Ayrım -İlk Günler-

7 5 0
                                    

İçinde bulunduğum tüpten son hız yaklaştığım Dünya başlarda minicik gözüküyordu. Yukarıdan gördüğüm ineceğimiz alanda birbirine bitişik şekilde olan üç büyüklü küçüklü dağın arasından bir nehir geçiyordu. İleride ise başka dağlar ve ovalar vardı. İşte önümdeki bu yer içindeki tüm şeylerle beraber önümdeki ayları hatta hayatı şekillendirecek olan gerçeklikti.

Yer yüzüne büyük bir gümbürtü ile düştüm. Kapsülün kapağını ittirerek açıp dışarı ilk adımımı attığımda gördüklerim gök yüzünde gördüklerimden daha güzeldi.

Yeni doğmakta olan güneşin kızıllığı, etrafımı sarmış olan ağaçların içinden geçerek gördüğüm en güzel manzarayı sağlıyordu. Ama gözlerimin önünde kapsülüyle beraber ağacı parçalayarak inen bir başkası tüm bu manzarayı mahvetti ve beni içinde bulunduğum dünyaya çekti.

Dünyada yürümek ve hareket etmek her bir kasıma acı veriyordu çünkü Mars'ın 3,711 m/sn² olan yer çekimine göre Dünyanın 9,807 m/sn² olan yer çekiminde yürümek çok zordu.

Manzaramı oluşturan ağaçların enkazının dibine geldiğimde dikkatimi ilk önce kapağı açılmış Düşüş-Tüpü çekti. Biraz ileriden gelen öğürme seslerine doğru gittiğimde ise İperion yere çömelmiş bir halde kusuyordu.

"Sağlam kahvaltı etmişsin bakıyorum." dedim çıkardığı tüm o kusmuğu göstererek.

Öğürmesi yarıda kesildiğinde dönerek bana baktı "O son bifteği yememeliydim sanırım." dedi ve yeniden sarsılarak kusmaya başladı.

Aslında o kadar tıka basa yemesi bir Titan için hiç uygun bir davranış değildi fakat mantıklı olduğunu düşündüğüm üzere neyle karşılaşacağını bilmediği bir yeryüzüne düşerken olabildiğinde kendini hazırlamış olmak istemişti. Ama sanırım tıka basa yemese de yeterince hazırlıklı olabilirdi.

Öğürmesi ve kusması kesilince elinin tersiyle ağzını sildi ve yaşarmış gözleri ile bana baktı "Şu an taze bir su için nelerimi vermezdim." etrafına bakındıktan sonra bana döndü "Yanında hiç su yoktur değil mi?" diye sordu umutla.

"Tabi ki var düştükten sonra seni alamaya gelirken bir marketten iki şişe su aldım ister misin?" dedikten sonra ellerimde şişe tutuyormuş gibi yaptım.

Bana kötü gözlerle baktı ve "Dalga geçmenin sırası mı şimdi? Suya ihtiyacım var." dedi

Titan sınıfına yaraşacak bir bencillik göstermişti "Benimde A sınıfı savaşçı sınıfı bir gök-gemisine ihtiyacım var sende var mı? 

"A sınıfı savaşçı gök-gemisini ne yapacaksın? Dalga geçtiğimi anlamamış ve merakla sormuştu. Kuvvetle muhtemel annesinin savaşçı gök-gemileri vardı.

Tam dalga geçtiğimi söylemek üzere ağzımı açıyordum ki İperion eliyle beni susturdu ve dinlememi işaret etti.

Daha önce fark etmem gerekirdi ama arkamızdan ağaçların arasından hışırtılar geliyordu. Biraz daha dikkatli dinleyince üç kişi olduklarını anladım.

İkimizde kılıçlarımızı çekerek ağaçların arkasına saklandık ve beklemeye başladık. Çok geçmeden misafirlerimiz ortaya çıkmıştı, Biri bizi buraya getiren gök gemisinde gördüğüm bir Titana göre bile oldukça uzun olan, çıkık elmacık kemikleri yüzüne keskin ve çekici bir hat veren kızdı. Diğer iki iriyarı oğlanı gök-gemisinde görmemiş olmama rağmen taktıkları bileklikler bizim ayrımdaki hanemizden olduklarını işaret ediyordu ama hiçbir kuralın olmadığı bir yerde şüpheci olmak en iyisiydi.

"Orada olduğunuzu hissedebiliyorum hala saklanacak mısınız?" dedi ağaçların arkasında saklandığımız yere bakarak.

Muhtemelen benim yaptığım gibi ormanı dikkatli dinlemiş ve kalp atışımızı duymuştu.

İSYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin