Öncelikle bir ricamız olacaktı. Birkaç saniyenizi ayırıp önceki bölümlerde oy vermediğiniz bölümler var mı bakıp oy verir misiniz? Çok dengesiz bir oy düzeni var,help us :))
Neyse tepe tepe kullanı-pardon okuyun sşfisldşdşlf
Sekizinci bölüm
Simay
Selinay, sipariş almaya gittiğinde kafenin sahibinin oğlunun onu havuzdan çıkartan Ege olduğunu öğrendiğini söylediğinde garipsemiştik ama iş daha önemli olduğundan bu konuyu tartışmayı akşama erteleyip Maral'la işimize geri dönmüştük. Selinay siparişlerin hazırlanmasını beklerken gözlemimce düşünceli bir şekilde telefonunu çıkardı. Siparişler de hazırlanıp tepsi eşine tutuşturulunca bir elinde telefon ilerlemeye başladı. Bunun bu iki işi birden yapmaya kalkıp çılgınlık yaratmalarına hayrandım. Sayesinde eğleniyorduk. Benim sakarlıklarımla eğlendikleri kadar eğlendiğimizi de sanmıyorum açıkcası.
Bakışlarımı Selinay'dan uzaklaştırırken yeni masaya gelenlerin yanına gidip siparişlerini not ederken göz ucuyla Egelerin kalktığını gördüm. Furkan Mert ve Çağdaş da önden giderken birkaç dakika içinde hepsi kafe den dışarı çıkmıştı.
Sipariş aldığım masanın yanından uzaklaşıp siparişleri söyleyip hazırlanmasını beklerken Ege'nin kafeye geri döndüğünü gördüm. Bakışlarını hiç oynatmadan tek bir yöne bakarak ilerliyordu. Az önce oturduğu ve Selinay'ın başında elinde telefonla oyalandığı masaya. Ne olduğunu kavramaya çalışırcasına gözlerimi kısarak bakarken arkamdaki sesle boş anıma denk gelmesiyle korkum yatışacakmışcasına baş parmağımla damağımı kaldırdım. Siparişlerin olduğu tepsiyi alıp masaya götürdüm ve afiyet olsun dileklerimle arkamı dönüp ilerleyecekken Ege'nin Selinay'ı dudağından öptüğünü gördüm. Bir saniye durun,ne görmüştüm ben? Gözlerim Maral'ı ararken koşar adım kaçan Ege'nin önünü kestiğini görmemle yanlarına gittim. Maral yumruklarını Ege'nin yüzüne ve karnına indirirken ben bu konuda tecrübesiz olduğum için hafif yumruklarımla Ege'nin neresine denk gelirsem vuruyordum.
"Laaan! Simay! Maral! Çocuğu niye dövüyorsunuz? Ya da dövün lan! Durun ben de geliyoruuuuum!?" Diye çığırarak tüm kafeyi ayağa kaldırıp yanımıza koşan Selinay'la kadro tamamlanmış ve Ege'nin perti çıkmıştı.
* * *
"Kanka,sizce doğru mu yaptık ya?" Dedim endişeli bakışlarımı Maral ve Selinay'ın üzerinde gezdirirken. Maral göz devirip sabır dilenirken kendini tutamayıp sesini yğkseltti.
"Ne saçmalıyorsun sen Simay!? Tabii ki doğru olanı yaptık. Ne yani kafenin sahibinin oğlu diye kardeşimize o tek gecelik kızlardanmış gibi davranmasına izin mi verecektik?" Deyip Selinay"a dönünce Selinay yüzünde Maral'ın konuşmasından hoşnut oluşunun verdiği zafer gülümsemesiyle Maral'a göz kırpıp "Maralaşkım haklı, beni o üçgen çeneye kurban etmeyi mi düşünüyordun?" dedi.
"Bu düşünceye nasıl ulaştın Selinay, bilmiyorum ama yarın sabah işimiz halkında güzel bir haber alamayabiliriz. Mesela kısa ve öz şekilde 'kovuldunuz' diye bir cümle ile de karşılaşabiliriz." dediğimde ikisi de karşımda göz devirdi. Selinay ayağa kalkarken yüzünde ki sırıtışla
"Sence benim gibi birini kim kaybetmek ister? Hele o Ege bile benim harikalığıma kapılıp dudağıma yapışmışken" deyip TV ünitesinin yanından laptop bilgisayar çantasını alıp koltuğa geri yerleşti.
"Karamsar düşünmeyi bir kenara bırakıyoruz ve bu geceyi film gecesi yapıyoruz.Keyfimi hiçbir şey bozamaz şu an." diyen Selinay'ın bu rahatlığına göz devirdim.
"Siz seçin,izleyin. Ben uyuyacağım. Yarın bizi iyi şeyler beklemiyor." deyip yanlarından çıktım. Ardımdan "Boşuna içini karartıyorsun Simay,gel şuraya"diye çağıran Maral'ı da umursamadan odamıza geçip yatağıma yüzüstü yattım.
İçimdeki karamsarlığa engel olamıyordum. İyi bir şeyde bile kötü bir sonuç çıkacakmış hissime engel olamıyordum. Kendi istediğim bölümü kazanınca da olmuştu aynısı. Ne iyi ve güzel bir haberdir bu aslında değil mi? Ama benim,bizim için öyle olamamıştı. İstediğimiz eğitimi almamız için ailelerimize sırtımızı dönmemiz gerekmişti. Ah ne âlâ.
Kendimi yatağımda sırtüstü vaziyete geçirip cebimden telefonumu çıkarttım. Hâlâ sırtüstü bir vaziyetteyken ellerim yukarıda bir şekilde telefondan sosyal medya hesaplarımda gezinmeye başladım. Telefon tam başımın hizasındayken gelen bir mesaj bildirimiyle titreşim modunda olan telefonumun titremesiyle telefonum tam nokta atışıyla burnumun üstüne düştü. Sızlayan burnumun acısıyla hışımla telefonu elime aldım. Ve sohbete girdim.
0535...: Çalıştığın kafenin veliahtını dövmek ha?
0535...: Büyük cesaret vallahi
Simay: bu seni hiç alakadar etmez
0535...: Hayır,eder.
0535...: Olayın büyümemesi, senin zarar görmemen için çabaladığıma değecek kadar alakadar eder
Simay: of gece gece boş yapacaksan engelleyeyim,şu an hiç seni çekecek halde değilim
0535...: Yumrukların çok hafif, vurmaya kıyamıyor gibisin
0535...: içindeki acıma duygusu beni bir kez daha hayretlere düşürdü
simay: düştüğün yerden kalkamaman dileğiyle..
0535...: Yani hep kalbinde kalabilir miyim?
0535...: Buna izin veriyor musun?
simay: ne?
0535...: ben senin kalbine düştüm,Simay
0535...:Gamzelerine gömülü kaldım
simay: Ay siktir git mala bak
*0535.. engellendi*
Sekizinci bölüm sonu
Umarım bölümü tepe tepe kullan-ay işte okumuşsunuzdur. Ve inşAllah da beğenmişsinizdir.
Şu hikayeye başlayalı ilk defa bir bölümü tek başıma yazabildim desem yeridir bu yüzden oy vermeyi unutmayın eheheh(siz maynakınızı kırmazsınız yaa hadi oy verin hadii saşlxkdşlsckd
Sizi çok seviyok böyle çook çok seviyok hemde lşsakxşlskdslklfds
Kendinize iyi bakın,sağlıcakla kalın efenimm.
Mel: lillmelisa takip etmeyen çok şey kaybeder .d )
Sevde: sewdeeq (eski nickine döndü aranızda takip etmeyen varsa hemen etsin slşkdlşfsd)
Sıla: sevimlimaynak (Beni de takip edersiniz heralde? )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yapboz Parçaları [Yarı Texting]
Short StorySimay: Aslında elimizdeki yapboz parçalarını doğru yere koyduğumuzda resim tamamlanıyor. Selinay: Bizde orada sıkıntı çekmiyor muyuz zaten. Maral: Yapboz parçalarını doğru yere koymakta... /*/*/ 0530...: Gözlerin öyle yeşil ki öpsem dudaklarımda bir...