Chanyeol'un ağzından yazılmıştır.
Kalbim ağzımda atıyordu. Otoyolun köşesinde gözlerimi açtığımda tabiki telsizim kırılmıştı ve telefonum kapalıydı. Karakola döner dönmez Baekhyun ve Lay'in hastaneye kaldırıldığını öğrenmiş ve bir kere de orada bayılmıştım.
"Kimliğinizi görebilir miyim?"
"Arkadaşım belki ölüyor ve sen kimlik soruyorsun?"
"Çok üzgünüm efendim ama kesin emir. FBI dışında girişe izin verilmiyor. Ve kimliğinizi görmeliyim."
Sabırsızca cebinden kimliğini çıkardım. Görevli kimliğe şöyle bir bakıp geçmem için yolu açtığında önüme çıkan odaya birden dalmıştım. Baekhyun ve Lay yan yana iki yatakta yatıyordu. Lay hala uyuyor olsa da Baekhyun baygın gözlerle bana dönmüştü. Sanırım onu uyandırmıştım. Ellerimi dizlerime yaslayarak derin nefeslerle soluklanmaya başladım. Baekhyun da bu sırada duruşunu dikleştirmişti.
"Sehun?" Bu tek kelime Baekhyun'nun gözlerini kaçırmasına sebep olmuştu. Biliyordum, biliyordum ama duymadan inanacak gibi değildim.
"Sehun iyi, onu korudum."
"Ne demek iyi Baek! Nerde?"
Baek derin bir nefes aldı. Tam dudakları aralanıp bir şey söyleyeceği sırada açılan kapıyla ikimizin de dikkati dağılmıştı. Sehun içeri koşarak girip boynuma sarıldığında tuttuğum göz yaşları birden akmaya başlamıştı.
"Senin burada ne işin var?" Şimdi de beynim burada olduğunu kabul etmiyordu.
"Ne demek ne işin var? Aptal mısın neden hiçbir çağrıma cevap vermedin?"
"Telefonun çalınmıştı. Ve telsizim kullanılmayacak haldeydi."
"Döndüğümde bana seni yetimhanede bulamadıklarını söylediklerinde nerdeyse ölüyordum. Sen aptal mısın neden desteği beklemedin?"
"Kaçacaktı." diye fısıldayabildim sadece. Sesim gitmişti.
"Sanki şimdi kaçmadı."
"Sehun?" Durdum ve ikimizin de dolan gözleri birbirini buldu. "Kai nerede?"
Sehun bakışlarını ayaklarına çevirirken almam gereken cevabı çoktan almıştım. Nasıl olsa kaçtığını biliyordum. Ama Kyungsoo çok emin konuşmuştu. Sehun neden buradaydı öyleyse. Görünen o ki Kai oynadığı oyunu kaybetmişti.
"Konuşmamız gereken şeyler var sanırım."
"Kafeteryaya inelim mi?"
"Bir saniye bana anlatmayı düşünmüyor musun?" Baekhyun araya girdiğinde ikimiz de hastane odasında olduğumuzu hatırlamıştık.
"Sen orada değil miydin?"
"Ne saçma soru bu Yeol. Sence bilincim yerimde miydi o sıra?" Derken ellerini iki yana açarak durumunu işaret etti.
"Senin dinlenmen lazım Baek. Dava hakkında düşünmemelisin."
"Senin de Suho'nun yanında olman gerekiyor. Ama tedaviyi reddediyorsun."
Ne olduğunu anlamayarak kaşlarımı çattığında Sehun arkasını dönüp odadan çıkmıştı. Peşinden gitmeden önce Baekhyun'a açıklaması için baksam da o yalnızca omuz silkip gözlerini kapatmıştı.
Sehun'nun peşinden kafeteryaya indiğimiz de ikimize de birer kahve alıp oturduğu yerde arkadaşıma eşlik ettim. Bir süre öylece sessiz durdu. Anlatacağını biliyordum bu yüzden onu zorlamanın bir anlamı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sociopath
Fanfiction"Neyi merak ediyorsun?" "Bu işin nasıl biteceğini." "Bitmezse." "Eninde sonunda biter."