"Busan-Seoul seferi için son çağrı. Lütfen trendeki yerlerinizi alın."
Sonunda kendim için bir şeyler yapmaya ve büyük bir bilinmezliğe doğru yol alacağım macerama başlıyordum. Her şeyi kafamda milyonlarca kez kurup prova etsem de gerçekle bir olmuyordu. Hayalimin gerçeğe dönüşmesinin bilincine varan zihnim kalbimi tetikliyor ve delice çarpmasına sebep oluyordu. Trendeki yerimi almış nefes alış verişimi kontrol altında tutmaya çalışırken dışarıdaki insanlara göz gezdirdim. Birbirlerine sevgiyle bağlanmış insanlar değer verdikleri bu kişileri yolcu etmek için sıralanmış onlara parlayan gözleri ve havada süzülen elleriyle veda ediyorlardı. Derin bir nefes alıp önüme döndüm. Bu gibi anlarda bir başıma olmak canımı fazlasıyla sıkıyordu.
Kulaklıklarımı takıp sevdiğim bir şarkıyı çalmaya başladım. Beni anlatan ve anlayan bir şarkıyı.Kassy - Listen to This Song
Sözleriyle beni biraz olsun dizginleyen ve rahatlatan bu şarkıyla yeni hayatıma giden yola koyuldum. Eski hayatımda yaptığım tek şey yeni hayatıma bir an önce geçebilmek için sağlıklı ve donanımlı bir şekilde büyümekti. Donanımdan kastım gerçekten her anlamda en iyi bilgiye ve beceriye sahip olmaktı. Başardım da. Birçok alanda yaşıtım birçok insandan daha bilgili ve becerikliydim. Başarabilmemdeki en önemli etken tabii ki aile, arkadaş ya da sevgili statüsündeki insanlara sahip olmamamdı. 23 senemin 23'ünü de kendime ayırdığım ve en çok kendimle ilgilenip en çok kendimi düşündüğüm için bugün bu yola çıktım. Onlarca işte çalışarak biriktirdiğim paralar, saatlerce pratik yaparak döktüğüm terler, uyku bile uyumadan çalıştığım tüm dersler bugünden sonra benim için daha anlamlı hale geldi. Ben Song Ha Neul tüm gücümle bu hayatla savaşacak ve istediğimi elde edene kadar vazgeçmeyeceğim.***
Trenden elimde iki koca valizle indim. Tüm hayatım iki valize sığacak kadardı işte. İşe başlayacağım yere gitmekle başlamaya karar verdim. Sabırsızlanıyordum. Bir taksiye atlayıp adresi verdim. Seoul şehir olarak Busan'dan çok da farklı değildi. Yer yer gökdelenler yer yer normal apartmanlar veya bahçeli birkaç katlı evlerle dolu bir şehir. Ancak Busan'dan kat kat kalabalık olduğu su götürmez bir gerçekti. Taksi 4 katlı tuğlalarla kaplı dış cephesi olan binanın önünde durdu. Ödemeyi yapıp indikten sonra dar sokağın ortasında dikilip bir süre kapının üstündeki yazıyı inceledim. Gerçekten buradaydım, gerçekten başarmıştım. İlk adımımı sağlam atmayı başarmıştım.
1 Million Dance Studio
Birinci basamak önümde duruyordu. Tereddüt etmeden içeri girdim. Asansör üçüncü kata ulaştığında bassı iliklerime kadar hissediyordum. Telefondan belki yüzbinlerce kez izlediğim videoların çekildiği stüdyodaydım. Üstelik burası benim iş yerimdi. Hala gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu düşünürken karşıma çıkan adamla kendime geldim:
"Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi kibar bir ses tonuyla. Gözleri valizlerime takılmıştı."Ah, ben yeni eğitmen koreograf Song Ha Neul. Tanıştığıma memnun oldum. Lütfen bana göz kulak olun." diyerek kibarca selamladım. Karşımdaki kişinin bu stüdyonun müdürü olduğunu bilecek kadar araştırma yapmıştım. "Ha Neul Hanım, bağışlayın. Geleceğinizi biliyordum. Eşyalarınız dahi bırakmadan gelmenizden heyecanınızı anlayabiliyorum. Bu taraftan lütfen." Online başvuru yaptığım için tanınmamayı dert etmeden müdürü takip ettim. Esas önemli olan bundan sonra ne olacağıydı.9 ay sonra
"İyi iş çıkardınız çocuklar! Esnemeyi ve ılık bir duşa girmeyi unutmayın." Pratik bittikten sonra sınıf dağıldı. Günün en sevdiğim saatleri gelmişti işte. Boş pratik odasında sevdiğim şarkılara koreografi yapıyor ve içimden geldiği gibi dans ediyordum. Son aylarım öylesine mutlu geçmişti ki hala rüya gibi geliyordu. Gerçekten başarmıştım. Birçok insan beni tanıyor ve seviyordu. Ayrıca kendimi hiç olmadığım kadar mutlu ve özgüven dolu hissediyordum. Bu dansıma da yansıyor beni daha da iyi hale getiriyordu. Kısır döngü içinde her şey giderek inanılmaz bir hale bürünüyordu. Fakat unuttuğum bir şey vardı.
Her güzel şeyin ardında bir ıstırap vardır.
Kan ter içinde kalmıştım. Eve gitmek için eşyalarımı toplarken Tae Woo oppa içeri daldı. İyi gözükmüyordu. Kıpkırmızı kesilmişti. Vücudunun her yerinde boncuk boncuk terler vardı ve nefes nefeseydi. Pratik yapmış olamazdı çünkü önümüzdeki ay EXO'nun geri dönüşü vardı ve Gu Young oppayla birlikte buna hazırlanıyorlardı. "Oppa, iyi görünmüyorsun. Bir sorun mu var?" Tae Woo oppanın bu halini görmek beni endişeli ve gergin hissettiriyordu. Kesik kesik nefes alırken ağzından hayatımdaki tüm güzelliği söküp alabilecek o cümleler döküldü.
"Kaza. Bir kaza olmuş. Gu Young hyung yaralı. Kan grubun 0 negatif değil mi Ha Neul. Çabuk olmamız lazım. Hyung, o... O çok kötü durumda."
Dipdipnot:
•Tae Woo Oppa—Kasper
•Gu Young Oppa—Mihawk Back
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Under the Same Sky
Fanfictionİsmim Ha Neul. Bu ismi ben seçtim. Gökyüzü ve cennet anlamına geliyor. Neden mi bu ismi seçtim? Nedeni belli. Gökyüzü. Gökyüzü bu dünyada en değerli buluğum şey, beni hayatta tutan şey. Kendimi bildim bileli hayatta bir başımayım. Yalnızlık zor. Da...