4

7 0 0
                                    

Harry ceketini askıya asıp Niall'ın oturduğu tekli koltuğun kenarına oturdu, Niall'ın saçlarını karıştırdı. "Senin canın çorba istedi de kızı bahane ediyorsun değil mi?"

"Çorbayı falan bırakın da sizin aranızda ne oluyor, parkta da tartışıyordunuz?"

"Ben söyleyeyim size Louis sorunun ne olduğunu arkadaşınız hala kendini benim erkek arkadaşım zannederek hareket ediyor. Harry ile aramızda kurduğumuz samimiyeti çekemediği için Harry'i köşeye sıkıştırarak tehdit ediyor. Akli dengesine baktırmanızı tavsiye ederim" Yolda Cameron, Liam ile arasında geçenleri ve benden neden uzaklaştığını özetleyen ses kaydı atmıştı. Diğerlerine belli etmeden dinleyip sinirlerime hakim olmaya çalışmıştım. Şimdi sinirimi rahatlıkla çıkarabilirdim. Cameron'ın attığı sesli mesaj aklıma geldiğinde telefonu çıkarıp ses kaydını başlattım. 

"Bunu yüz yüze söylemem gerekiyordu ama sana ulaşabilmişken biran önce öğrenmeni istiyorum. Sana olan geçmişteki hislerimi Liam öğrendiğinde beni bir kaç arkadaşıyla ara sokakta yakaladılar tehdit ettiler. Yumruklar ve tekmelerle." kıkırdayarak devam etti. "Gurura gerek yok temiz dayak yedim ve senden bu yüzden uzaklaştım" ses kaydını kapatarak Liam'a döndüm. "İnsanlara zarar vermekten  ve hayatlarını mahvetmekten başka bir bildiğin yok. Bir daha hayatımı uzaktan yakından ilgilendiren olumsuz bir hareketin olursa değil seninle aynı odada aynı çatı altında bir saniye durmam. Sokaklar bile senden daha az tehlikeli"

Zayn yanıma ulaşıp sakinleştirmek için Lydia ile bir şeyler zırvalasa da sinirden ne dediklerini kulağım duymuyordu.

"Bugün ekşın kotamı fazlasıyla doldurduğuma göre ben artık huzur istiyorum. Bu yüzden uyumaya hatta mümkünse bir kaç gün uyanmamaya gidiyorum"

"Betty dur lütfen haklısın hayatımın hatasını yaptım biliyorum, defolup gittim sana haber vermeden,açıklama bile yapmadan ama sonra arayacaktım yemin ederim. Arayamadım çünkü beni bırakmandan korktum, telefonlarımı açmamandan çok korktum" hala kendini haklı görüyor ve benim sinir seviyem hızla zirveye yükseliyordu.

"Senin de, sebebinin de canı cehenneme!!! Duyuyor musun canınız cehenneme!! Sana en çok ihtiyacım olduğunda hangi cehenneme gittiysen oraya geri dön" Zayn kolumdan tutup sakinleşmem için bahçeye götürmek istese de elinden kurtuldum.

"Hayatımı yoluna koymaya başlamışken neden tekrar karşıma çıkıyorsun?" sinirle gülümsedim. "Pardon doğru soru karşıma çıkacak yüzü nereden buluyorsun? Seni ve seninle ilgili hiçbir şeyi daha fazla hayatımda istemiyorum. Önce yaptığın gibi siktir git hayatımdan"

Askılıkta asılı çantamdan biraz para ve ceketimi alarak evden çıktım. Lydia peşimden gelerek bana yetişti. "Nereye gidiyorsun hatta iki dakika bekle bende seninle geleyim" daha fazla tutamadığım gözyaşlarımın akmasına izin verdim. "Yalnız kalmak istiyorum, lütfen beni biraz rahat bırakır mısınız?" kollarını sıkıca etrafına sardığında ağlamam daha da şiddetlendi. Ne kadar sokağın ortasında sarılarak ağladık bilmiyorum. En son Zayn yanımıza gelip içeri girmemizi söylediğinde ayrıldık.

"Siz geçin ben gelmeyeceğim" gece eve hiç dönmeyecektim ama bunu söylersem asla beni bırakmazlardı. Gideceğim yere vardığımda telefonumu da kapatacaktım ki dakika başı arayıp neredesin, iyi misin sorularıyla beni darlamasınlar.

Lydia, Zayn'i içeri sokarken ana caddeye çıkarak sahilde herkes tarafından pek bilinmeyen ama geceleri ışıklandırmayla aydınlanan yere doğru yürümeye başladım. Oraya vardığımda şansıma etrafta hiç kimse yoktu. Cameron'u arayarak gelip gelemeyeceğini sordum. Konuşurken ağladığımda her ne işi varsa bırakıp gelirdi, şimdi olduğu gibi. Oturduğum yeri bildiği için konuşmadan sonra telefonu tamamen kapatarak ceketimle birlikte kenara bıraktım.

Sakinleşmek için sahildeki deniz kabuklarını denize atmam, bağırarak ağlamam fayda etmiyordu. Deniz bu saatlerde soğuk olurdu zaten havalar daha tam olarak ısınmamıştı ama denize girmek istedim. Zaten lunaparktan sonra boğazımdaki ağrı dakika dakika artıyordu ve hasta olacağımdan emindim. Girsem de girmesem de hasta olacağım için ayağım yerden kesilene kadar ilerledim. Yüzme bilmiyordum ve boğulursam beni kurtaracak tek bir kişi bile yoktu. Eğer boğulup ölürsem arkamda sadece beni yalnız bıraktıkları için vicdan azabı çeken bir avuç insan kalırdı. 

