1 Hafta sonra
Sabah gözlerimi uzun zamandır hissettiğim eksiklik hissinin hafiflemesiyle ve daha iyi olmanın enerjisiyle araladım. Yatağımdan kalkıp her sabah yaptığım gibi banyoya gittim, rutin işlerimi hallettikten sonra üzerimi değiştirme gereği duymadan pandalı pijamalarımla mutfağa indim. Dolaptan kahvaltılıkları ve omlet için gerekli tüm malzemeleri çıkarıp tezgahın üzerine bıraktım. Kahvaltılıkları masaya yerleştirdikten sonra omlet için kaşarları rendeleme başladım. Yumurtaları derin bir kaba kırdım, kaşarları, tuzu ve biraz pul biber ekleyerek çırptım. Omlet tavasının altını yakarak içine biraz tereyağı koydum. Yağım eridiğinde karışımımı yavaşça tavaya dökerek pişirmeye başladım.
Omletlerim hazır olduğunda tabaklara alarak masaya yerleştirdim. Kokusu karnımı iki kat daha fazla acıktırmaya başladığı için Lydia ve Zayn'i beklemeden yemek istesem de yapmadım, onun yerine portakalları sıkmaya yöneldim. Ben portakalları sıkarken yukarıdan bağırışlar geldiğinde korkuyla mutfaktan çıktığım anda karşımda yüzüne bıyık çizilmiş Lydia'yı görünce kahkahama engel olamadım. Zayn gülmemek için kendini tutsa da ben gülünce kendini daha fazla tutamadı ve kahkahalara boğuldu.
Lydia burnundan soluyarak "Lanet olsun!! Seni akşam çocuklarla birlikte göndermeliydim" diyerek homurdandı.
Gülmekten gözümden yaş gelmeye başladığında derin bir nefes alarak kendimi toparladım. Çünkü daha fazla Lydia'yı sinir edersem yorulmadan beni evin içinde yakalayana kadar kovalardı ve bende omletlerimin soğumasına göz yumamazdım. Hey tabii ki şuan tek derdim omletlerimin soğuması ve onları sıcak sıcak yiyememek çünkü onları ben yaptım ve fena halde açım.
Ortamı sakinleştirmek ve kahvaltıya geçmek için Lydia'ya dönerek "Tamam altı üstü Zayn sana şaka yapmak istemiş, hadi banyoya git elini yüzünü yıka gel. Omletler soğumadan karnımızı doyuralım" Lydia merdivenlerden çıkmaya başladığında kendime engel olamadım. "Bu arada bıyıklar yakışmış"
...
Kahvaltım bittiğinde tabağımı ve bardağımı makineye yerleştirdim. Odaya çıkarak yatağımda tüm gün kitap okumak istiyordum ama istemekle kalacağını da biliyordum çünkü bu iki baş belası asla izin vermeyeceklerdi ama yine de şansımı zorlamanın zararı olmayacağını düşündüm.
"Burayı siz toparlarsınız, artık ben inzivaya çekiliyorum bebekler. Kitabımla baş başa kalacağım ve sizde beni rahatsız etmeyecek, uslu çocuklar olacaksınız. Ah anlaştığımıza çok sevindim hoşçakalııııın" diyerek kaçmaya çalışsam da başarılı olamadım ve kapıya yöneldiğimde ikisinin de aynı anda "olmaz" diye çıkışmalarına maruz kaldım. Göremeyeceklerini bildiğim halde gözlerimi devirmekten kendimi alamadım. Topuklarımın üzerinde dönerek arkadaşlarıma 'neden?' bakışları atarak samimiyetsizce gülümsedim. Cevap vermediklerinde sinirle nefes verdim.
"Neden olmaz? Niye olmaz yani? Bensiz takılamaz mısınız bir gün? Sadece bir gün olsun beni yalnız bırakamaz mısınız? Benim bu özgürlüğe, bu huzura hiç hakkım yok mu?" peş peşe sıraladığım isyan dolu sorularımdan sonra birbirlerine telaşla baktılar. Lydia "Iııııı neden olmaz? Çünkü hazırlanman gerekiyor. Sana güzel bir sürprizimiz var ama kesinlikte bu konu hakkında tek bir soru sorma ve yorum yapma hakkına sahip değilsin o yüzden sakince merdivenlerden yukarı çıkıp üzerini giyiniyorsun pandacık. Seni seviyoruz" hızlı hızlı sıraladığı cümlelerden sonra masumca gülüp öpücük attı. İki arkadaşımda beni aptal zannediyorlardı ama asıl aptal olan onlardı çünkü Liamla buluşmaya gönderdiklerini anlayacak kadar zekiydim ve çok iyi tanıyordum ikisini de.
Odama gelir gelmez telefonuma baktım, cevapsız çağrılar ve mesajları bildirimden okumadan attım. Şimdi onlarla zaman kaybedemezdim çünkü kendimi biliyorum o telefonu elime aldığım zaman bildirimlere girersem kendime gelemem ve tüm hesaplarıma, mesajlarıma bakarım bu yüzdende hazırlanamazdım. Hazırlanamadığım için de Lydia gözlerimi oyardı. Dolabımın kapağını açıp 'ne giysem, hiçbir şeyim yok' gibi saçma hallere girmedim tabi ki, sıradan bir kot pantolon ve kazağı seçip pijamalarımdan kurtulduğumda üzerimi giyindim.
Lydia yatağını toplama zahmetine girmediği ve girmeyeceği için kendi yatağımla beraber onun yatağını da topladım. Zaten genelde odayı toplayan hep ben olurum o dağıtma kısmında emek sarfeder ve başarır. Kapıdan içeri Lydia kafasını uzattığın da çıkmam gerektiğini anladım.
"Hadi artık araba seni bekliyor" telefonu cebime sıkıştırdım. "Hazırım ben ama gitmeden önce biraz konuşabilir miyiz?"
Zaman kaybetmeden kapıyı kapatıp yatağa bağdaş kurarak oturduğunda bende yanına gidip oturdum. "Liam senin de arkadaşın biliyorum ama tarafsız düşünerek cevap vermeni istiyorum. Liam'a şans vermem, onu dinlemem gerekiyor mu? Ona hala aşık olduğumun farkında olduğunu biliyorum ama yaptığını kabullenerek affedemiyorum. Bana yardım et lütfen!!"
Gülümseyerek ellerimi destek vermek için tuttuğunda bende içten gülümsememi yüzüme yerleştirdim.
"Hayatım biliyorsun gittiğinde bizde çok kızdık Liam'a, hatta Zayn bulsa kafasını kıracaktı" bu söylediğine ikimizde kıkırdadık çünkü Zayn kavga etmesini bilmez ve etmezdi. Özellikle değer verdiği birine asla zarar vermezdi, tek yaptığı boş tehditler savurmak olurdu.
"Her neyse sus ciddi bir şey konuşuyoruz şurada değil mi? Bizi ilk aradığında kızdık ve ben birazcık küfür etmiş olabilirim ama o pes etmedi ve gitme sebebini söyledi, neden aramadığını açıkladı. Tabi bu yaptığının doğru olduğunu onayladığımız anlamına gelmiyor ama onu tanıyoruz, sana olan sevgisi gözlerinden belli oluyor ve seni kaybetmekten deli gibi korkuyor. Doğum gününde senide getirmemizi söylese de gelmeyeceğini bildiğimizden söylemedik sana gideceğimiz yeri ama tabii ki sen son dakika anladın ve plan bozuldu. Bizimle beraber gelmediğini anladığında gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm. Sen doğru olanı aşkınıza bir şans daha vererek yapabilirsin, en azından anlatacaklarını dinlemelisin. Eğer bir şans daha verirsen emin ol o bunun kıymetini bilecektir. Hem yine seni üzerse Zayn'in aksine onun kafasını ben gerçekten kırarım"
İçim Lydia'nın sayesinde birazda olsa rahatlamıştı. Kafam karışık olduğunda, kötü hissettiğimde her zaman beni rahatlatıp fikir verir ve hep iyi şeylere yol açıldığı için rahat bir nefes aldım. Ellerimizi ayırıp sıkıca sarıldığımda bunu beklediği için kollarını bana sarması gecikmedi.
"Hadi çek patilerini üstümden seni götürmek için araba aşağıda bekliyor"
"Ben nereye gideceğimi biliyorum bu birincisi, nasıl anlamayacağımı düşünebiliyorsunuz bu da ikincisi"
Omzuna vurduğumda ikimizde güldük.
"Seni seviyorum"
"Bende kendimi seviyorum"
Kafamı iki yana sallayarak yataktan kalkıp aşağıya indim. Zayn kapıyı açmış dışarıyı işaret ediyordu.
-
Geldiğimiz yere gözlerimi büyüterek baktım. Ya şaka yapıyor ya da aklını kaçırmış olmalıydı. Beni kayak merkezine getirdiğine inanamıyordum.
"Sen ciddi misin Liam?"
"Evet gayet ciddiyim, hadi in"
"Saçmalıyorsun ben buradan sağ çıkamam hangi akılla buraya geldik biz? Hadi dönelim lütfen"
Sanki ben bir şey söylemiyormuşum gibi arabadan inip benim kapımı açtı. Gayet ciddi bir halde elimi tutarak arabadan indirdi, kapıları kilitledi. Ayak uydurmaktan başka çarem olmadığını geçte olsa anlamıştım.
"Tamam vazgeçmeyeceksin anladım ama bak ben kayak yapmam baştan söyleyeyim. Hatırlıyorsan bu hatayı bir kez yaptım ve günlerce alçılı gezdim"
"Betty geldiğimiz dakika burnumuzdan getirmeye başladın. Hadi biraz rahat ol ve keyfini çıkar bu güzelliğin"
"Ben sana sadece konuşalım dediğimi hatırlıyorum, tatil yapalım dediğimi değil" pes edercesine nefes verdi. "Peki nereye istiyorsan oraya gidelim" sırf sinir etmek için arabadan inip kafeye doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan gelmeyince dönüp "hadi gelmeyecek misin?" diye seslendiğimde keyifle gülerek arabayı kilitledi.