Hafta içinde Zach ile konuşurken beni haftasonu için London Eye'a davet etti.
Bugün günlerden cuma ve yarın için hazırlanmam gerek. Yarının nasıl geçeceğini çok merak ediyorum.
Akşamdan her şeyi ayarladım: giyeceklerimi ve neler yapabileceğimizi. Tabii akışına bırakmak en güzel fakat işimi sağlama almak istemem doğal bir şey.
Duşa girip cilt bakımımı yaptım. Sonra da güzel bir uyku çekmek için yatağıma gittim.
***
Sabah kalktığımda Zach'ten günaydın mesajı aldım.
Zaten geç uyandığım için hemen hazırlanıp aşağıya indim. Kahvaltımı yaptım. Buluşmak için anlaştığımız zamana daha iki saat vardı. Yol için ayırdığım zaman miktarı da bir saat olduğu için erken çıkacaktım.
Her halükarda biraz zamanım olduğu için beklemeye koyuldum.
İzlediğim dizinin bölümleri kısa olduğundan 2 bölüm bitirdim. Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım.
Metroya giderken bir motor yanımdan geçti ve biraz ileride durdu.
Motordaki kişi kaksını çıkarıp motordan indi. Arkasını döndü. Chris mi o?
Yanıma geldi.
"Selam, sorgulamak gibi olmasın ama nereye böyle?"
"Sana da selam. Metroya gidiyordum. Bugün Zach ile buşuşacağız."
"Ne güzel. Bırakmamı ister misin?"
"Geldim sayılır zaten. Hiç gerek yok, teşekkür ederim." dedim güler yüzle.
"Ben gideceğin yeri kast etmiştim aslında..."
"A... Öyle mi? Şey bilmem. London Eye'da buluşacağız. Çok uzak değil mi senin için?"
"Ben öylesine dolaşmaya çıkmıştım dışarı. Senin görmem iyi oldu. Zaten canım sıkılıyordu. O yüzden hiç önemli değil benim için. Atla hadi!" dedi gülümseyerek.Yanına gidip kaskı taktım ve motora bindim.
"Düşmek istemiyorsan bana tutunman şart."
"Tamam."
Sırtına tutundum dokunurcasına."Sen daha önce hiç birinin arkasında motora binmedin mi?" derken sırtındaki ellerimi tuttu. Beline sardıktan sonra "dediğim gibi düşmek istemiyorsan sıkıca tutun." dedi.
Londan Eye'a kadar götürdü beni. Yol boyunca rüzgardan dolayı ona daha sıkı sarıldım.
Motordan inip kaskımı çıkartım. Ona teşekkür ettim.
"Rica ederim. Yalnız saçın dağılmış, düzeltmeme izin ver." diyerek elini saçıma götürüp tarar gibi aşağıya indirdi. Bir kaç saniye bakıp "Oldu sanki ha... Ne dersin?" dedi.
Motorun aynasına dönüp baktım. "Evet, tekrar teşekkür ederim. Sana bir iyilik borçluyum artık. Tatil günü metro kalabalığıyla beni uğraştırmayıp buraya kadar getirdiğin için."
"Ben teşekkür ederim, bu sıkıcı günde benim gezip eğlenmemi sağladığın için." dedi ve sarıldık. Ardından kaskını takıp motoruna bindi ve geri döndü.Yürmeye başladığımda telefonum çaldı. Zach beni arıyordu.
"Geldin mi Alara? Ben sıradayım. Biraz ilerlersen beni görebilirsin."
"Biraz önce geldim. Oraya doğru yürüyorum. Birkaç dakika sonra yanında olurum." dedim.
"Görüşürüz" dedik ve telefonu kapattık.Sıranın arkasından önüne doğru ilerledim, onu bulup selamlaştım.
"Zach, sen buraya ne zaman geldin? Bu kuyruk bu kadar hızlı ilerlemiş olamaz. Oldukça öndeyiz."
"Biraz erken gelmiş olabilirim."
"Ne kadar biraz?"
"Bir buçuk saat kadar biraz." dedi ve güldü.
"Zach! Hani çok erken gelmek yoktu?"
"Boşversene sıramız az kaldı, sen geldin ve erken bineceğiz."
"Doğru, teşekkürler o zaman." dedim gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bileklik
Teen FictionEski arkadaşlar yıllar sonra karşılaşır ve düşünüldüğü gibi hiçbir şey eskisi gibi kalmamıştır... Bu hikayeyi baş karakterden dinleyeceksiniz. Bazen bir günlük olacak bazen de bir hikaye. [kısa hikaye] Keyifli okumalar. - Elif ☀