Namımın bu kadar uzaklara kadar duyulacağını düşünmemiştim açıkçası. Hele ki beni gören birinin o kişi olduğumu tahmin edeceğini hiç düşünmezdim. En fazla öksüz dağlarda kendi başına yaşayan birisi sanarlardı. Ama Zian tanımıştı.
Zian uyuyalı neredeyse on iki saat olmuştu bu arada bahçemin dışında kocaman bir ateş yakmış, yağmacıların cesetlerinin yanışını izliyordum. Bir yandan da prens ile ne yapacağımı düşünüyordum. Yaralı halde nasıl gidecekti klanına.
"Hey kaçak prenses."
Elim anında bıçağıma giderken seslenen kişinin prens olduğunu gördüm. Bıçağıma yeltenince oda irkildi.
"Sakin ol prenses. Bu yarayla sana zarar veremem zaten zor yürüyorum."
"Yaran olmasa da verebileceğini sanmıyorum."
Güldü. Yarası acımış olmalı ki eli karnındaki yarasına gitti. Yanıma doğru adım attı. Bıçakla ilerisi işaret ettim. Gitti ve biraz uzağıma oturdu ve yanan cesetlere baktı. Onu inceleme fırsatını bulmuştum. Koyu saçları vardı. Asi tutamlar alnına dökülürken arkası kısaydı. Kalın kaşları ve uzun kirpikleri vardı. Yüzü kemikliydi ve bu onu çekici gösteriyordu. Boyu çok uzundu ve yapılı bir vücudu vardı. Göz göze geldiğimizde onu incelemeyi bırakıp ateşe baktım.
"Hakkımda ne biliyorsun?" Dedim direk konuya girerek. Oda hiç geçiştirmedi.
"Adın Adelina. On altı yaşında evlenmek istemediğin için Axel kralı Javier'i öldürdün ve saraydan kaçmak için sarayı yaktın ve kaçtında..."
"Sarayı mı yaktım?" Dedim şaşkınlıkla. Ben sarayı yakmamıştım. En son kaçarken annem muhafızları oyalamak için meşaleyi koridora fırlatmıştı sadece onu biliyordum sadece. Sonrasında hemen kaçmıştım zaten.
"Evet. Sen yakmadın mı zaten nasıl haberin olmaz?" Oda şaşırmıştı.
"Peki saray yandıktan sonra ne olmuş?"
"Saray yıkıldı içindeki herkes telef oldu. Artık Alonso diye bir klan yok. Bildiğim şey bunlar."
"Annem..." Dedim gözlerim dolarken.
"Üzgünüm." Dediğinde ona baktım gerçekten içtendi. "Ama sırf kaçmak için kendi aileni öldürmene anlam veremiyorum."
Ağlamam anında kesildi. Yanına ulaştığım gibi bıçağı boğazına dayadım. Tepki vermedi boş boş bakmaya devam etti.
"O yangını ben çıkarmadım." Bıçağı çok bastırmış olmalıyım ki hafif kesildi boğazı ama tepki ermedi. "Annem benim kaçmam için çıkardı."
Gözlerinde beliren şaşkınlıkla bıçağı geri çektim. Ve yanına oturdum.
"Kralı bıçakladıktan sonra arka kapıdan kaçacaktım ama muhafızlar peşime düştü. Annemde onları engellemek için meşaleyi perdelere attı yolu kapattı. Ama ben..."
Bir hıçkırık firar etti ağzımdan.
"Ben o yangının böyle bir sonuç doğuracağını düşünmemiştim."
Bir süre ben sessiz sessiz ağladım o sustu. Söylediği laf için pişman olduğu belliydi. Ağlamalarım durdu ateşte sönmek üzereydi. Zian boğazını temizledi.
"Şey, haberin olmayan bir durum daha olabilir."
"Neymiş?"
"Axel klanı her yerde seni arıyordu. Hatta başına ödül bile koydular. Sonuçta krallarını öldürdün ve intikam istiyorlar."
Bu aslında tahmin ettiğim bir şeydi. Şimdiye kadar dağlarda yaşamak yerine herhangi müttefik klanlara sığınabilirdim ama Axel klanından insanlar beni görür ve tanır diye korkuyordum.
"Bu durumda seni öldürmem gerekecek." Dedim Prense bakarak." Artık yerimi biliyorsun. Eh, ödülde varmış."
Gülerek karşılık verdi. " Ben zaten prensim ödüle ihtiyacım yok. Ayrıca Axel'ler bizden korkar. Güçlü bir klanız."
Kendinden hiç bahsetmemişti. Merakla sordum.
"Sen neden yollardaydın? Tek başına mıydın?"
İç çekti ve başladı anlatmaya.
"Yoko klanını biliyor musun?"
"Hayır."
"Yoko klanının prensesi ile bir ilişkim vardı. Sık sık onu görmeye giderdim. Birbirimizi çok seviyorduk. Taaki..."
"Ee?"
"Taki onun başkasından hamile olduğunu öğrenene kadar. İki haftadır yollardaydım. Sırf sevdiğim kadını görebilmek için. Aylardır görmemiştik birbirimizi. Klanlarımız düşmandı ve kaçma planları yapıyorduk. Gittiğimde karnı burnunda gördüm onu. Evlenmişti. Bana artık beni sevmediğini söyledi. Amaris'e yani evime geri dönerken de yağmacılara yakalandım. Yanımdaki iki korumamı öldürdüler. Bende buraya kadar kaçabildim."
"Üzüldüm." Dedim ama öylesine söylenmiş bir şeydi. Açıkçası kimsenin aşk acısı umrumda değildi. Oda bunun farkındaydı.
"Arka bahçede atım var. İsmi Darian onu al evine dön."
"Atını bana mı veriyorsun? Sen ne yapacaksın?"
"Ben idare ederim. Darian zaten çok yaşlandı. Sarayınızda ona iyi bakın. Hayatını kurtarmamın karşılığı olarak en azından bunu yap."
"Sende gel."
Şaşkınlıkla ona baktım. Hiç tanımadığım bir klana davet ediyordu. Ayrıca beni kim olarak götürecekti ki oraya? Mantıksızdı. Axel klanı orada olduğumu duyarsa savaş çıkardı.
"Eğer seninle gelirsem Amaris halkını tehlikeye atmış olurum. Ayrıca beni kim olarak sokacaksın klana?"
"Hayatımı kurtardın. Bunun karşılığında klanımızda yaşayabilirsin."
Yalnızlığa çok alışmıştım. Buradakı hayatıma alışmıştım. Tekrar saray hayatına ayak uyduramazdım. Yine sınırlar içinde olmazdım. Ayrıca bir kişi bile beni tanısa ortalık fena halde karışırdı.
"Bana olan borcunu ödemek istiyorsan Darian'a iyi bak, yeterli."
"Gelmiyorsun yani?"
"Gelmiyorum. Burada kurulu düzenim var artık."
"Pekala."
Kalktım ve Darian'ın yanına gittim. Küçük bir çantaya bolca su ve birkaç erzak koydum. Zian evine gidene kadar yeterdi. Darian'ı sevdim ve vedalaştım.
"Görüşürüz eski dostum."
Zian'ın yanına geldik. Zian sıkmak için elini uzattı. Sıktım.
"Yarandaki bezi sık sık değiştir yoksa mikrop kapar."
"Değiştiririm." Dedi ve Darian'a baktı. "Ona çok iyi bakacağım."
"Sana güveniyorum."
Zian ata bindi ve gitmeden son kez bana baktı.
"Annen hakkında seni kırdığım için özür dilerim. Beni affet olur mu?"
Yavaşça başımı salladım ve Zian gözden kaybolana kadar arkalarından baktım. Daha sonra kulübeme girdim ve Zianı'ın kanıyla kirlenmiş yatağıma uzanıp ağlayarak uykuya daldım.
Tıpkı beş yıldır olduğu gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADELINA | Katil Prenses
Novela Juvenilİnsanlar klanlar halinde dünyanın dört bir yanına dağılmış halde yaşıyordu. Klanlar genellikle kendi halinde yaşardı. Aralarındaki savaşlar yok denecek kadar azdı. Ne kadar savaşlar çok nadir olsa da kendilerini garanti altına almak adına müttefikli...