Telaş yapmadan kıyıya doğru yüzmeye çalıştım, pek başarılı yüzme denemesi olmasa da en azından doğrulduğumda ayaklarım artık yere değiyordu. Uzaktan koşarak Cameron geldiğinde intihar etmeye çalıştığımı düşündüğü yüz ifadesinden anlaşılıyordu. O buraya koşarken ben denizden çıktım, esen rüzgar ile titremeye başladım.

"Ne bu halin? Şu soğukta ve kimsenin olmadığı bu ıssız yerde denize hangi akılla giriyorsun üstelik yüzme bilmeden?"  Üzerindeki hırkayı çıkararak etrafıma sardı. Kumların içindeki telefonumu ve ceketimi gösterdim alması için. Telefonu cebine hızla atarak kendi ceketimi de üzerime geçirdi ve  beni kucağına aldı. Tek bir adım atamayacak kadar üşüyordum bunun farkında olduğu için izin almaya bile gerek duymadan beni arabaya taşıdı. Carly arabanın yanında telaşla bizi bekliyordu. Birlikte oldukları anı bozmuş olmanın üzüntüsüyle tekrar ağlamaya başladım. "Ö-özür dilerim ben sizinde gecenizi mahvettim" Cameron beni yere bırakarak bagajdan battaniye çıkarıp etrafıma sıkıca sardı. 

"Eğer beni aramasaydın ben seni mahvederdim" Carly beni arka koltuğa oturtarak diğer taraftan gelip yanıma oturdu. Ağlamam şiddetlenirken Carly saçlarımın ıslak olmasını umursamadan başımı omzuna koyarak sakinleştirmeye çalıştı. Carly'nin olduğunu düşündüğüm eve ulaştığımızda üzerimi değiştirdim ve sıcak çikolatayı elime tutuşturarak yanıma oturdular.

"Benim sana attığım ses kaydı bu halde olmana sebep olduysa özür dilerim. Geçmişte yaşananları gün yüzüne çıkarıp seni üzmek istemedim, tek amacım sebepsiz yere ortadan kaybolduğumu düşünmeye devam etmemendi. Her şey bir yana sen benim dostumdun ve seni hala sebepsizce bırakıp gittiğimi  düşünmeni istemedim" başımı olumsuzca salladım.

"Senden sonra çok şey oldu ve keşke bana o zaman anlatsaydın" Cameron'ın ortadan kaybolmasından sonra yaşadığım tüm olayları anlattım, tabi Cameron da Carly'e bizim dostluğumuz ve hisleriyle, yaşanan o tatsız meseleyi anlattı. Sonra başkasından duyacağına sevdiği adamdan duyması güven ilişkisi açısından  çok daha sağlıklıydı. 

Sabah hava aydınlanana kadar başımda beklemişler ve beni bir süre sonra uyudu zannedip Zayn'i arayarak haber vermişlerdi. Telefon konuşmasının devamını duyamadan uykuya daldım. Uyandığımda başımda Cameron ve Carly yerine sadece Zayn vardı.

"Zayn" kısık sesim ve boğazımdaki felaket acı yüzünden suratımı buruşturdum. Hem sinirli hem de endişeli bakışlar atarak bardağa su doldurup uzattı. Su boğazımdan aktıkça canım 3 kat daha fazla yanıyor, düzinelerce iğne yutmuş gibi boğazımda batma hissi yaşıyordum.

"Üzerini değiştir hemen doktora gidiyoruz daha sonra seni odaya kilitleyeceğim" sabaha kadar bana ulaşmaya çalışacaklarını biliyordum ama eğer haber verirsem binlerce sorularıyla ve tavırlarıyla uğraşacak psikolojiye sahip değildim. En azından şimdi hasta ve üzgün olduğum için üstüme çok fazla gelemeyeceklerdi.

Yataktan Zayn'in yardımıyla kalkarak banyoya girdim. Carly giysilerimi yıkayıp kurutarak banyoya bırakmıştı. Üzerimdekileri çıkararak kendi giysilerimi giyindim. Üzerimden çıkardıklarımı sepete atıp banyodan çıktım. Zayn salonda Arkadaşım ve kız arkadaşına teşekkür ederken ben mahcup yüz ifademle yanlarına ilerledim. Carly gülümseyerek bana sarıldığında zorlukla karşılık verdim.

"Bizi korkuttun ama şükürler olsun ki şimdi iyisin" "özür dilerim" Cameron kolunun altına çekerek sarıldı. "Özür dilemeyi kesecek misin yoksa solucanlara burnunu yemelerini söyleyeyim mi?" istemsizce kahkaha attığımda başımdaki ağrı çoğaldı. "Çılgın solucanlar aşkına susuyorum" Cameron ile tanışmamız beni solucanlarla korkutmasıyla başlamıştı. Elinde tuttuğu solucanların yılan olduğunu ve benim burnumu yedireceğine inandığım için ara sıra dalga konusu yapardı.

Zayn'in ilk işi dediği gibi beni hastaneye götürmek oldu. Dışarıyı izleyerek ağlamaktan başka bir şey yapmak istemiyordum. Zaten Zaynde yol boyunca ne tek bir kelime etti ne de yüzüme baktı. Sadece ayakta duracak gücüm olmadığı için kucağına alarak sedyeye kadar götürdü.

I Will Always Love You II L.P IIWhere stories live. Discover now