirdi. "Bilmiyorum. Guy Gardner'ın ışınlanma cihazını çalıp kayboldu."

"Yalan!" Kyle'ın elini uzatmasıyla Carol'ın yüzük taktığı eli boynunun altına dayandı. "Hal nerede? Cevap ver yoksa kafanı havaya uçururum Carol."

Carol dişlerini sıktı. Yüzüğün sıcaklığı çenesini yakıyordu. "Bilmiyorum." 

"Sen bilirsin." Carol'ın yüzüğü daha da ısınmaya başladığında Carol gözlerini kapadı.

"Kes şunu! Bilmediğini söyledi zaten!" Kyle iç çekip yerde zorla doğrulmaya çalışan gençliğine baktı. Geçmişe onun DNA'sını kullanarak gelmişti ancak büyük ihtimalle bedeni kaldıramadığından yerde iki büklüm yatıyordu. "Yalvarırım onu öldürme."

Kyle başını eğip Carol'a baktı. Karşısındaki kadın henüz ondan nefret etmiyordu. Ayrılalı ne kadar olmuştu? Bir yıl? Birkaç ay?  Kyle yaptığına pişman olacağını bildiğin halde elini uzattı ve Carol'ın boynundaki yüzüğü indirdi. "Doğru söylediğine inanmak istiyorum."

"Doğru söylüyorum. Hal hangi cehennemde bilmiyorum."

"Yine de diğerlerine söylemeni risk edemem." Kyle başını sallayıp elini uzattı ve Carol'ın karşı duvardaki dolabı sallanmaya başladı. Birkaç dakika sonra dolaptan fırlayan mor batarya Kyle'ın eline geldi. "Bu batarya patlarsa neler olacağını biliyorsun değil mi?"

Carol başını salladı. "Güzel," dedikten sonra Kyle gücüyle bataryayı aşırı yüklemeye başladı. Batarya ısınmaya başladığında Kyle bataryayı masaya bıraktı. 

Genç Kyle ne yapacağını anladığında sandalyeye tutup doğrulmaya çalıştı. "Hayır, hayır, yalvarırım yapma bunu. Bunu yapamaz, onu ve bu binadaki herkesi öldüreceksin."

"Carol için sorun olmaz değil mi? Tek yapması gereken patlamadan kırk kilometrelik alandaki herkesi korumak. Bunu yapabilirsin değil mi tatlım?"

"Kyle seni bu hale her ne getirdiyse düzeltmenin bir yolunu-"

Kyle yüzünü buruşturdu. "Evet, gördün mü kaldırabilir."

"İyi şanslar Carol." Kyle yere eğilip kendi gençliğinin kolunu tutup ortadan kayboldu.

2039

Wally yüzüncü köşeyi daha gördüğünde hücrelerle karşılaştı. "Tanrım sana şükürler olsun."

Wally aniden sessiz olması gerektiğini fark etmesiyle elini ağzına kapatarak dikkatlice yürümeye başladı. Koridor karanlık olduğu için yavaş yavaş yürüyüp tek tek iyice bakması gerekiyordu. Sonunda bir hücrenin önüne gelince durdu. Onu yıllardır görmemişti. Aslında görmüştü ancak bu şekilde görmemişti. Wally boğazını temizledi. "Imm Bay Parallax?"

Yerde yatan Hal karnını tutarak başını kaldırdı. "Wally?"

"Şey sen Parallax mısın yoksa hayat iyi davranmamış Hal Amca mı?"

Hal gözlerini kırpıştırdı. "Ah, sen geçmişten geldin. Benim Wally ama bana amca demeyi kes."

"Hal Amca saçının yüzde yetmişi beyaz zaten."

Hal iç çekti. "Gençken ne kadar hiperaktif olduğunu unutmuşum.

Doğruları söyleyince mi hiperaktif oldum ben?

Wally başını iki yana sallayıp ellerini kavuşturup hızlıca hareket ettirerek yıldırım üretmeye başladı. Hal ne yaptığını anladığında durması için ağzını açmıştı ki Wally elindeki elektriği çoktan kilite fırlatmıştı. Kıvılcımlar çıkarak kilit havaya uçtu. Wally içeri koşup Hal'i kollarına alarak oradan çıkarttı. "Şimdi nereye gidiyoruz kaptan?"

darkest days | kyle raynerWhere stories live. Discover now