daha ne kadar utanabilirim yanında?

1.6K 218 379
                                    

yangyang'dan devam ediyoruz bi bölümcük daha🤠🤠;;

Çıkış saati yaklaşırken bıkkınlıkla çantamı toplamaya başlamıştım. Haechan gibi bütün gün evde oturmak istiyordum ama istediğim hiçbir şeyin olmadığı gibi bu da olmuyordu işte.

Zil çaldığında çantamı sol omzuma umursamazca takıp ayaklandım. Minhyung her zamanki gibi aniden dibimde bitince neye uğradığımı şaşırmıştım. "Ben sözümü tuttum, sıra sende." Ne demeye çalıştığını anlamadığım için yüzümü asalak gibi buruşturup suratına boş boş bakmıştım. Yanındaki kolunu tuttuğu bedene bakmayı sonunda akıl edebildiğimde kafamda her şey yap-boz gibi yerine oturmuştu.

Tutun kollarımdan, düşerim şimdi.

Sabahki güzeller güzeli oğlanı gördüğüm gibi beynim komut vermeyi bırakmıştı. Yutkunarak düşmemek için sıradan destek aldım. Ruhsal çöküşümün fiziksel çöküşe dönüşmesi ve akabinde rezil olmak istediğim son şey bile değildi. "Al sana Renjun. Ne yaparsanız yapın umrumda değil ama benim barışma işime yardım edeceksiniz."

Konuşmaya devam eden Minhyung'un sesi kulaklarıma sinek vızıltısı gibi gelirken tek odağım Renjun'du. Ben gözlerimi bir an bile ayırmadan mayışmış suratımla hayran hayran onu izlerken, o utanmış gibi başını yere eğmişti. Minhyung biraz daha konuştuktan sonra yanımızdan ayrılmıştı ve onunla yalnız kalmanın verdiği gerginlikle ensemi kaşımıştım.

"Selam, Yangyang ben." Aferin koçum, başından alacaksın ipleri eline. İç sesim de beni doğruladığı için gülümseyerek selamımı cevapsız bırakmaması için gözlerine baktım. "Selam, Renjun ben de." Sesinin aşırı derecede kısık ve sakin çıkmasının sebebinin utanması olduğunu düşünmüştüm.

"Kusura bakma böyle tanışmayı hayal etmemiştim. Tek isteğim arkadaş olmaktı aslında." Utanmış gibi yapıp parmaklarımla oynarken bıyık altından söylediğim yalana gülüyordum. Sadece arkadaş olmak istiyordum, evet.

"Sorun değil." Kısaca cevap verdiği için benden pek hoşlanmadığını ve geçiştirmeye çalıştığını düşünmüştüm. Hemen bir şey yapmazsam oflayarak gidecek gibiydi. Ya da ben abartıyordum. "Biraz yürümek ister misin? Daha fazla okulda kalmak istediğimi sanmıyorum."

Gülümseyerek aşıyla beni onayladığında biraz önden yürüyüp sınıftan çıkmıştım. Yürümeye başlamıştık başlamasına ama hızlı yürüme alışkanlığım olduğundan arkamda bana yetişmeye çalışan bedeni unutup kaptırıp gitmiştim. Tokadı Minhyung değil sen hakediyorsun, aptal. İç sesim bana hatırlatma yaptığında anında durup arkama dönmüştüm. Soluk soluğa kalmış ellerini dizlerine yaslayarak nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu. Aferin ilk günden yordun çocuğu.

"Biraz hızlı gitmiyor musun?" Telaşla yanına gidip ölümden dönmüş gibi davranarak sağını solunu kontrol ettim. "Üzgünüm, iyisin değil mi?" Derin bir nefes alıp doğruldu. "Biraz oturursak daha iyi olacağım."

Hemen etrafa bakınıp kolundan tutarak bulduğum bir banka doğru çekiştirmeye başladım. "Çok özür dilerim o kadar hızlı gittiğimin farkında bile değildim." Endişelendiğim için alt dudağımı dişleyip duruyordum ve her an kanayacak gibi bir acı hissetmiştim. "Otursana." Ayakta dikilmeyi bırakıp yanına oturduğumda cebimdeki telefonum çalmaya başladı. Çıkarıp ekrana baktıktan sonra umursamazca aramayı cevapladım.

"Hangi dağda kurt öldü?"

"Ne saçmalıyorsun Yangyang, işim düşmese aramazdım heralde."

"Söyle o zaman hemen. Meşgul adamım ben, bir de seninle mi uğraşacağım?"

"Aptala bak. Akşama kadar yatıyorsun neyin meşgul?"

habit, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin