Hayırlı bayramlar çok sevgili ponçikellalarım (öğk ben bile tiksindim kendimden ponçikella nedir jxbjehdeh) size uzunca bir bölüm yazdım bayram hediyesi. Keyifli okumalar :*
Chanyeol'un ağzından anlatılmıştır...
Göz yaşlarım durmaksızın akarken arkamdan duyduğum bir çıtırtıyla elim hızla silahıma gitti. Hızlı bir hamleyle arkamı döndüğümde silahımı karşımdaki kişiye doğrultuyordum. Sonunda beni bulan o olduğu için mutluydum.
"Şerefsiz herif!!!" Az önce bir ağlama krizini atlattığım için sesimde çatlama vardı. Yine de bu son sesle karşımda gülümseyen adama gürlememe engel değildi. "Bir de gülüyor ya! Suratını dağıtıcam senin, ama önce müebbet olarak içeri girdiğinden emin olacağım!"
"Bizim için müebbet asla müebbet değildir." Bizim derken kast ettiği kişinin Kai olduğundan emindim. Onun da müebbet ceza almasını ima ediyor olmalıydı.
"O ibneyi de elime geçirdiğimde öldüğünden emin olacağım!"
Soo keyifli gülümsemesini yüzünde silmeden bana doğru birkaç adım daha attı. Elimdeki silahın tutuşunu sıkılaştırdıktan sonra ağırlığımı bir ayağımdan diğerine verdim. "Daha fazla yaklaşırsan güzel yüzünü dağıtırım!"
"Demek yüzümün güzel olduğunu düşünüyorsun?"
"Aptal mısın diycem ama olmadığını biliyorum."
Komik bir şey söylemişim gibi başını yere eğerek kıkırdadı. Alnına dökülen saçları başını sallamasıyla savrulmuştu. Dudakları kaçmak isteyen kahkahayı tutmak için gerilmişti. Ona karşı doğrulttuğum silahın onun için hiçbir farkındalığı yoktu sanki.
"Silahını bırak da biraz konuşalım."
"Seninle yeterince konuştum!" Ciddi olduğumu anlaması için hemen ayağının ucuna ateş etmiştim. Silahın sesi koskoca ormanda yankılanırken ağaçlardaki birçok kuşun korkup uçmasına sebep olmuştu.
"Tebrik ediyorum." Ellerini birbirine vurarak yavaş bir alkış tutturdu. "Birazdan soruşturmadaki bütün polisleri buraya toplarsın."
Bu sefer benim yüzümde alaycı bir ifade vardı. "Çok iyi işte. Sonunda ait olduğun yere gidiyorsun."
"Öyle mi düşünüyorsun? Oysa elimde Sehun'nun ve senin rozetlerinizi tehlikeye atacak bir sürü kanıt varken polise mi teslim edeceksin beni?"
"Ne kanıtından bahsediyorsun?"
"İncheon'da ne yaptığını açıklayabilecek misin? Ortağın ölü bulundu ve onu en son gören kişi de sensin. Üstelik İncheon'da olmaman gerekiyor"
Yüzündeki kendini bilmiş ifadeye karşı duruşumu hiç bozmadım. Tabiki de blöf yapıyordum. Lânet olsun ki İncheon'da ne yaptığımı asla açıklayamazdım. Ve askıya alınırsam o pezevenk kaçardı. Yine de bunu bilmesine gerek yok sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sociopath
Fanfiction"Neyi merak ediyorsun?" "Bu işin nasıl biteceğini." "Bitmezse." "Eninde sonunda biter."