3) Seni gidi orangutan poposu senii!!!

40 14 1
                                    

Sınıfa girince şok gözlerle içeriye bakıyordum. Bu... nasıl birşeydi ya?!

Sınıfta resmen erik dalı oynanıyordu!

Hocanın kafasındaki kıravat mıydı?
Yoksa bana mı öyle geliyordu?

Sarı saçlı bir çocuk yanımıza gelip;
"Oooo bunlar da yenii gelin gelin diğerleri de kaynaştı bizle! Erik dalı gevrektir erik dalı gevrektir~" diyip beni bir kolumdan Güz'ü bir kolundan tutup Meriçlerin oraya sürükledi. Meriç Miraç ve Mert'e bakınca bayağı bir eğlendiklerini gördüm. Bende oynamaya başladım. Amaaaan nolucaktı sanki? Bir daha mı geliyoruz Dünya'ya?

"Obaaaaaa~" diyerek ortaya geçip hocayla oynamaya başladık. Daririri daririri anaaaam salla totoyu!!!  Iyice mahalledeki yaşlı gün teyzelerine benzedim. Aa saçmalamayın tabii ki güne gitmiyoruz (!) Kesinlikle beleşe yemek buluyoruz diye Güz ile zorla kendimizi davet ettirmiyoruz (!) Çok ayıp bizim gibi edepli girller yapar mı öyle şey(!)

Birkaç dakika boyunca kurtlarımızı dökünce hoca müziği kapattı. Aa ne güzel erik dalı gevrektir diye göbek atıyorduk hocam. Ayıp ettiniz vallahi! Hoca bizim tahtada kalmamızı isteyerek diğerlerinin yerlerine geçmelerini bekledi. Eyy zalimin oğlu! Bizde oturduğumuz yerden tanıtaydık kendimizi nolurdu sanki?!

Hoca;
"Tanıtın bakalım kendinizi?" diyince Meriç kendini ve tabii ki vazgeçmediği huyuyla Miraç' ı da tanıttı. Mert ve Güz de kendini tanıtıp oturdular. Ayakta bir ben kalmıştım. Bende kendimi diğerleri gibi tanıtıp nereye otursam diye düşünmeye başladım. Sanırım bu sınıfta üç tane çift vardı ki sadece bir tane kızın yanı boştu. Oraya doğru ilerledim ve oturdum. Kız hemen bana dönüp;

"Merhaba ben Eylem. Eylem Eroğlu. Sınıfa hoşgeldiniz. Görmüş olduğun gibi sınıfta benim yanımdan başka heryer dolu. Çünkü diğerlerinin sevgilileri var. Hepsi iyi kişilerdir. Eğlenceliler yani. Bu sınıf neden boş dersen bu sınıfta -ben hariç ben istisnayım- duble zenginler var. Okulda nedense böyle bir sistem var. Herkesi kendi sınıfına göre sınıflandırıyorlar. Ben neden burdayım çünkü başka boş sınıf yok ve -övünmek gibi olmasın ama- biraz fazla zekiyim. Ee beni de yarışmalardan dolayı kaybetmek istemedikleri için bu sınıfa verdiler. Iyi ki vermişler çok eğlenceliler. Zenginler diye önce çok yanaşmamıştım ama her zengin züppe olmuyormuş onu öğrendim. Neyse hadi önce kendinden sonra şu Miraç'tan aman! Diğer arkadaşlarından bahset" diyip kızardı biraz. Sanırım biraz büyük bir pot kırmıştı ve o da bunun farkındaydı. Güldüm ve konuşmaya başladım;

"Ben kendimi tanıttım zaten. Futbolu,voleybolu ve masa tenisini seviyorum. Mısır,eti puf ,cips ve pamuk şeker vazgeçilmezlerimin arasında.
Miraç'a gelirsek o abim gibidir. Herkesi yani mazlumu korur ve onu savunur. Herkese karşı olabikdiğince kibar birisidir. Ona hayranım. O benim abim gibidir. Ve seni yenge olarak görmeye başladım bile. Aranızı yaptım bile merak etme. Zaten sana olan bakışlarını görüyordum. Iyice emin oldum." diyip Miraç'a döndüm. Gözlerini ayırmadan Eylem'e bakıp aptal aptal sırıtıyordu. Salak çocuk aşık olmuş bile. Zil çalınca daha demin bizi kolumuzdan tutan çocuk geldi yanıma. Elini uzatıp;
"Selam, Gökhan ben. Bu yanımda gördüğün güzelliğin adı Eftelya kendisi benim gibi bir mükemmelliğin sevgilisidir. Ahh kızım ne vuruyorsun ya!? Sanki kötü birşey mükemmelim işte kabul et. Ahh tamam ya vurma elin de ağır hayır anlamıyorum cılız birşeysin nereden geliyor bu güç? Deli gücü diye boşuna denmiyormuş demekki." Diyip gülünce Eftelya ona daha çok vurmaya başlayınca Gökhan kaçmaya başladı. Eftelya onu kovalarken yanımıza iki kişi daha geldi. Başımı kaldırınca yemyeşil gözler beni karşıladı. Anlık bir afallamayla gözlerimi kırpıştırdım. Ben bu gözleri bir yerden tanıyordum. Bir dakika ARDA?!

"ARDA?!" gülüp kollarını açınca hemen boynuna sarıldım. Arda benim küçükken apartmanımızın önünde oynadığım çocukluk arkadaşıydım. Fakat o daha sonra Fransa'ya gitmiş biz de o yıl taşındığımız için bir daha görüşememiştik. Çok özlemiştim onu. Ayrılınca yanındaki kıza baktım. Çok güzel bir kızdı. Elimi uzatıp;

"Merhaba ben Izel. Arda'nın çocukluk arkadaşıyım. Sen?" Kız da gülümseyip elini uzattı;
"Ben de Arda'nın sevgilisiyim tatlım. Adım da Ela. Tanıştığıma çok memnun oldum. Arda hep bir arkadaşım vardı falan diyordu. Resimlerinize balmıştım da her zaman seninle tanışmayı istemiştim. Arda seni gerçekten çok seviyor. Kıskanmıyor değilim haa" diyip beni kendine çekti ve sarıldı. Gülüp bende kollarımı ona sardım. Onlar kenara çekilince iki kişi daha geldi yanımıza son çift geldi. Kız hemen bana sarılıp;

"Yaaa sen ne kadar da güzelsin." Ayrılıp;
"Pardon ya ben biraz fazla abarttım galiba. Ben Mina bu da Hakan. Sevgilim olur kendileri. Tanıştığımıza memnun oldum." Diyip tekrar sarıldı. Bende gülüp sarıldım. Ayrıldığımızda Hakanla el sıkıştık. Baş selamı verip yanımızdan ayrıldılar. Sanırım Mina gibi çok fazla konuşkan değildi. Aman banane? Yerime geçip Meriç'in yanına oturdum ve direk başımı omzuna koydum. O da saçlarımı okşayınca kendimi çok huzurlu hissettim.

Uyandığımda başımın üzerinde ve belimde hissettiğim bir ağırlık vardı biraz kıpırsanınca daha çok hissettim o ağırlığı. Etrafıma biraz bakınınca belimde eller ve kokusundan anladığım kadarıyla başımın üzerinde Meriç'in kafası vardı. Birazcık kıpraştım ve Meriç'in elini üzerimden çektim. O da uyandı sanırım hemen toparlandı. Elini ensesine götürüp;

"Kusura bakma ya uyumuşum. Rahatsız olduysan özür dilerim." Dedi. Ben önemsiz der gibi başımı sallayınca gülümseyip önüne döndü. Sınıfa bakınca kimsenin olmadığını gördüm. Saate bakınca zilin çalmasına az bir süre vardı. Ayağa kalkıp tuvalete giderken bileğimden Meriç tuttu. 'Nereye' der gibi kaşını kaldırınca;

"Tuvalete gidip yüzümü yıkıyıcam. Zil birazdan çalar." Diyip cevabını beklemeden sınıftan çıktım. Yüzümü yıkadıktan sonra havlu alıp yüzümü kuruladım. Sınıfa girince herkesin gelmiş olduğunu gördüm. Tam Meriç'in yanına gidicektim ki başım dönmeye başladı. Tutunacak bir yer ararken Arda hemen kolumdan tuttu. Bir kaç saniye gözümü kapattım ve bu baş dönmesinin geçmesini bekledim. Biraz daha iyi hissedince Arda'ya baktım ve 'iyiyim' manasında başımı sallafım. O da tereddütte kalsada kolumu bıraktı ve yerine geçti. Ben de yavaş bir şekilde yerime geçtim. Başımı tam sıraya koyacakken Meriç başımı omzuna koydu ve saçlarımı tekrardan okşamaya başladı. Gözlerim yavaşça kapanırken son hissettiğim başıma konan bir öpücüktü.

Uyanmamı sağlayan Meriç'in ismimi seslenmesiydi. Gözlerimi açınca ayağa kalktı ve bana çantamı uzattı. Çantamı ondan alıp okuldan çıktık. Bir anda üzerim ıslanınca 'hiii' diye bir nida çıktı ağzımdan. Çünkü su buz gibiydi. Meriç;

"Sı*tım ağzına Miraç!" Diyip Miraç'ı kovalamaya başladı. Birkaç saniye sonra yanıma geldi ve üzerindeki kapüşonlu hırkayı bana giydirdi. Tıpkı Meriç gibi kokuyordu. Fakat bunu düşünemezdim. Ciddi manada donuyırdum ve bu hırka bunu durdurmaya yetmiyordu. Dişlerim birbirine çarpmaya başlayınca Meriç bana sarıldı ve öyle yürümeye başladık. Biraz ilerleyince üşümem biraz da olsa hafiflemişti fakat tekrardan başım dönmeye başlamıştı. Gözlerimin tamamen kararıp yere düşmeden önce Meriç'in;

"IZEL! NOLUYO A*INA KOYIM?!" diye bağırması ve beni tutmasını hatırlıyordum.

ULAN ORANGUTAN POPOSU KÜFÜR ETMEK YASAK DEMEDIM MI BEN SANA?! demek istesemde bilincimi o an kaybetmiştim.

Hadadelamor90 kız sen dedin diye iki bölümde yazcağım şeyi tek bölüme sığdırdım. Al sana uzun bölüm😂 hayatımda daha önce denediğim kitaplarsa bile bu kadar uzun yazmamıştım. Senin için yaptıklarıma bak. Kıymetimi bil canikom.😚😚😚😂😂😂😂

ÇILGINELLA'LARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin