Death

673 74 29
                                    

Dudaklarımda hissettiğim baskıyla uyanmıştım. Gözlerim gün ışığına alışmaya çalışırken yatakta üzerime eğilmiş bedenin kim olduğunu algılamaya çalışıyordu. Esmer bedene yatağın yanındaki pencereden çarpan gün ışığı ise gözlerime hiç yardımcı olmuyordu.

"Benim Hun, Kai." küçük bir kıkırtının eşliğinde gelen tanıdık sesle bedenim gevşemiş ve gözlerim tekrar kapanmıştı.

"Nerde kaldın?" Uykudan yeni kalktığım için boğuk çıkan sesimi ben bile anlamamıştım. Yine de tekrar etmedim sorumu. Çünkü yeterince yorgundum konuşmak için.

Küçük bir sessizliğin ardından soğuk burnu boynuma değdiğinde titremiştim. Gözlerimi biraz arayarak başını boynuma gömen bedene baktım. Dudaklarında küçücük bir tebessüm asılıydı. Tekrar burnunu boynuma sürttükten sonra dudakları aynı yere sulu bir öpücük bıraktı.

"Özledin mi beni?" Konuştuğunda nefesi ıslak boynuma çarparak bütün vücudumun titremesine sebep olmuştu.

"Hı-hı"

Dudakları biraz daha kıvrılarak yüzündeki tebessümü büyütürken kafasını boynumdan biraz geri çekti. Gözleri yarı baygın gözlerimle buluştu. Göz temasını bozmadan dudaklarını çeneme yasladı. Hemen ardından dişleri arasına aldığı eti sıkıştırmasıyla dudaklarımdan acı bir inleme kaçmıştı. Bunu fırsat olarak kullanan dili dudaklarımın arasına girmişti.

Ağırlığını üzerime biraz daha verirken derin öpücük başlattı. Dudakları aceleyle dudaklarımın üzerinde hareket ediyordu. Dilini dişlerimle yakalayıp emdiğimde boğuk bir inleme kulaklarıma ulaştı.

Dili alt dudağımın üzerinde dolaşıp tamamen ayrıldığında alnını alnıma doğru yasladı. "Sehun~" ismim fısıldar gibi çıktığında nefesi dudaklarıma çarptı.

"Jongin~"

Birden üzerimden kalkan bedenle ben de hızla gözlerimi açtım. Beklediğim son şey kaşlarımı çatan Kai ile karşılaşmaktı. Ne yaptığımı düşünürken ona aynı rüyamdaki gibi Jongin dediğimi fark ettim. Demek böyle ölüyordum.

"O ismi nerden biliyorsun?"

Boğazıma oturan büyük yumruyu yutkunarak geçirmeye çalıştım. "Dün akşam Kyungsoo senden bahsederken kullanmıştı. Kullanmamam gerektiğini bilmiyordum. Üzgünüm." sonlara doğru iyice kısılan sesimle gözlerimi kaçırdım. Ona rüyamda gördüğümü söyleyemezdim herhalde.

"Koca çeneli Soo. Sana Jongin'den bahseden ben olmalıydım."

Gözlerim çekingence tekrar gözlerine tırmandı "Ayrıntılarını hala bilmiyorum."

"Baekhyun'u atlatır atlatmaz sana bilmek istediğin her şeyi anlatacağım. Şimdi kalk hadi gitmeliyiz."

"Kai!" Kai kalktığı yatağa tekrar oturdu. Kaşlarını yine çatmıştı.

"Bir şey mi oldu?"

"Dün biz Kyungsoo ile öpüştük. Ama öyle seninle öpüştüğümüz gibi değildi. Dudaklarımız bir birine değ-" sözümü kesen Kai'nin kahkahası olmuştu. Kaşlarını artık çatmıyordu ve gülmekten gözleri tek çizgi haline gelmişti.

"Sana Kyungsoo'nun tam bir baş belası olduğunu söylemiştim. Tabi sen de dik başlılık yapıyordun değil mi?"

"Kızmadın mı?"

"Kızmak mı? Şuan öfkeden kuduruyorum. Görmüyor musun?"

Bir kahkaha daha dudaklarından serbest kalırken ben de onunla gülmeye başlamıştım. Kaslarım gevşemiş ve rahatlamıştım. Şimdi aklınızda eceline mi susadı bu çocuk neden söyledi bunu diye düşünüyorsunuzdur. Şöyle ki Kai ne kadar bu durumu gayet normal karşılaşasa da içinde gerçekten öfkeden kuduruyordu. Bir daha asla Soo ile beni yalnız bırakmazdı. Dün akşamdan sonra bu da işime gelirdi.

SociopathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin