10

114 9 15
                                    

"Babamın isteğini geri çevir." Changkyun gözlerini yumdu. Bundan sonra saklanmayacaktı. Ortaya çıkmanın vakti gelmişti.

Taemin kahkaha attı.

"Komik değil biliyorum ama annen ve babana böyle davranman çok saygısızca ve bir o kadar da ilginç."

Changkyun göz devirdi ve kapıyı çalmadan içeri damlayan askere döndü.

"Efendim!!! Acilen dışarı çıkmalısınız. Aniden yağmur yağmaya başladı ve yaklaşık 10/11 kadın mağaranın önünde sizinle konuşmayı bekliyor."

Tek nefeste söyleyip, tedirgin bakışlarını Changkyun ve Taeminin arasında gezdirdi.

Changkyun masanın üzerine koyduğu maskeyi alıp giydi ve ayağa kalktı. Bu bir tuzak olabilirdi. Dışarıya çıktığı an binlerce ok saplanabilirdi bedenine ama bunu yapmaya cesareti olanları bundan beteri bekliyordu. Daha derin kuyular, daha iyi tuzaklar. Kimse Changkyun'un gücünü küçümseyemezdi. Yıllardır acılarla, işkenceyle kurduğu bu gücü kimse öyle kolay kolay yıkamazdı.

Yağmur damlaları teker teker üzerine düşerken, maskesinin arkasından o çok tanıdık yüzleri izledi. Silla rahibelerini. En büyük düşmanlarını.

Changkyun derin nefes alıp arkasını döndü ve içeriye doğru adım attı.

"Ama efendim hiçbirşey söylemediniz! Gitmeyi reddediyorlar."

Changkyun durdu ve maskesini hafif indirdi.

"Silla askerleri onları takip etmiş olmalı. Izleniyor olabiliriz. Pembe elbiseli ve sarı küpeli kadını odama getirin. Diğerleri beklesin."

Asker başını sallayıp yanından ayrıldı. Taemin ise onu sessizce takip ediyordu.

"Ne oluyor." Taemin Changkyun'un tedirgin olduğunu biliyordu. Korkuyor bile olabilirdi, fakat neden? Bu kadınlar kimdi?

"Hyung.. Acilen üçgen görüşmesini ayarlayabilirmisin?"

Taemin başını salladı. Odadan çıkmadan önce Changkyun'un yanına gidip ona sıkıca sarıldı.

"Iyisin. Sen iyisin. Herşey yoluna girecek."

Changkyunu gülümsedi ve abisinin gidişini izledi. Kabus gördüğü günlerde abisi sarılırdı ona, ergen davranışlarını o görmezden gelirdi, yanlızlık kelimesini kullanmasına izin vermezdi, bir abi gibi hep elinden tutardı. Taemin olmasaydı o çatışmada kurtulamazdı ve bugün hayatta olmazdı.

" Hey buradan gitmeliyiz." Taemin Changkyun'un bileğini kavrayıp onu kendine doğru çekti.

Chankyun yerdeki ölü bedenlere baktı. Silla askerleri ve casuslar Taemin tarafından etkisiz hale getirilmişti.

Taemin aniden Changkyun'un yüzünü kavradı.

"Sen hep o kişi olacaksın. Iki krallığı birbirine düşüren çocuk olacaksın. Böyle devam edersen ölüm kaçınılmaz. Senin ölmene izin vermeyeceğim. Artık birlikteyiz. Bana güven, olur mu?"

Changkyun cevap vermedi. Ona nasıl güvenecekti?

"Kıyafetini çıkar.. Şu cesetlerinden birine giydirelim. Askeri tanınmaz hale getitmem lazım. Bunu görmek istemeyeceksin, bu yüzden sırtını dön. Bundan sonra Silla prensi Changkyun bir ölü."

Changkyun başını salladı. Belki artık kendi yolunu çizme vakti gelmişti. Belki özgür olmanın vakti gelmişti..

Prens ChangkyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin