aydınlık güneşten çok karanlık geceye bürünmüş gibisin

1.8K 261 131
                                    

Evden çıktığımızdan beri geziyor ve sürekli Yangyang'ın istediği şeyleri alıyorduk. Yürümekten bacaklarım ağrımıştı ama o hâlâ en az sabahki kadar enerjiye sahipti. Ağlayacak gibi olduğumda kolunu tutup yalvaran yavru köpek bakışlarımla gözlerine baktım.

"Nolur artık eve gidelim, ölmek üzereyim." Aylardır gün yüzü görmediği ve sadece dört duvar arasında tıkılı kaldığı için gezmek istemekte haklıydı ama zaten yeterince uykusuz olan bedenime bunu yapmak da tam bir eziyetti.

En sonunda savaştan çıkmış gibi duran beni farkedip başını salladı. Elimdeki poşetler parmak boğumlarımı sıkmaya başlasa da bacaklarımdaki ağrı daha baskın geliyordu.

Mahşer yeri gibi kalabalık olan otobüse her zamanki gibi cehennem sıcağı hakimdi. Şu anda bir fırının içinde olduğuma yemin edebilirdim. Neyseki ev çok uzakta değildi ve kulak memesi kıvamına gelmeden yatağıma ulaşabilecektim.

Ama yanımda tüm bu sıcağa ve yorgunluğumuza rağmen hiç istifini bozmadan dimdik duran Yangyang beni deli ediyordu. Gereksiz bir şekilde çok havalıydı ve yanında ezik gibi göründüğüme emindim.

Otobüsten inip evin olduğu sokağa doğru ilerlemeye başladık. Kapımızın önünde tanıdık olduğum bedeni görünce durup emin olmak için dikkatle baktım.

"Neden durdun?" Yangyang'ın sorusuyla kapının ordaki beden de bize dönmüştü. Sanki az önce asfaltı yalayabilecek yorgunlukta olup da iki büklüm yürüyen ben değilmişim gibi dimdik durmuş ve alev saçan gözlerimi ona dikmiştim.

Yangyang beni umursamayıp yürümeye devam edince ben de ardından ilerledim. Yabancı bedenin önünde durup gözlerini kısarak onu incelemeye başladı.

"Selam Hyuck." Yanlarına vardığımda sesimi çıkartmayıp elinde tuttuğu yemek kutularına baktım. Bunlar benim her gün üşenmeden götürdüğüm yemeklerin kutularıydı.

"Bu kim Haechan? Tanışıyor musunuz?" Evet Yangyang, yıllardır ellerimle beslediğim ve zaten ufacık olan hayatımı ona adadığım ama onun aptal bir gurur uğruna beni ve duygularımı hiçe saydığı bu oğlanla elbetteki tanışıyoruz.

İçimdeki sesimi dışarı yansıtmadan sessizliğimi sürdürdüm. Kendime verdiğim sözlerden biri de bir daha asla onunla konuşmamak olmuştu. Çocukça olduğunun farkındaydım ama onu cezalandırmak için elimden geleni yapmak istiyordum. Sesimi bile özlesin istiyordum.

Yangyang beni artık tanımış olacak ki konuşmayacağımı farkedip yeniden Minhyung'a döndü. "Sen kimsin?"

"Donghyuck'un arkadaşıyım. Kutuları bizde kalmıştı da getirmek istedim." Eliyle ensesini kaşıdığında Yangyang yüzünden gerildiğini farkettim.

Minhyung hariç her yere bakmakta kararlıydım ama o bütün yüzsüzlüğüyle gözlerini hiç ayırmadan bana dikmişti. "Şey ayıp olmazsa Donghyuck ile özel konuşabilir miyiz?"

Bana her zaman sert davranan arsız çocuğun Yangyang'ın karşısında çekiniyor olması komikti. Başıyla onaylayıp geri çekilen Yangyang'ın bileğini sıkıca tutup ona engel oldum.
"Bir sorun mu var Haechan?" Endişeyle yüzüme bakarken gözlerimle ona işaret vermeye çalıştım. Dün gece ona Minhyung'dan bahsetmiştim ama fotoğrafını bile göstermediğim için tanıyamamış olması normaldi.

Stresle Minhyung'a farkettirmeden kaş göz işareti yapmaya devam ediyordum. Ne yapmaya çalıştığımı anlamamıştı belki de ama yine de bir şeyleri sezip yanımdan ayrılmadı. Minhyung'un gözleri sıkıca Yangyang'ı tutan ellerimdeyken hızla çekip cebime soktum. Yanlış anlamasını istemiyordum.

"Neden ona Haechan diyorsun?" Alakasız sorusuyla gözlerimi devirip sükunetimi sürdürürken aptal Yangyang sınavda çalıştığı yerden soru gelmiş gibi heyecanla bir şeyler anlatmaya başlamıştı.

habit, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin