İlk ders Edebiyattı ve şiirleri işliyorduk. Dün 'Deniz' temalı bir şiir okumuştum ve herkes çok beğenmiş, alkışlamıştı. Deniz mi? O her zamanki gibi sırasına bir şeyler çizip düşünmekle meşguldü. Cam kenarının en arka sırasına yani Dila'yla yerimize yerleşip bahçeyi izlemeye başladım. Deniz el kol hareketleriyle Tuna'ya bir şeyler anlatıyor sonra ikisi de kahkahayı basıyordu. Muhtemelen yine şu savaş oyunları zımbırtısından bahsediyordu. Yavaşça gülümsedim. Onun bu savaş oyunlarına olan aşkı beni öldürüyordu. Sabahın köründe bile anlatmadan duramıyordu! Dila telefonundan Tuna'nın Twitter'a yüklediği resimlere hayranlıkla bakıyor ve Damla'ya gösteriyordu. Ben de resimlere göz attığımda Deniz'le birlikte çekildikleri resmi gördüm. Yine gülümsemiş, gözleri kısılmış ve ölüp bittiğim gamzeleri 'Ben buradayım!' diye haykırmıştı. "Ayy yeriiiim." diye ciyakladığımda sınıfa Tuna ve Deniz girmişti. Tuna bana bakıp gülmeye başladığında ben de gülümsedim. "Yine neyi yiyorsun Hande? Bir doyuramadık şu kızı da he." dedi bıkkınca ve kıkırdadı. Tam ona Deniz'i diyecektim ki Dila arkadan "Dylan O'Brien'dan bahsediyor. Hani şu fazlasıyla yakışıklı ve çekici olan." diye atladı. Deniz yarım ağız gülerek "Aha aynı ben." diye mırıldandı. Kendi kendime "Yaa aynı sen.." diye fısıldadım ve çantamdan Edebiyat defterimi çıkardım. "Bugün de ben şiir falan okumam he! Hep üstüme yıkıyorsunuz yet her! " diye cırladım kızlara ve gülüştüler.
Deniz ve Tuna orta sıranın en arkasına yani yanımızdaki sıraya oturduklarında iyice cama döndüm ve defterin en arkasını açıp her gün yazdığım şeyleri yineledim.
"13 Şubat 2014
Bugün, Deniz her zamanki gibi beni umursamadı. Aman ne harika değil mi (!) Hll spr dvm. "
Oflayarak defteri kapatıp diğer tarafa döndüğümde dibimde duran bir adet Deniz Kayhan ile karşılaştım. S I Ç T I M . "E-evet?" Allah aşkına niye kekeliyordum şimdi! Alt dudağını dişlerinin arasına alıp gözlerime baktı. - Yazar tahrik oldu- "Şey, senin Kimyan iyi biliyorsun ve ee şey okul çıkışı beraber çalışabilir miyiz? Bu dönem geçmeliyim de." İçimden kocaman bir çığlık atıp halay çekmeye başladım ama dışımdan bön bön suratına bakıyordum. Cevap vermem gerektiği aklıma gelince başımla onayladım. "Olur, tabi. Kütüphanede çalışırız." Tekrar dudağını ısırdı ve "Aslında bizim evde çalışsak daha iyi olmaz mı yani şey konsantre açısından." diye devam etti. İçimde filler ve antiloplar zeybek oynuyorlardı resmen. Zoraki çıkan sesimle "Sen nasıl istersen." diye mırıldandım ve bana gülümsedi.ALLAH'IM SANA GELİYORUM. Ben de ona gülümsediğimde gözlüğüm hafifçe öne kaydı ve Deniz eğilerek gözlüğümü düzeltti. Nefesimi tutarak geri çekilmesini bekledim ve o tekrar gülümseyerek sırasına oturdu. O anda da zaten zil çaldı.
Edebiyat hocası sınıfa girdiğide ayağa kalktım ve şu rutin konuşmasını dinleyip geri oturdum. " Evet çocuklar, iki gündür Hande'ye yıktınız bütün şiirleri. Bugün başkalarını istiyorum." diye sınıfa seslendiğinde Tuna ve Deniz deli gibi parmak kaldırmaya başladılar. Dila'yla birbirimize 'Ne oluyor bu salaklara?' der gibi baktık ve başımızı iki yana salladık. Özge Hoca Deniz'i kaldırdığında Deniz kabadayı gibi yürümeye başladı. Kıkırdayarak onu izledim. " Şimdi hocam, bilirsiniz romantizmin B'sini bile bilmem." Sınıf aynı anda kahkahayı bastığında ben de gülümsedim. " Ama dün akşam bir şiire denk geldim, böyle çok afilli aboov." Hoca da gülümseyince Deniz boğazını temizledi.
"Seni göremedim diye bu bahar,
İçimde bin türlü duygunun isyanı var.
Turnaların gökyüzünü sevdiği kadar,
Seni sevdiğimin farkında mısın? "
Sonra sınıfta göz gezdirdi ve bakışları bende durdu. Nefes nasıl alınıyordu? Hia. Dila sıranın altından bacağımı çürütme işlemine başarılı bir şekilde devam ediyordu. Deniz yerine geçtiğinde Tuna "Böhöhöhö" diyerek tahtaya çıktı ve gülmesini bastırmaya çalışarak dikleşti.
"Sen geldin benim deli köşemde durdun,
Bulutlar geldi üstünde durdu.
Merhametin ta kendisiydi gözlerin,
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu."
Ben yanlış mı gördüm yoksa Tuna şiiri Dila'nın gözlerine bakarak mı söyledi? Dila'nın bacağımı çürüten eli şimdi kendi bacağını çürütüyordu. Kıkırdadım ve bakışlarım Deniz'e kaydı. Kısaca bana bakıp kağıda geri döndü ve bir şeyler karalamaya devam etti. Feza kafasını kaşıyarak parmak kaldırdı ve tahtaya çıktı. Hiç bilmediğim bir şiir okurken ben sıraya yatmış, Deniz'i izliyordum. Yüzünü uzun uzun inceledim. Bir şeyler düşünürlen çatılan kaşlarına , büzülen dudaklarına baktım. Bir insan bu kadar kusursuz olabilir miydi Allah aşkına? Uyarıcı bir öksürük duyduğumda Tuna'nın 'Yakaladım senii' anlamını içeren bakışlarla bana baktığını gördüm ve gözlerim fal taşı gibi açıldı. Hızla diğer tarafa döndüm. Kesin domates gibi olmuştum. Damla arkaya dönüp Dila'nın ifadesine bakınca sırıttı. "Sen geldin benim deli köşemde durdun aşqım." diye Tuna'yı taklit etti ve Dila gülmeye başladı.
Özge Hoca, Deniz ve Tuna'ya "Artık sizden de sık sık bekliyorum çocuklar." deyince Deniz elini kitaba vurup "Bak yaa." diye itiraz etti. "Hamama giren terler beyler." diye kıkırdadığımda Deniz dehşetle bana baktı. "Ne hamamı lan, sie." Kıkırdamam kahkahaya dönüştüğünde Deniz gözlerini kıstı ve önüne döndü.
Zil çalınca Tuna sıranın üstüne çıktı ve kravatını sallamaya başladı. "Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmayaa. Ben yarimden ayrılmam götürseler asmayaa." diye bağırarak söylemeye başladı. Deniz de "Dırırırım." diye ses veriyordu. Feza başını kaldırıp gözlüklerinin üstünden onlara 'Ne halt ediyorsunuz ders çalışsanıza' der gibi bakınca Damla'yla aynı anda kahkahayı bastık.
Nöbetçi öğrenci sınıfa gelip seminer olduğunu ve aşağıya inmemiz gerektiğini söylediğinde sevinçle haykırdım ve Harlem Shake yapmaya başladım. Dila "Ya bir otur yerine kodumun salağı." diye homurdanınca somurtarak oturdum. Tuna ve Deniz de "Hadi inmiyor muyuz kızlar?" deyince gülerek Dila'nın koluna girdim ve sınıftan çıktık. Dil sınıfından Mert yanıma gelip sırıttığında ona bıkkınca baktım. "Yine hangi ödev Mert?" diye sorduğumda sırıtması daha da genişledi. "Aa ama niye öyle diyorsun Hande? Ayıp. Okul çıkışı sinemaya gidelim mi? İşin yoksa tabi." deyip dudağını ısırdı. Tam önümüzdeki Tuna, Deniz'i dürttü ve Deniz bize bakıp yanımıza geldi. "İşi var, Mertcik." diye terslediğinde ağzım açık kalmıştı. Dila ve Damla da şaşkınlıkla Deniz'e bakarken Mert'in dudağının seğirdiğini gördüm. "Tamam o zaman başka bir zaman gideriz." dedi ve gitmek için adım attığı sırada Deniz'in sesi tüm koridorda yankılandı. " Ne bugün, ne de başka bir zaman koçum. Unut Hande'yi !"
Merhabaa, burada ilk kez bir hikayemi yayınlıyorum ve kişiler tamamen gerçektir! Oy ve yorum sayılarına kafayı takan tiplerden değilim ama görüşlerinizi ve eleştirilerinizi benimle paylaşmanızı isterim tabi ki. Neysee çok uzatmayayım :D İyi okumalaaar! <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Problemi
HumorHavuz problemlerini de çözemiyordu Deniz'i de.Öyleyse, o bir Deniz Problemi miydi?