sana da iyi geceler minhyung

1.2K 169 175
                                    

donghyuck;

Minhyung'dan iyice uzaklaşalı tam tamına iki ay olmuştu. Geçen bu koca iki ayda ona olan sevgim bir gram bile eksilmemiş, üstüne bir de çektiğim özlemle daha da alevlenmişti. Gözümden ıraktı ama gönlümden bir kez olsun ırak olamamıştı.

Yangyang ise okuluna ve Renjun'a fazlasıyla alışmıştı. Ailesi ona karşı o kadar umursamaz davranıyordu ki aylardır bizimle kalıyor olması onları hiç rahatsız etmiyordu. Abisi ise nerede kalıyor bilmiyorduk. Bazen Çin'de bazen Kore'de oluyordu. Ailesi parasal yardımı yapıyordu yapmasına ama tanışma fırsatımız bile olmamıştı. Yangyang belli etmiyor olsa da bu duruma fazlasıyla üzüldüğünü görebiliyordum. Özellikle de son zamanlarda ne zaman annemi görse durgunlaşıyordu. Neyse ki Renjun ona iyi geliyordu ve her şeyin üstünden kolayca gelebiliyordu.

Tek sorun şuydu ki dersleri konusunda berbattı. Yabancı olması da bunda bir etkendi tabii ama kendisi de asla çaba göstermiyordu. Her gece zorla kafasına bilgi sokmaya çalışsam da notları yerleri yalamaya devam etmişti. Şu anda da ben, sabah öğretmenimin verdiği ödevleri yaparken; o yatağına yatmış telefonuyla oynuyordu.

"Yangyang sınıfta mı kalmak istiyorsun? Biraz bile uğraşsan geçer not alabilirsin ama inatla çabalamayı reddediyorsun." Bir kaç saniye yüzüme bakıp tekrar telefonuna döndü. Beni umursamayışına sinirlenmiştim. "Aileni bu şekilde mi cezalandırıyorsun? Tek yaptığın kendi hayatını mahvetmek."

Telefonunu kapatıp yanına koydu. "Kimin umrunda? Ne notlarıma kızacak bir ailem ne de derslerimde yardımcı olacak bir abim var. Ailemin hangi okulda okuduğumdan haberi bile olmadığına eminim. Hayatımı düşünmeme gerek yok. Ailem sadece para konusunda işe yarıyor. Bir zahmet görevlerini yerine getirsinler de iyi bir hayat yaşayayım."

Önümdeki kitabı kapatıp yanına uzandım. Bir yandan haklı oluşu dilimin ucuna gelen kelimeleri geri ittiriyordu. Saçlarını okşayıp sessizce yüzünü izledim. Bunu yapmamın hoşuna gittiğini biliyordum. "Benim umrumda."

Tüm vücuduyla yattığı yerde bana doğru dönüp gülümsedi. "Nedenmiş o?"

"Bilmem, seninle aynı üniversiteye gitmek güzel olurdu. Beraber ders dinlemek, beraber teneffüse çıkmak, beraber kantinde oturmak." Ellerimi tutup başparmağıyla yuvarlaklar çizmeye başladı. "Bütün hayallerin o kadar masum ki kendimi kötü hissediyorum."

Bu konuda daha fazla konuşup içini sıkmak istemediğim için konuyu değiştirmek istiyordum. "Renjun'la nasıl gidiyor?" Daha ismini duyar duymaz gülümsemişti. Onu böyle mutlu görebilmek çok güzeldi.

"Hayatım anlam ve amaç kazanmış gibi hissediyorum. Tüm ömrümü ona harcayabilirim. Her sabah onu öperek uyandırmak istiyorum. Her akşam yüzünü izleyerek uykuya yenik düşmek istiyorum. Artık çok fazla hayale sahibim." Aklıma takılan şeyle gözlerim büyümüştü. "Yoksa siz öpüştünüz mü?!"

Yangyang sırıtarak yüzüme baktığında şüphem katlanarak artmaya devam ediyordu. "Sakin ol, maalesef bir kere bile öpemedim. Renjun cidden hiç öyle biri değil. Normal sevgililerin yaptığı şeyleri onunla yapamam. Elini tutarım, sarılırım ama öpemem. Yani vereceği tepkiyi tahmin edemiyorum. Bazen garip davranıyor o yüzden korktum ve hiç cesaret edemedim. Yoksa bana kalsa neler yapmazdım." Koluna sertçe vurup kaşlarımı çattım. "Sapıkça düşüncelerini o çocuktan uzak tut."

Vurduğum yeri ovalayıp sırıttı. "Yüzünün her yanını tek tek öpmek istiyorum. Daha fazlasını istemem imkansız. Bana öyle masum ve çocuksu bakıyor ki. Bir bebeğe nasıl davranırsam ona da öyle davranmalıyım. İncinmesinden, kaçmasından korktuğum bir kelebek gibi." Bu hisleri aynen yaşadığım için içimde oluşan yumuşaklıkla yüzünü okşayarak gülümsemiştim. Aklıma düşen Minhyung görüntüleriyle kalbim hızlanmıştı.

habit, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin