O kadar boş hissediyorum ki kendimi son günlerde. Uzaydaki yıldızlarla özdeşlesiyorum çoğu zaman. Aydınlık olmaya çalışan ama inadına büyüyen o karanlıkta boğulup kayıp giden yıldızlar gibiyim.
Hayatım kendi hayatım diyebileceğim kadar özgür değil henüz. Benim hayatım ileride bir yerlerde bir sokak lambasinin altında oturmuş beni bekliyor.
Elinde mavi kapaklı bir kavanoz, düşen yağmur damlalarını toplayıp dans ediyor damlaların oluşturdugu melodi ile. Hiç birimiz bu zamanla doğru orantılı olarak yaşamıyoruz.
Hepimizin geçmişte bir yerlerde takılı kaldığı bir köşe başı var ve her birimiz insanların belimize başladıkları kör düğüm olmuş yaşantılarından kurtulmaya çalışıyoruz.
Kimimizin az yolu kalmış doğru zamana, kimimizin ise her saniye artan mesafeleri var hayatı yaşamaya. Her gün bir umut yeniden filizlendirdigimiz hayallerimizi, yine her gün büyük bir acı içerisinde terk ediyoruz.
Ileriye atılan her adımın, bizi geriye götürdügünden habersizce gelecekle ilgili nefis planlar yapıyoruz.
Karalama defterimin kapağını kapatarak usulca komidinin üzerine koydum. Saat sekize geliyordu ve bugün hafta sonuydu. Yapacak bir iş veya uğraş bulmam gerekirdi. Ama aklımda hiç bir fikir yoktu.
Yatağımın üzerine serilerek elimi saçıma attım ve oynamaya başladım. " sıcak bir gül banyosu hiçte kötü bir fikir değil." Diyerek yataktan doğruldum.
Banyoya giderek suyu ve gülleri ayarladim. Bir kaç damla da suya koku attıktan sonra kiyafetlerimi çıkardım ve kuvete girdim.
Su bana iyi geliyordu güller ise harika. Kendimi yeni doğmuş gibi hissediyordum şimdi. Bunun vermis olduğu his ile iyice yerleştim kuvete ve gözlerimi kapattım.
Rihanna'nın lost paradise şarkısı kulaklarıma doluyordu. Buraya geldiğimden beri ilk kez bu kadar mutlu ve içim huzurluydu.
Yaklaşık 45 dk sonra siyah bornozumu giydim ve saçlarımı taradim. Islak sacimin nemini aldirdiktan sonra aşağı yukarı sallamaya başladım saclarimi.
Banyodan çıkarken ağzıma kapanan eller ile gözlerim fal tasi gibi açıldı. Ben cirpindikca o eller daha fazla sıkıyordu ağzını.
"Şişşş. Şimdi ellerimi acicam ve sessiz olacaksın." Bu ses Kağan'ın sesiydi. Kafamı onaylarcasina salladim. Sonra ellerini ağzımdan geçti.
"Ne. Ne işin var odamda." Diye bildim yaşadığım şok etkisiyle.
"Sana hesap vereceğimi sanmiyorum." Diyerek yatağıma uzandı. Ceren gelebilirdi ve Kağan'ı görebilirdi. Bu yüzden kapıyı kilitledim ve tekrar aynı yerimi aldım.
"Nasıl girdin buraya? Nasıl girdiysen öyle çıkıyorsun."
"Kapıyı kilitlemen ve üzerinde kısa bir bornoz ile karşımda durman beni çok fazla tahrik ediyor." Dedi. Üzerime baktığımda bornoz diz kapağımın fazlaca üstündeydi. Bu yüzden utanarak bornozumun yakalarini çekiştirdim.
"Çık dışarı."
"Giyin seni bir yere götüreceğim." Dedi ve uzandığı yatağımdan kalkıp yanıma geldi. Kafamı sağa cevirdim. Bornozumun yakasını siyirdi. Bana dokunuşu o kadar yumuşak ve kışkırtıcıydi ki...
"Izlerin... geciyor." Dedi.
Elini iterek bornozumun yakasını duzelttim. "Evet geciyor." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep Seni Bekledim
ChickLit'' Hayatın sıradanlığına aldanmış sessizce ilerlerken Birden karşına o kadar Eklendi Eklendi harika bir çıkıyor ki beden ... Derisinin Altında gizlediği ruhunun sana hissettirdikleri, sanki Anka kuşunun Sırtında dünyayı gezmek gibi. Hemen sihirli sa...