Düşüş

8 5 0
                                    

Bir köleyken birer korkusuz canavarlar olarak gördüğüm Titanlar görmeyi asla beklemediğim üzere  yüzlerindeki korku ve dehşet ifadesi ile efratta kaçışıyordu.
İlk başlarda kaçtıkları şeyi görmemiştim ama yaklaştıkça görmeyi asla istemeyeceğim o dehşet verici görüntü ile karşılaştım.
Yerde ölü yatan Titanlar’ın başında bizim gibi iri ve uzun olan ama bize  benzemelerine  rağmen insan olamayacak şekilde hareket eden  yaratıklar duruyordu.
Yaratıklar yerde  ölü Titanlar’ın başına üşümüş ve tuhaf şekilde tuhaf sesler çıkarıyordu ki yaratıklardan biri  elinde damlayan bir şeyle ayağa kalktı ve havaya kaldırarak yüzüne damlatarak akan şeyi içmeye başladı.
Yaratığın elinde tuttuğu şeyi fark ettiğimiz zaman yanımdaki herkes benim gibi buz kesti. Yaratığın çıplak elleriyle koparıp havaya kaldırdığı şey yerde yatan ölü Titanlar dan birinin kafasıydı.
İlk harekete geçen İperion oldu. Yaratıklarla arayı kapattıktan sonra  kınından çıkardığı uzun kılıcını yaratığın göğsüne sapladı. Bu hareket normal bir canlıyı öldürürdü ama yaratık sadece insan dışı bir şekilde uludu ve aldığı yaradan  hiç etkilenmemiş bir şekilde göğsündeki kılıca rağmen İperion’a vurdu.
Onca cüssesine rağmen İperion bir bez bebek gibi yana uçtu ve bir ağaca çarpıp yere düştü. Bu sırada ulumaya karşılık veren diğer yaratıklar cesetlerin üstünden kalkarak bize bakmaya başladı.
Yaratıkların hepsinin elleri  yüzleri ve içinde bulundukları kıyafetler kan içindeydi. Gözleri insan olan kimsenin bakamayacağı şekilde öldürmeye aç bir vahşilikte bakıyordu ve bize karşı saldırıya geçtiler.
Poros yeterince hızlı davranıp yaratığın kafasını uçurmasa gördüklerinin etkisinden kurtulamayan İmera’nın boğazı parçalanmış olurdu.
Gördüğüm kadarıyla bu yaratıklar  çok hızlı ve güçlülerdi ama saldırı şekilleri stratejiden yoksun, sadece güce dayalıydı. Bekleyemezdim. Saldırıya geçtim.
Seri hareketlerle birinin kolunu birinin bacağını doğradım ama arkama dönüp baktığımda acıdan  kıvranan yüzler görmeyi beklerken karşımda bana saldırmak için tekrar hareketlenen düşünceden yoksun, öfke dolu yüzler buldum. Bu Yaratıklar aldıkları yaralardan etkilenmiyor gibi gözüküyorlardı.
Boynumda inanılmaz bir acı hissetmem ile yere yıkılmam bir oldu. Biri ya da bir şey  boynuma inanılmaz bir baskı uyguluyordu. Bayılacağımı hissedebiliyordum, gözlerim kararmaya başlamıştı. Sonra aniden bir ışık patlamasını takiben boynumda ki baskı kalktı fakat  acı ve gürültü eşliğinde inanılmaz bir ısı içimden geçti. Işık patladığı an ileride cesetlerin üstünde birini görür gibi oldum.
“Seni az daha kızartıyordum sanırım.” Boynuma bakarak “İlginç zevklerin var itiraf etmeliyim. boynunu öyle bir yaratığın öpmesine izin vermek... İlginç fantezi. “ dedi elini uzatarak kalkmama yardımcı olan İperion.
Elimi boynuma götürdüğümde akan kanımı fark ettim. Yüzümde alaycı bir sırıtışla “Daha çok sırtımda iz bırakmalarına alışığım bu yeni bir deneyim.” Dedim.
“Daha önce de canavarlarla yattın öyle mi? Marslılar cidden ilginç.”
“Canavarlarla yatmadım. Daha çok canavar gibiydi.”
“Buradan çıkınca beni de onunla tanıştırır misin?” içinde bulunduğumuz duruma rağmen bana takılmayı sürdürüyordu  “Başka bir Canavar ile tanışmak ister belki.” Dedi göz kırparak.
“Seni ağaca fırlatana ne dersin?”
“Ah... Daha kadınsı birini tercih ederim.” Dedi kaldırdığı kılıcından çıkardığı şimşekle başka bir yaratığı vururken.
Marifetini kısa sürede çok ustaca kullanmayı öğrenmişti. “Konuşmayı kesip şunları halletseniz.” Diye söze karıştı iki adet yaratık ile  dans edercesine çarpışan İmera. Ormanlık alandan ulumaya cevap başka yaratıklarda geliyordu.
İperion'la bir an için bakıştık. Lütfeder bir şekilde omzunu silktikten sonra birlikte saldırıya geçtik.
