"Aman bee romantizm sıçacağız yeter." diyerek geri çekildi ve sandalyesine yığıldı. Kibarlığına gözlerimi devirdim ve ben de sandalyeme oturdum. "Scott gibi acıktım." dedi sırıtarak. İlk önce anlamadım ama jeton öyle bir düştü ki ben iptal. "İğrençsin Deniz." diyerek yüzümü buruşturdum. Sırıtması kahkahaya dönüşürken ona ters ters baktım. "Hii çok komik. Gerizekalı camış." Homurdanmama kıkırdadı ve yemeğine geri döndü. Ben de tavuğuma gömüldüm ve harika bir yemek yaptığım için içimden kendime teşekkür ettim.
Masadaki her şey bittiğinde Deniz karnını ovalayarak arkasına yaslandı ve zorlukla "Soda var mı?" diye sordu. Başımı sallayarak kalktım ve dolaptan bir soda çıkarıp ona verdim. Bana minnetle baktı ve öpücük attı. Deniz salona gittiğinde ben de masayı topladım ve bulaşıkları makineye yerleştirdim. İşim bittiğinde salonda girdim ve koltuğa yayıldım. Deniz Arsenal- Sevilla maçını seyrediyor ve küfrediyordu. -şaşırmadım- "Ulan sen kaleci misin, sen nasıl kalecisin, sana kaleci diyenin ben ta-"
"Deniz." dedim bıkkınca. Küfretmesi hoşuma gidiyordu ama şimdi kalecinin günahı neydi? Koltukta emekleyip kumandayı elinden almaya çalıştım ama elini diğer tarafa çekince uzanamayıp kucağına düştüm.İkimiz de kaskatı kesildik çünkü tam olarak 'ora'ya baskı uyguluyordum. Tam kalkıyordum ki Deniz iki elini belime yerleştirip beni kucağında yukarı çekti ve bacaklarım iki yanına düştü. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu ve kesik kesik nefesler alıyordum.
Deniz de öyle.
Eli çeneme gitti ve yavaşça yukarı kaldırdı. "Hande." diye fısıldamasından sonra yüzüne baktım. Nefesi yüzüme çarparken bana iyice yaklaştı ve durdu. Öylece durdu! Bir kere daha adımı fısıldadı ama konuştukça dudaklarımız birbirine değiyordu. Deniz o milim boşluğu da kapatarak dudaklarını benimkilere bastırdı. Bu iki oluyordu ve ilkinde de o beni öpmüştü.
Elleri yüzümü kavrayınca ben de kollarımı boynuna doladım.Deniz hafifçe koltuğa uzanınca panikle geri çekildim ve hızla koltuktan kalkıp koşarak yukarı çıktım. Banyoya son hızla girerek kapıyı kilitledim. Vücudum özellikle de yanaklarım ani bir ısı artışıyla yanıyordu. Aynaya baktım ve yanılmadığımı gördüm. Musluğu açıp soğuk suyu yüzümle buluşturdum. Bu his utancın da ötesindeydi.
Kendimi geri çekmesem olacakları düşünemiyordum bile. Banyodan çıktım ama aşağı inmeye cesaret edemediğimden direk odama gittim ve yüzüstü yatıp yatağa gömülmeyi diledim. Bir süre sonra kapı açıldı ve o erkeksi parfüm odayı doldurdu.Yanıma uzanıp saçlarımla oynamaya başladığında nefesimi tuttum. "Utangaç, huysuz, meraklı, aptal ama dibine kadar da tatlısın." diye fısıldadı. Sesinden gülümsediği belli oluyordu.
"Kesin Kafka'nın Milena'ya yazdığı mektuplar gibi senin de bana yazdığın ama asla bana ulaşmayan mektuplar vardır. Eğer Hande Güneyli'ye dair dair bir şeyler biliyorsam kesinlikle vardır. Hatta belki de ilk cümlesi 'sevgilim'dir ve etrafında da kurumuş ıslaklıklar vardır. Ya da hiç kağıda dökmeyip kalbinde de yazmış olabilirsin. Ama kalıbımı basarım ki Deniz Kayhan'a bir şeyler yazdın."
Dudaklarımı birbirine bastırıp sessizliğimi korumaya çalıştım fakat ne derece başarılı oldum bilemiyordum. Yanımdan kalkıp odadan çıkarken nefesimi bıraktım. Evet, haklıydı. Ona sayamadığım kadar çok mektup yazmıştım. Ama yatağımın altındaki kutuda tozlanmaya terkedilmişlerdi. Oflayarak yatakta döndüm ve uyumaya çalıştım.
Aptal,aptal,aptal. Beni öperken ne düşünüyordu acaba? İçimden defalarca aptal diye ciyakladım ve yerimde tepindim. Gözkapaklarıma öküzlerin oturması uzun sürmedi ve sonra da esneyerek uykuya daldım.
Sabah odada Smells Like Teen Spirit'in melodisini duymamla yataktan fırladım. Dila arıyordu. "Efendim?" diye mırıldandım uykuyla. "Güüünaaaydıııııııııııııın!!" diye cırladığında telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım. "Daha kargalar bokunu yemeden ne günaydını ya?" Homurtuma güldü. "Yine çok enerjiksin bakıyorum." Gözlerimi devirdim. "Yaa ne demezsin." "Ee yalnızlık nasıl?" Sırıttığını buradan bile anlayabiliyordum, göt. "Nasıl olsun sayenizde Deniz'le ekşınlı bir akşam yaşadım." "Sayemizde mi? Ne alaka?" Sesinden bir şey anlamadığı belliydi.
Şüpheyle doğruldum. "Deniz dün akşam geldi ve beni ona emanet ettiğinizle ilgili bir şeyler zırvaladı. Öyle değil mi Dila?" Dila şaşırmış bir sesle "Yoo biz öyle bir şey demedik ki ona." deyince ağzım şaşkınlıkla aralandı. "Tamam görüşürüz." Onu beklemeden telefonu kapattım ve homurdanarak geri yattım. Uyuyamayacağımı anlayınca sinirle kalkıp saçımı topladım ve odadan çıkarak aşağı indim.
Deniz salondaki üçlü koltukta uyuyordu. Aptal, battaniye de örtmemiş üstüne. Koşarak odama çıkıp dolaptan bir battaniye aldım ve yine koşarak aşağı indim. Deniz'in üstüne örttüğüm sırada benim tarafıma döndü ve bir şeyler mırıldandı. Eğilip yanağına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildiğim sırada bileğim sertçe kavrandı ve koltuğa, Deniz'in yanına düştüm.
Ben ufak bir çığluk atarken Deniz uykuyla bana sarıldı ve başını boynuma gömerek uyumaya devam etti. Hareket etme alanım baya bir kısıtlanmıştı o yüzden zorlanarak Deniz'e doğru döndüm ve kollarının arasına girdim.İşte huzur buydu.
Uykuyla uyanıklık arasında bir yerde Deniz'i kaybettiğim bir kabus gördüm ve çığlık atarak yerimden sıçradım. Tam yanımda endişeyle bana bakıyordu. Sırtım, alnım, her yerim terden sırılsıklamdı. Deniz bana sarıldı ve sırtımı sıvazladı. "Geçti güzelim burdayım." Kabusun etkisinden bir türlü çıkamadığımdan yaşlar istemsizce akmaya başlamıştı.
"Aa Hande tamam ama." dedi ve birden kendimi havada buldum. Çığlığı basarak Deniz'e koala gibi yapıştım ve "DENİİAAZĞ" diye cırladım ama beni takmadı. Dengesini sağlayamayınca üst üste koltuğa düştük. KAFAM!
"Yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!" diye haykırdım kafamı ovaladım. Acıyan yere bir öpücük kondurdu ve sırıttı. "İçindeki depresif ve mızmız ve ağlayıp duran April Wheeler'ı yok etmek için." Şaşkınlıkla güldüm. "April Wheeler mı? Sen izledin mi o filmiiiiii?" Yarım ağız sırıttı. "Elbette, bebek. Leonardo hastası olduğunu tahmin etmiştim." Gözlerimi büyüterek el çırptım. "O adama aşığım ben be!" Yalandan somurtmaya başladı.
"Ben sana nasıl uyduysaam aşkın yalanmış aşkın yalanmış." Dayanamayıp kahkahayı patlattığımda somurtmaya devam etti. "Mantıklı ol Kayhan. Leonardo DiCaprio'dan bahsediyoruz burada." diye iç çektim. "Abi bu ne ya biz de Titanic'de oynasaydık bizi de severdin." Salak, seviyorum zaten. Homurdanmaya devam edip yastığa yumruk attı, sonra bir şey farketmiş gibi kaşlarını kaldırıp bana döndü.
"Harry, Louis, Niall, Leonardo, Sean falan. Siktir, sen renkli gözlü erkeklerden mi hoşlanıyorsun lan!" diye bağırdı. Bu ibretlik tespiti karşısında gözlerimi devirdim. "Gerçekten çok ilginç bir tespit. Kutluyorum." diyerek alkışladım onu. Hızla telefonunu çıkarıp bir şeyler yaptı. "Kanka. Şey yaa, bana mavi ya da yeşil farketmez lens ayarlasana. Siktir lan ordan. Tuna, siktirtme belanı." Telefonu kapattı.
"Siktiğimin tatiliymiş." diye homurdanınca çatık kaşlarına bakarak kıkırdadım. "Sakin olacak mısın?" "Peh sakinim ben." "Aman tamam." dediğim sırada telefonum çaldı. "Alo?" "Hande, merhaba ben Feyza." Neşeyle "Aa nasılsııın?" dedim. "İyiyim canım sen?" "Aynı işte. Bir şey mi oldu?" Bıkkın sesini duydum. "Kaan denen çocuktan kurtulmanın yollarını biliyor musun?" Kıkırdadım." Olsaydı keşke. Kaan kendi istemediği sürece peşini bırakmaz Feyza'cım. Yılışık olabilir ama iyi çocuktur." Ofladığını duydum. "Tamam tatlım teşekkür ederim." "Önemli değil. Hoşçakaal."
Numarasını kaydedip tekrar Deniz'e döndüğümde gözlerini kısmış bana baktığını gördüm. "O Kaan denen yavşak da renkli gözlü değil mi? Bir ben değilim anasını satayım." Bunu yapacak cesareti nereden bulduğuma dair bir fikrim yok ama kendimi bir anda Deniz'in kucağında, kafamı da göğsüne yaslanmış şekilde buldum. " Ama beni benden alan da bir çift kahverengi göz." diye fısıldayıp gülümsediğimde iç çekerek başını salladı.
"Beni de öyle Hande. Beni de öyle."
Selamlar! Uzuuuuuuuuun bir aradan sonra geri döndüm! Arayı uzattığım için özür dilerim :(
*April Wheeler: Revolutionary Road filminde Kate Winslet'in canlandırdığı karakter. Film harikaydı, tavsiye ederim!
Son olarak, keyifli okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Problemi
HumorHavuz problemlerini de çözemiyordu Deniz'i de.Öyleyse, o bir Deniz Problemi miydi?