O kadar dehşete düşmüştüm ki yerimden kıpırdayamıyordum. Hacı amcalar gözden kaybolmuşlardı ama hala ağzım açık bir şekilde arkalarından bakıyordum. Deni kolumu dürttü. "Hande, hadi." Tepki verecek durumda olmadığımdan tekrar dürttü. "Kızım hadi diyorum." Ona boş boş bakmaya başladığımda da öfke yüzüne yavaşça yerleşti. "Lan, delirtme adamı.Hadi!" Başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. "Tamam gidelim." diye fısıldadım ama kendi sesimi zor duymuştum.
Beraber arabaya yürürken Dila ve Tuna'nın arabalarında oturduklarını gördüm ama bir dakika sonra araba çalıştı ve onlar da gözden kayboldu. Deniz arka cebinden anahtarı çıkarıp havalı bir şekilde kilidi açtığında farlar yandı ve arabaya bindik.
Radyoyu açtım ve yerime sinerek dışarıyı izlemeye başladım. Deniz'in bana olan değişken tavırları hakkında düşünüyordum ki araba ani bir fren yaptı ve öne doğru uçup torpido gözüyle ilişkiye girdim. Kafamı çarptığım için acıyla inledim ve başımı kaldırıp Deniz'e baktım. Kaşları çatılmıştı ve yüzü çok sertti. Bir anda ruh hali nasıl değişebiliyordu? Başım hala acıdığı için yüzümü buruşturdum ve onu izlemeye devam ettim. Neler olduğunu anlatacak mıydı?
Onun hakkında bildiğim şeylerden biri de, o sinirliyken ters bir kelimenizin bile ortalığı ateşe vermeye yeteceğiydi. Uzanıp yavaşça, direksiyonu sımsıkı kavrayan elini tuttum. "Deniz?" diye mırıldandım sessizce. Yüzündeki tek bir kas bile oynamadı. Elini hafifçe okşadım ama sertçe elini çekti ve elim direksiyona düştü. Ona bakmadım ama gerildiğinin farkındaydım. Tekrar adını fısıldadım ve bu sefer alev gibi yanan gözleri hışımla bana döndü. "Kapar mısın çeneni!"
Alt dudağımı dişledim ve bakışlarımı diğer tarafa çevirdim. Gözlerime dolan yaşları geri iteleyip elimin tersiyle sildim. Ben bunu hakediyor muydum? Bir şeye sinirlenmişti ve bunu bilmediğim halde bana patlamıştı. Bir an çok iyiydik ama bir an sonra aramıza duvarlar örüyordu.
Telefonu çalmaya başlayınca sertçe telefonu cebinden çıkardı ve ekrana bakmadan kulağına götürdü. "Anlat. İşim var olmaz. O da gelemez. GELEMEZ DEDİM. İyi." Açılmış ağzımla onu izlerken bir anda arabayı çalıştırdı. İşkence gibi geçen yolculuktan sonra eve geldiğimizde yüzüne bir kez bakarak arabadan indim ve kapıya yürüdüm. Zile bastığımda çıkan ses birkaç kez yankılandı ve Damla kapıyı açtı.
"Selam!" diye cıvıldadı neşeyle ama yüzümü görünce gülümsemesi soldu. "Ne oldu?" diyerek endişeyle bana yaklaştı ve kollarını bana sardı. "Yine o, değil mi?" diye bıkkınca sorunca sadece başımı sallamakla yetindim. "Yarın fizik sözlüm var, çalışacağım." diye mırıldanıp çökmüş omuzlarımla merdivenden yukarı çıktım ve odama girdim.
Üstümü değiştirdikten sonra oflayarak fizik kitaplarımla yatağıma oturdum. Sayısal seçerek yaptığım mallığa küfürler ederek geçen bir saatin ardından testlere başlamıştım ki kapı çaldı ve Damla girdi. "Ben gidiyoruuum!" Tek kaşımı kaldırdım. "Haftasonu gitmiyor muydun sen?" "Ulaş şapşalı yalvardııı." Sinsice güldüm. "Geri geldiğinde hala bakire olacak mısın?" Gözlerini kocaman açarak "HOŞT!" diye cırladı ve terliğini üstüme fırlattı.
Çığlık atarak kitabımla onu engelledim ama diğerini de fırlatınca kaçamadım ve acı son.. Alnımı ovuşturarak test kitaplarımı bıraktım ve aşağı indim. Damla hemen kaçmıştı zaten. Boklu. Midem kendini titreşime almış, vızır vızır gurulduyordu o yüzden yemek hazırlamaya karar verdim. Fikirtepeli yürüyüşüyle mutfağa girdim ve tavuk paketini buzdolabından çıkarıp tütsülemeye başladım. Hazır olunca sosunu da üstüne dökerek fırına attım.
Pilava başladığım sırada kapı çaldı ve koşarak kapıyı açmaya gittim. "Deniz?" dedim açık kalmış ağzımla. Bugünkü tavırlarından sonra benimle 8754783274 yıl konuşmaz sanıyordum. "Tuna ve Dila gitmiş, seni de bana emanet ettiler. Ne alakaysa artık." dedi burun kıvırarak ve hödük gibi içeri daldı. "Yemek kokusu mu alıyorum ben? Vay, sen yemek yapmayı biliyor muydun ya?" diye alay etti benimle ve ceketini asarak mutfağa ilerledi. "TAVUK! BA-YI-LI-RIM!" diye haykırdı ve ellerini çırptı.
Bu çocuk sabah ağzıma sıçacaktı şimdi bu ne? Eline vurarak onu ittim ve "Yemek yapmamla dalga geçiyorsan yok sana yemek." diye azarladım onu ve anında yavru camış -yavru köpek değil evet çünkü o bir camış- bakışlarını bana fırlattı. "Oy benim bebişim.Oy canım, oyy bebeğim benim. Yerim qıs seni." demeye başladı ve bunu inanılmaz bir tatlılıkla yaptı.
Ona sırıtıp pilav yapmaya devam ettim. "Öyle camışın trene baktığı gibi bakmasan da salatayı hazırlasan Deniz." dedim imalı imalı. Bana göz devirerek dolaptan salata malzemelerini çıkardı ve yıkayarak doğramaya başladı. Açık yakalı siyah tişörtünün üstüne geçirdiği mutfak önlüğüyle biscolata erkeklerine benziyordu ama domates doğruyor olması karizmayı yerle bir etmişti. Hahahaha.
Pilavın kapağını kapadığım sırada Deniz'den bir inleme duydum ve sonra küfretti.Telaşla yanına gittiğimde elinin kesilidiğini gördüm. Küfretmeye devam ederek elini suya tuttu. Ecza dolabından merhem ve sargı bezini alarak döndüm ve Deniz'in parmağını merhemleyip sardım.
Buruşan yüzü normale dönerken gözleri tam gözlerimin içine bakıyordu.Geri çekilip masayı kurdum ve Deniz'in salatayı masaya koymasından sonra ben de yemekleri tabaklarımıza doldurarak sandalyeme oturdum. Ev şaşırtıcı derecede sessizdi ve sadece çatal bıçak sesleriyla nefes alışlarımızın sesi çıkıyordu.
Deniz'in bu kadar değişeceğini bilseydim o gece asla onun öpüşüne karşılık vermezdim.Yemek boyunca yüzüme bakmayı reddetti ve başını tabağından kaldırmadı. Gerçekten sinirlerimi bozuyordu. "Yine ne yaptım?" diye sordum bıkkınca. Bana böyle davranmasına dayanamıyordum. Başını kaldırıp yüzüme baktı ama ifadesizdi. "Anlamadım?"
Elimi yumruk yaparak sakinleşmeye çalıştım. "Yüzüme bakmıyorsun, kaçamak cevaplar veriyorsun ya hani. Ne yaptım da böylesin? Anlamıyorum Deniz.Senden vazgeçmemi istediğin halde sürekli yanımda olmanı anlamıyorum.Oyun mu oynuyorsun benimle? Daha ne kadar üzüleceğim söyler misin?" İçimdekileri tek tek yüzüne fırlatırken ifadesizliğinin yerini öfke aldı.
"Ben şu ana kadar kimseye değer vermedim. Ailem ve Tuna dışında. Anneme bile onu sevdiğimi söylemedim çünkü sevginin ne olduğuna dair bir fikrim yok. Şimdi bana aşık olduğunu öğreniyorum ve nasıl tepki vermemi bekliyorsun? Daha önce hiç varolmamış bir duyguyu nasıl alevlendireceksin? Söylesene Hande, bunu nasıl yapabilirsin?"
Söyledikleri kalbimde bir oyuk açarken gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım. "Senden beni sevmeni mi istiyorum? Sadece yüzüme baksan Deniz?" diye fısıldadım ve gözyaşlarımla girdiğim savaşı kaybettim.
Çatalını gürültüyle tabağa bırakıp hışımla kalktı ve bileğimden tutarak beni de kaldırdı. Yüzlerimizi birbirine yaklaştırp nefesini yüzüme üfledi."Bakıyorum işte. Oldu mu?" diye soludu sinirle.Sonuçlarını bilsem de ellerimin yanağına gitmesini engellemedim. Bu ani temasla gözleri şaşkınlıkla açılırken, yanağını yavaşça okşadım. "Oldu Deniz."
Tam geri çekilecektim ki elleri belimi kavradı ve kendine yapıştırdı. Boştaki ellerimi boynuna sardım ve kalbini dinledim. "Sinirimi bozsan da senden uzak kalamıyorum." diye mırıldandı kendi kendine. "Biliyor musun Hande, şu ana kadar sarıldığım ve beraber uyuduğum tek kızsın." Kalbim bir an atmayı bıraktı ve diğer organlarımla halay çekmeye başladı.
"Ve sen de benim ilk öpücüğümü alan ilk aşkım, son aşkım ve en çok kalbimi kıran erkeksin." diye fısıldadım. "Profesyonel bir kalp kırıcıyımdır." "Öylesin." diye iç çektim. "Ve buna rağmen hala beni seviyorsun." dedi inanmaz bir ses tonuyla."Seviyorum evet. Hep sevdim." Fısıltım onun bana daha sıkı sarılmasına sebep oldu. Seviyordum. Çok fazla.
Selamlar! Uzuuuun bir aradan sonra tembel yazarınız is here. Bir aydır tatildeydim ve inanın vaktim olmadı ki zaten internet sıkıntım da vardı. Neyse. Bölüm sıkıcı farkındayım ama Deniz camışlığı bırakmıyor maalesef :( Uzatmadan, keyifli okumalar dilerim!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Problemi
HumorHavuz problemlerini de çözemiyordu Deniz'i de.Öyleyse, o bir Deniz Problemi miydi?