Clair sabah gözlerini açtığında vücuduna giren ağrıyla biraz titredi. İlk başta ne olduğunu anlamasa da olan şeyi dün hava serinken çatıda uzandığında üşüttüğüne yordu. Kıyafetlerini giyip aşağıya indi. Kahvaltı masasında Alex'i görmesiyle içini bir hüzün kapladı. Charlie'nin öldüğü günden bu yana onunla konuşmamıştı. Acaba neler hissediyordu. Bir sene önce yaşanan şeyler arasında en haklı onu buluyordu. Sevgilisini kaybetmişti ve çoğu şeyi o an ki üzüntüyle söylemişti. Yüzüne sıcacık bir gülümseme yerleştirip yanına yaklaştı ve günaydın dedi. Alex buna biraz şaşırmış olacak ki ilk başta cevap vermedi. Sonrasında şaşkınlığından kurtulup günaydın dedi.
-Eee nasıl gidiyor?- diye sordu Alex
-Harika.- Demişti Clair ama içinde hala bir sene önce yaşadıklarının hüznü vardı.
-Sadece yumurtamı yiyeceksin.- diye sordu James
-Bilirsin ben pek bir şeyler hazırlamayı beceremem dolapta bunu buldum ve yaptım.- Clair onun bu haline sırıtıp, üst raftaki ayıcıklı mısır gevreğine uzanıp aldı. Kaseye koyup içine biraz çikolatalı süt ekledikten sonra Alex'in önüne koydu. Alex görüğü şeyle kocaman gülüp Clair'in yanağını öptü ve mısır gevreğine yumuldu. Clair onun bu haline kahkaha atıp aklına gelen şeyle;
-Yalnız James'a sana bu mısır gevreklerinden verdiğimi söyleme. Bunlar onun yaşam kaynağı haline geldi.- diyip güldü.
-Anladığım kadarıyla onu abin olarak görüyorsun.- dedi Alex
-Evet, bir sene önce olan şeyden iki ay sonra ailemi trafik kazasında kaybettim. James benim ailem oldu ve artık benim için en önemli kişi o.-
-Peki ya Chris?-
-Chris mi? bilmiyorum sadece sevgiliyiz işte.-
-Jeff'i hala unutamamışsın sen.- diyip önündeki yemeğe geri döndü Alex. Clair onun düşüncelerini okuduğunu anlayıp sinirden Alex'in önündeki mısır gevreğini çekip aldı.
-Hey daha bitirmemiştim.- diye sızlandı Alex
-Sana kaç kere daha düşünceleremi okuma diyeceğim. Bunu sakın Jeff'e söyleme hem... hem.. ah gerçekten çok gıcıksın Alex.- diyip mustaftan çıktı. Alex onun bu haline gülüp tezgahın üstündeki mısır gevreği dolu kaseyi alıp yemeye devam etti.
****
Hanna biraz hava almak için dışarı çıkarken. Kapıda çarpıştığı kişiyle kalp atışı hızlandı. James, Hanna ya uzun bir süre baktıktan sonra kapıdan içeri girdi. Hanna bu duruma biraz bozulsa da ilerlemeye devam etti. İlerde Clair'ın tek başına oturduğunu görüp biraz tereddütte kalsa da yanına gidip oturdu.
-Selam.- dedi. Clair gelen kişinin sesinden Hanna olduğunu anlayıp. Hiç ona bakmadan ileriye doğru bakmaya devam etti.
-Selam.- dedi duygusuz bir şekilde. Hanna onlara yaptığı haksızlığı düşündü bir kez daha.
-Bak..- diye söze başlayacağı sırada Clair onun sözünü kesip;
-Hanna seni kırmak istemiyorum ama şu an bunları konuşacak durum da değilim hem kafeye gitmem gerekiyor.- diyip ayaklandı ama vücuduna sabah ki gibi bir acı girdi ve titreyerek yere yığıldı. Hanna çığlık atıp yardım çağırmaya başladı.
-Clair aç gözlerini. Biri yardıma gelsin.- diye bağırıyordu. James ve Jeff aynı anda koşup oraya yöneldiler. James;
-Ne oldu ona?- diye sordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞAÜSTÜ
FantasyKüçüklükten bu yana ellerinde olan güçler fakat bunları hiç olmadık zamanlarda kullanmaları, Kimi dışlanıp, zorbalığa uğrayıp hayata küserken, Kimi elindeki güçten güç bulmuş bir şekilde yanındaki can dostlarıyla, güçlerini kullanıp hayata devam...