"Unut Beni"

534 40 16
                                    

Ertesi gün Annabeth daha iyiydi. Yüzüne az da olsa renk gelmişti. Percy akşamdan beri yanındaydı. Hiçbir yere ayrılmamıştı. Annabeth titrek bir nefes aldı ve gözleri aralandı. Yanında, başını yatağın kenarına yaslamış, elini tutan ve berbat bir halde olan yosun kafası vardı. Konuşmaya hâli yoktu. Olabildiğince Percy'nin elini sıktı. Güçlü bir şekilde değildi ama sanki Percy bir işaret bekliyormuş gibi anında uyanmıştı. Kafasını kaldırdığında önce şaşırdı sonra gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Aynı zamanda gülüyordu. Annabeth de az da olsa gülümsedi. Percy başını Annabeth'in dizine yasladı. Annabeth ise onun saçlarını okşadı. Onlar o şekilde sessizce dururken Will içeri girdi. O da başta şaşırdı." Hazır sen uyanıkken seni kontrol etmeliyim. Percy, onu yorma." İkisi de başlarını salladılar. Percy yavaşça ayağa kalkıp, yataktan azıcık uzaklaştı. Will hemen Annabeth'e yaklaştı ve hızlıca onu muayene etti." Birkaç saat dinlen Annabeth. Eğer uyandıysan buna enerjin var demektir ama kendini zorlamaman lazım." Will Percy'i kenara çekti. Onun deniz yeşili gözleri umutla parlıyordu

" Sana kötü haber vermek istemiyorum Percy ama bu zehrin gelişimi bu şekilde. Sadece kurbana değil, yakınlarına da zarar veriyor. Annabeth birkaç gün iyi olacak. Hatta iyileşiyor sanırsın ama birden kötülerler. Son safhalarda iyice acı çekecek. Yapabileceğimiz tek şey onu rahat tutup, yalnız bırakmamak."

" Böyle bir şeyi nasıl söylersin! O iyileşecek! Beni duydun mu? Annabeth bir hafta içinde kendine gelecek!"

" Ben de öyle umuyorum Percy. Hatta sadece ben değil, bütün kamp bunu istiyor ama gerçeklere karşı çıkamazsın. Onun canının acımasını engellemeye veya acısını en aza indirmeye çalışacağım."

" İstediğini düşün Will. Kampta onun yaşayacağına inanan tek kişi ben kalsam bile ona inanacağım ve o iyileştiğinde hepiniz kendinizden ve düşüncelerinizden utanacaksınız!"
Will başını iki yana salladı ve revirden çıktı. Kapı açılınca Percy dışarıda bekleyenler olduğunu gördü. Endişeli yüzlere baktı. Sonra arkasını döndü ve Annabeth'in yanına gitti. Annabeth yorgun gözlerle onu izliyordu. Percy tekrar yanına oturdu. Annabeth derin bir nefes aldı

" Şimdi beni dikkatle dinle Percy..."

"Shhh. Kendini zorlama canım. Dinlenmen lazım."

"Hayır ben iyiyim. Beni dinle." Oldukça kararlı görünüyordu." Will'in dediklerini duydum."

"O ne söylediğini bilmiyor. Onu dinleme. İyi olacaksın."

" Eğer başaramazsam, seni bu hayatta yalnız bırakırsam arkamdan ağlama. Hayatını yaşamaya devam et."

" Sen neyden bahsediyorsun? Sensiz bir hayatım mı olur? Sensiz yaşamanın bir anlamı mı olur? Sen benim her şeyimsim bilmiş kız.."

" Percy..."
İkisi de ağlıyordu. Sessizce, birbirlerine destek olarak. Annabeth devam etti
" Bana bir kağıt ve kalem getirir misin?"
Percy anlamasa bile itiraz etmedi. Hemen gitti getirdi. Ama Annabeth bir şey yazmadı. Sadece Percy'e baktı. O an Percy yalnız kalmak istediğini anladı. Başını salladı ve revirden çıktı. Kimseye bakmadan sahile gitti ve kumsala oturdu. Orada kaç saat durduğunu bilmiyordu ama birden bağırış çağırış duydu. Bütün Apollon melezleri revire koşuyordu. Kalbi sıkıştı. Revirde yatan sadece Annabeth vardı. Revire koştu. İçeri girmeye çalıştı ama Jason ve Leo onu tuttu. İçeri girmesini engellediler" Hayır! Lütfen bırakın onu göreyim! Jason!! Leo!! Bırakın beni!" Ama onlar Percy'i Poseidon kulübesine götürdü. Percy çırpınıyordu. Ne söylediğini bilmiyordu. Yalvardı hatta. Jason " Annabeth komaya girdi. Şu anda melezler onu hayatta tutmaya çalışıyor. Gitmen sadece işleri kötüleştirir." Percy'nin dayanacak gücü kalmamıştı. Mecburen yatağa oturdu. O sırada Piper geldi. Sessizce söylemeye çalıştı ama pek başarılı olamadı. " Sabaha kadar dayanması mucize olurmuş." Gözleri ağlamaktan şişmişti. Percy'nin kulakları uğulduyordu. Piper içeri girdi. Elinde bir kağıt vardı. Percy'e uzattı. Percy açmaktan korksa bile kağıdı açtı, bilmiş kızın yazısını hemen tanıdı ve okumaya başladı

Yosun kafama,
Eğer bu mektubu okuyorsan ben ölmüşüm demektir. Seni bu zalim dünyada bir başına bırakmışım.Seni üzdüğümü bilerek ölmek istemiyorum. Seni kırık bir şekilde görmek, o yeşil gözlerinin sadece hüzünle baktığını görmek istemiyorum. Öldüğüm zaman sadece bana veda et. Sonra ağlamayı bırak. Ağlama. Gerekirse sadece gül. Benim bayıldığım o aptal gülümsemeni başkalarına göster. Diğerlerini kendinden uzaklaştırma. Bırak sana destek olsunlar. Daha sonra konuşamazsam diye şimdiden söylemek istiyorum. Seni yalnız bıraktığım için beni affet. Ama sadece mutlu olduğumuz günleri hatırla. Tekrar gül, tekrar eğlen, tekrar sev. Tekrar yaşa. Eğer hatırlamak sana ağır gelirse unut beni. Eğer seni iyileştiren bu olacaksa aklından bile geçirme. Sadece unut. Ben hiç var olmamışım, asla birlikte bir şeyler yaşamamışız, asla aşık olmamışız gibi yaşa. Hayatına devam et. Ve seni daima seveceğimi ve hep sevdiğimi bil."
Bilmiş Kızın

Kendini daha fazla tutamadı ama ağlayamadı da. Hiçbir şey hissetmiyordu. Sadece bir soğukluk, bir boşluk vardı. Sanki hiçliğe düşmüştü. Annabeth'in kahkahası kulaklarında çınlıyordu. Anılar gözlerinin önünden geçiyordu. Revir birden boşalmaya başladı. Percy hemen oraya koştu. Annabeth'in üstüne bir örtü örtüyorlardı. Yüzü de dahil. Dizlerinin bağı çözüldü. Öyle bir haykırdı ki denizde bir hortum oluştu. Bu acının, hiçliğin, boşluğun, kimsesizliğin ve korkunun çığlığıydı. Hayatının ışığı sönmüştü resmen. Annabeth ölmüştü.

POSEİDON'UN KIZI 2 :KAMPTAKİ HAİN( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin