772 70 15
                                    

Bölüm eski anılardan birini içerecek, bir nevi flash back. Umarım sıkılmazsınız

---

Önümden hızlı bir şekilde yürüyen ve bir yandan elimi tutarak beni çekiştiren bedenin sırtına bakarken, yanağımı şişirerek söylenmeye başlamıştım. Nereye gittiğimiz konusunda ufak bir fikrim bile yoktu, sadece evime gelmiş ve aniden hazırlanmamı söylemişti.

İnat edersem tavşanlı üstüm ile dışarı çıkacaktım, ve bu korkunçtu.

O yüzden hızlı bir şekilde odama çıkmış ve üzerimde doğru düzgün şeyler geçirmiş, sonra da aşağı inerek yanına gitmiştim. Montumu giymeme yardım ederken, yüzünde gördüğüm gülümsemesi ile beraber gamzesine minik bir öpücük bırakmış, parmağımı hafif bir şekilde üzerine koymuştum.

Bunu yapmaktan hiçbir şekilde vazgeçmeyecektim.

Ceketimi giydikten sonra anahtarları benden önce almış, sonra da cebine koymuştu. Ben ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışırken elimi tutmuş ve beni dışarı çıkarmıştı. Ayakkabılarımı giyerken kapıyı kapatmış, sonra da elimi tekrar tutarak sürüklemeye başlamıştı.

O andan beri konuşmuyordu ve bir anlığına endişeden de olsa bir şey olduğunu, benden gizlediğini düşünmüştüm. Ama sonradan aklıma geldi. Jaehyun duygusaldı ve eğer bir şey olsaydı bu şekilde gülümsemez, aksine yüz ifadesi tedirgin olduğunu belli edecek bir şekilde olurdu.

O yüzden bu konuda kendimi sakinleştirmiş, önümde beni çekiştirirken onun sırtını izlemeye başlamıştım. Arada bir söyleniyordum ama, halimden de memnun olduğum söylenebilirdi. Elimi sıkı bir şekilde tutuyor, bırakmıyordu. Ve bundan şikayet edecektim? Aksine böyle olduğu için çığlık bile atabilirdim.

En sonunda nereye gittiğimiz konusunda olan merakım giderek artmış, beni yeyip bitirmeye başlamış, sürekli aklıma gelen soruları sormaya başlamıştım ona bakarak.

"Sevgilim, nereye gidiyoruz?"

Meraklı bir ses tonuyla sormamla beraber, soruma cevap vermek yerine sadece gülmüş ve başını sağa sola sallamıştı. Neden beni meraklandırmayı seviyordu, bilmiyordum. Sadece ona bu huyundan dolayı gıcık oluyorduk.

Seviyorduk, ne yapalım?

Bir süre sonra gözükmeye başlayan sahil ve deniz ile beraber, bakışlarım bu sefer sırtından saçlarının arka kısmına çıkmıştı. Gecenin bir vakti neden sahile getirmişti beni, bir fikrim olmasa da gelmeyi kabul etmiştim bir kere. Susmuş ve ne olacağını sessiz bir şekilde onu takip ederek izlemiştim.

Kayalıklara doğru gittiğinde onu takip etmiş, sonra elimi bırakarak bana bakmıştı gülümseyerek.

"İlk sen çık."

Başımı yukarı aşağı sallayarak onu onaylamış, kayalara tırmanmaya başlamıştım. Onun da peşimden tırmandığını anlayınca, içim rahatlamıştı. Bir anlığına bile beni bırakacak sanmıştım.

Kayalara tırmanıp indikten sonra, özenle hazırlanmış olan minderlere, piknik örtüsüne bakmıştım yüzümdeki şaşkın bir ifade ile. Kabul edebilirdim, bunu beklemiyordum ve o yüzden şaşırmıştım.

Tekrar elimi tutmuş ve hazırladığı, tahminimce uzanmak için olan yerlere doğru sürüklemeye başlamıştı beni. Peşinden giderken, bir yandan da konuşmaya başlamıştım.

"Bunları bu kadar kısa sürede nasıl hazırladın? Yorulmadın mı?"

Aklımda olan soruları sormaya devam ederken aniden durmuş, bana dönerek bir elini belime koymuştu. Ben ne olduğunu çözmeye çalışırken, tekrar konuşmaya başlayacağım sırada dudaklarını dudaklarımda hissetmiş, yüzümde oluşan gülümseme ile beraber susarken onun huzur veren sesini dinlemiştim.

"Bu kadar soru yetmez mi bebeğim? Hazır küçük kardeşim beni saldı, bu geceyi biraz güzel geçirelim istedim."

Dediği cümle ile beraber başımı hafif bir şekilde sallamış, ondan sonra da tekrar elimi tutmasına izin vermiştim. Usulca önümdeki bedeni takip ederken, minderlere yönelmesi ile beraber gülümsemiştim.

Yanda duran sepetten ince bir örtü ve birkaç içecek çıkarmış, hazırladığı ve tahminimce uzanmak için olan yere oturmuştu. Ben de yanına otururken çıkardığı içeceklerden bir tanesini bana doğru uzatmış ve gülümsemişti.

İçeceklerden yudum alırken ellerimiz rahat durmamış, tekrar birbirlerine kenetlenmişlerdi. Sıkı bir şekilde ellerimizi tutuyor, bir yandan da önümüzde olan manzarayı seyrediyorduk.

"Sence," diye cümlesine başlamıştı. Bakışlarımı denizden alıp ona çekmiş, gülümsemiştim. O da bana bakarak gülümsemiş ve konuşmasına devam etmişti. "Bizim kaç çocuğumuz olacak?"

"Bilemem, ama bir tane yeter bence."

Verdiğim cevap ile beraber kıkırdamaya başlamıştı. Elini çekmiş, belime koyarak beni kendine doğru çekmişti. Başımı omzuna koymuş ve gülümsemeye devam etmiştim. Kurduğu cümle ile beraber, başımı anında kaldırmış ve ona bakmaya başlamıştım.

"Bence üçüz oğullarımız olacak. Rüyamda gördüm."

Ona olan bakışlarımı fark etmiş olacaktı ki, kahkaha atmaya başlamıştı. O gülerken, ben de konuşmaya başlamıştım.

"Ben üçüz doğurmam Jaehyun."

"Belli olmaz ama, benim içime doğuyor. Üçüz oğullarımız olacak."

O gece, beraber attığımız kahkahalar, içtiğimiz içecekler ve en önemlisi de birbirimize sarılarak izlediğimiz gökyüzü eşlik etmişti bize. Diğer günlere göre daha da özeldi o gün. Geleceğimiz hakkında konuşmuş, ileride nasıl bir aile olacağımızı gülerek birbirimize anlatmıştık.

Ve ben, ilk defa o günün hiç bitmemesini istemiştim.

Ex Boyfriend •DoJaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin