"Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter." (Nelson Mandela)
...
" Sen kadere inanır mısın Gökhan amca? "
" Elbette inanırım kızım. Yaradan herkesin kaderini kalplere nakış nakış işlemiştir. Her insana birer kader bahşetmiştir. Kader, anne gibidir. Yaralanırsın, kötü olursun, bir de bakarsın ki kader gelir yaralarını sarar, seni iyi eder. "
" Benim kaderim kötü galiba, aynı annem gibi. "
Göz devirip tozlu pencereye baktım. Gökhan amca içten bir gülümsemeyle sözlerine devam etti." Bazı kaderler de vardır ki insanı çok zorlar, 'ben bu kötü kaderimle ne yapacağım?' diye düşündürür. Ama sana bir sır vereyim mi kızım?"
Merakla ona doğru biraz eğildim.
" Bu kendilerini kadersiz sanan insanların masallarının sonu her zaman mutlu biter. En güzel kader o insanlardadır, kader onları biraz yorar çünkü o insanlar çok güçlüdürler."
" Yani şimdi ben- "
" Evet, sen de çok güçlüsün. Sadece gücünün farkında değilsin kızım."
diyerek sözümü kesti. Masadaki su bardağına uzanmaya çalışırken hızla bardağı aldım ve içmesi için eline verdim.
" Benim sevgili kızım, sen de olmasan ben kör halimle nasıl yaşardım? "
Ellerini yüzüme doğru uzattı. Tam yanağımı sevecekken acıyla geri çekildim.
" O adam seni yine dövdü mü? "
" Şey b-ben düştüm. " diyerek kekeledim.
" Yalan söyleme kızım. Çünkü beceremiyorsun. Söyle bakalım bu sefer seni neden dövdü o pis sarhoş ? "
" Hırsızlık yapmamı istiyor amca. Ben yapamam, bu çok kötü birşey. "
Hüzünlü bir iç çekti.
-" Ah be kızım. Sana diyorum kaç kurtar kendini o aileden. Akıllı kızsın sen, bir yolunu bulursun. Hiç olmadı gel burada benimle kal. Nasıl olsa burayı bilmiyorlar. "
" Babamı biliyorsun amca. Eğer o evden kaçarsam beni bulur ve öldürür. En son kaçmaya çalıştığımda bana neler yaptı biliyorsun. "
O anlar gözümün önüne geldi. Karnımda saplı duran bıçak, akan kanlar, bana öfkeyle bakan gözler ve benim çaresizliğim...
" Sabret kızım, sabret. Elbet kurtulacaksın o evden. "
'Evet Gökhan amca, kurtulacağım hem de ölerek' demedim, diyemedim. Dilim varmadı söylemeye, onu üzmeye.
" Pek takmıyorum artık Gökhan amca. Alıştım sayılır. Zaten senin varlığın bana yetiyor. Varsın ailem benden nefret etsin, sen her zaman yanımda ol bu bana yeter de artar bile. " diyerek kollarımı boynuna doladım. O da bana sarıldı.
" Ah benim deli kızım. Hadi kendine yatacak yer hazırla."
Kollarımızı birbirimizden ayırdık. Kapağı olmayan dolaba doğru giderek içinden çarşaf çıkarttım. Küçük bir koltuğun üzerine yaydım. Uzanıp tavanı izlemeye başladım. Gökhan amcayı düşündüm. Acaba onun hikayesi neydi? 2 Yıldır beraberiz ama anlatmıyordu. Onun hakkında tek bildiğim şey üzüntüden zamanla az miktarda gören gözlerinin zamanla hiç görmemesi.
Evin yıpranmış duvarlarına göz gezdirdim. Kesinlikle kimse böyle bir yerde yaşamayı haketmezdi. Ama tek çaremiz bu evdi. Benim çocukken tek sığındığım yer burasıydı. Şimdi de Gökhan amcayı 2 yıldır bu harabe evde yaşatmaya çalışıyordum.
.........
2 yıl önce... (23:20)
" İmdatt!! Yardım edin bana!! "
Çok uzaklardan gelmeyen bu sesle irkildim. Birinin yardıma ihtiyacı vardı. Bir cesaretle ses'e doğru ilerlemeye başladım. Çantamdan çıkardığım tabancamı ellerimle sıkıca sarmaladım. Beni görmeleri için, yerde tekmelenen bir adam ve onu tekmeleyen iki adam' a doğru ilerledim. Üçü de bana bakmaya başladılar.
" Hey, tatlı kız! Elindekini kullanmayı biliyor musun bakalım. Şu elinin altında tuttuğun yer var ya, işte orasına tetik deniliyor." diyerek, ikisi de alaylı bir kahkaha attılar.
" Bak bakalım biliyor muymuşum ? "
Havaya bir el ateş ettim. Alayla bakan yüzleri bu sefer korkuyla bakmaya başladı." Biz sadece bu kör adamın parasını alıp gideceğiz tatlı kız."
" Hmm demek öyle. Yani benim de buna izin vermem gerekiyor öyle mi ?"
Bir kendilerine bir de bana bakıp ' e yani, zahmet olucak.' bakışı attılar. İşte bu sefer çok sinirlenmiştim. Bu sefer havaya değil de sağda duran adamın ayağına ateş ettim, acıyla yere doğru kapaklandı. Diğer adam ise arkasına bakmadan kaçtı. Hemen yerde yatan amcayı kaldırdım. Elimle destek olup, yalpalayarak da olsa yürütmeye çalıştım. Bir yandan da cebimdeki telefonu aldım ve adamın vurulduğu yere bir ambulans yolladım. Ormanın içinden geçerek harabeye ulaştık.
" Çok saol kızım. Sen olmasan beni öldüreceklerdi. "
Elimdeki bez ile amcanın kanlı yüzünü temizlemeye başladım. Adının Gökhan olduğunu öğrendiğim bu amcanın anlaşılan evi barkı yoktu.
" Eğer istersen burada kalabilirsin. Ben de sana arada uğrar, yiyecek birşeyler getiririm. "
" Sen ne kadar da iyi birisin, ve de çok güçlüsün. Olur kızım, başka bir çarem de yok zaten. "
Küçük bir tebessüm etti. Ben de o sırada elimdeki bezi bırakıp, sıcak bir çorba yapmaya koyuldum.
" Gökhan amca senin ailen falan var mı? "
Bu söylediğime üzülmüş olacak ki yavaşça boynunu yere eğdi." Tamam amca. Sen ne zaman istersen o zaman anlatırsın." diyerek omzuna elimi koydum.
" Bir gün anlatırım kızım. Daha çok erken. "
...............................................................................................................
Merhaba. İlk bölüm olduğu için kısa tutmayı tercih ettim. Yorumlarınız ve beğenileriniz benim için önemli. Sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşçakalın.❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Teen FictionO kahverengi gözlerde hayat vardı, yaşam vardı, umut vardı. Onun o kahverengi gözlerinde öyle bir mavilik vardı ki, boğulmak istiyordum. Kimse görmüyordu onun mavisini benden başka. Görmesinler de zaten, bende gizli kalsın. Nasıl ben onda tutsak ka...