Birlikte sanki yıllardır savaşıyor gibiydik birimiz bir kol yada bacağı benden koparırken bir diğerimiz kafaları gövdeden ayırıyordu. Birlikte savaş makinesi gibiydik. Önümüze çıkan yaratıkları hızlı bir şekilde parçalıyorduk ama yaratıkları deştikçe bazı şeyleri fark etmeye başladım.
“Bunlardaki tuhaflığı fark ettin mi? “
Kast ettiğim şeyi anlamadan “Benim yedi oldu.” Dedi yanımda savaşan İperion.
“Ne yedi oldu.?
Arkasında kafalarını uçurduğu cesetlere bakıp “ Bunlardan bahsediyorum. “
“Eğer öldürdüklerinizi sayıyorsunuz biz yirmi tanesini indirdik.”dedi Kendisini ve yanındaki Poros ve Kairos’u gösteren İmera. Öldürdüğümüz yaratıklar konusunda bile yarışıyor, çekişmeye giriyorduk.
“Leş saymaktan bahsetmiyorum.” Biraz ilerideki kesilmiş kafayı göstererek “Bunu Sınav zamanı gördüğüme yemin edebilirim.”
“Kesik bir kafayı sınav da görseydik emin ol bunu bende hatırlardım” Dedi İperion dalga geçerek.
Gözlerimi devirdim “Fark etmediniz mi bunlar Titan.” Dönüştükleri yaratığı düşünerek “Ya da bir zamanlar öylelermiş.”
Sözlerimin yarattığı farkındalığın onların üzerlerinde ufak bir şok etkisi yarattığını sürekli ketum olan Kairos’u gözlerinde dahi gördüm.
“Önceden ne oldukları bizi şu an ilgilendirmiyor.” Kılıcını kaldırıp tekrar saldırıya geçmek için hazırlandı “Sadece sizi öldürmeye çalışanı öldürüp hayatta kalın.” Dedi ilk şoku atlatan İperion ama asıl şoku kendisinin yaşayacağından habersizdi. Bu sırada bizim savaştığımızı gören diğer Titanlar da korkularından sıyrılıp bizimle beraber savaşmaya başlamıştı.
İlk kızıllığını almaya başlayan gökyüzüyle beraber her yerin kan gölü olduğu ortaya çıkmaya başladı. Onlarca yaratık öldürmüştük ama öldürdüğümüz her yaratığa karşı yeni iki tanesiyle karşılaşmıştık bu sırada onlarca  Titan kaybetmiştik.
Ormanın içlerinden gelen başka bir uluma sesini duyduktan yaratıklar çekilmeye başladı. Göz ucuyla gördüğüm bir şey dikkatimi çekti. Kimsenin fark etmediği, geri çekilen yaratıklardan biri, yaraları ağır olan bir Titan’ı sürükleyerek Ormanın derinliklerine çekmeye çalışıyordu.
Saldırıya geçtim. Yaratığa yaklaşmışım ki yolun yarısında arkasına dönüp beni fark etti. Bu yaratık karşılaştığım diğer yaratıklara göre bile çok iri duruyordu. Çok fazla yakınına girersem iri cüssesiyle beni ezebilirdi. 
Elimdeki tek silah olan kılıcımı Marifetimi kullanarak uzun bir mızrağa dönüştürdüm ve fırlattım.  Uzun bir mızrağa dönüştürüp fırlattığım kılıç, yaratığın göğsünü delip toprağa saplandı ama yaratık pek etkilenmiş olmalıydı ki bana karşı saldırıya geçti.
Yerden aldığım sahipsiz başka bir kılıcı sapan orağa çevirdim ve mesafemi koruyarak kafasını uçurmak için savurdum. Kolunun kopması pahasına orağı engelledikten sonra büyük bir adımla dibime geldi.
Şimşek hızıyla salladığı sağlam kolundan eğilip kurtuldum fakat ardından gelen tekmeden kaçamadım ve darbenin etkisiyle arkamda kalmış olan bir ağaca çarptım. Tanrım İperion böyle hissetmiş olmalıydı. 
Bir ışık patlaması oldu ve yaratık alnından çıkan bir dumanla arkaya doğru devrildi.
“Seni sürekli bu şekilde kurtaracak bir kahraman bulamaya bilirsin ama dikkat et.” Başımı kaldırdığımda İperion yanıma çömelmiş bana bakıyordu.
“Yardım isteyen olmadı. Her şey kontrolüm altındaydı.”
“Affedersin ama hangi kısmı kontrol altındaydı? Fırlattığım işe yaramaz mızrak mı yoksa ağaca uçarak çarpman mı?” yaramaz bir çocuk gibi yan yan sırıtıyordu ama yüzü bir anda şok ile katılaştı gördüğüne inanamıyor gibiydi.
Baktığı yere dönüp baktığımda gözlerime inanamadım. Ağaçların arasında bize doğru bakan kişi sınav sırasında öldürdüğüm, ismini dahi bilmediğim İperion’ un kardeşiydi. O da onlardan biri olmuştu.












İSYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin