14

125 13 37
                                    

„Askerler sarayın dört bir yanını korumaya aldı, ayrıca kral Jinki diz çöker çökmez sarayın dışına bir birlik daha göndereceğiz ekselansları."

Soohee başını sallayıp başındaki siyah bezden kurtuldu.

"Sağol Hyungwon. Çok çalıştın. " gülümseyip genç adamın sırtını ovdu Soohee..

Yorulmuş ve yaralanmışlardı. Artık ayakta durmak bile işkence haline gelmişti. Soohee artık tüm acılarının bir son bulmasını istiyordu. Çabalarının sonunda huzura kavuşmayı bekliyordu.

Hyungwon'un yanından ayrılıp aşağıya indi ve birkaç askerin panikleyip koşuşturduğunu gördü. Seri davranıp askerlerin birini durdurdu.

"Bir sorun mu var?"

Genç asker başta tereddüt etti, büyük ihtimalle Soohee ile ilk defa karşılaştığı için. Siyah ekip savaşta Soohee'nin emri altına girmekten pek hoşlanmamıştı zaten. Ne de olsa o hala Baekje prensesiydi.

"Şey.. Komutan Taemin birden bire fenalaştı."

Soohee kavradığı kolu yavaşca bırakıp gözlerini karşısındaki askerden ayırdı. Elleri sanki buz kesilmişti, düşünmeyi ve konuşmayı unutmuş gibiydi.. Taemin. Sahi kaç sene geçmişti? Soohee hayatının en zor anlarını Taemin gittikten sonra yaşamıştı.

"Nerede peki?" diye sordu Soohee ve askeri takip etmeye başladı

"Saray bahçesinde"

Soohee başını sallayıp yürümeye devam etti. Fazla sürmeden varmışlardı saray bahçesine. Taemin çimlerin üzerine uzanmıştı ve kesinlikle yine abuk subuk bir muhabbette tutmuştu karşısındaki zavallı askeri.

"Hayır bak bir daha o zehirli okları öyle tutarsanız onları bir taraflarınıza sokarım. Kaç kere göstereceğim ama!"

Soohee göz devirip yaklaştı ikilinin yanına..
Taemin başta Soohee'yi fark etmemişti, fakat Soohee'ye eşlik eden asker muhabbeti bölüp, Taemine getirdiği su şişesini uzatınca ikiside göz göze gelmişti. Soohee yutkundu. Taemin hiç yaşlanmıyordu.

"Oo Baekje gülü! Siyah çok yakışmış!" Baekje'ye özel şivesi ile sesini yükseltip el salladı Taemin. Diğer eli ile de askerlerin ayrılmalarını işaret etti..

"Uzun zaman oldu.." Taemin daha ciddi bir ses tonu ile oturma pozisyonuna geçti..

Soohee başını salladı.

"Iyi misin?" Soohee Taemini inceledi, yaralanıp yaralanmadığını kontrol etmek için.

"Yok doktor hanım, ben iyiyim. Minho'nun yüzünü görmeye pek alışık değilim. Bugün biraz fazla karşı karşıya geldik diye midem bulandı, bir fenalaştım." dedi Taemin elindeki su şişesinden bir yudum içtikten sonra.

"Otursana" Soohee fazla düşünmeden Taeminin karşısına oturdu. Savaşın ortasında saray bahçesinde oturmaları kadar anormal bişey yoktu herhalde.

"Changkyun hala odada mı?" diye sordu Taemin sessizliği bozmak adına.

Soohee yeniden hatırlamış gibi yüzünü buruşturup, gözlerini yumdu.

"Jinkiye güvenmiyorum." dedi. Sesi bir fısıltıya dönüşmüştü.

Taemin başını salladı ve Soohee'ye biraz daha yaklaştı.

Prens ChangkyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin