Kış mevsimi bitmiş, yavaş yavaş ilkbahar gelmeye başlamıştı. Baharın gelmesi ile beraber biz de taşınmaya başlamıştık. Bu süre içerisinde ise, pek bizi etkileyecek değişiklik olmamıştı, sadece mutlu olmamızı sağlayan değişiklikler olmuştu.
Yakın bir süre önce Yuta ve Taeyong beraber olduklarını açıklamışlardı. Onların olma ihtimalini bilsem bile, yine de şaşırmadan duramadım. Çünkü, bu ihtimale ne ben ne de onlar inanıyordu. Ama ne yapalım, beraber olmuşlardı ve yeni bir hayat yaşayacaklardı.
Onlardan sonra ise, Kun ve Johnny geliyordu ilişki konusunda. Beraber olduklarını biliyorduk, ki bilmeyen yoktu, sadece aralarında ciddi bir karar aldıklarını ve bu kararın ikisini, hatta ailelerini bile etkileyeceğini söylemişlerdi.
Bizi başta bu şekilde korkutmuş, ama sonra da haberin kötü olmadığını söylemişlerdi. Biz rahatlarken, ikisi el ele tutuşmuş ve evlenmek istediklerini, bir tane çocuklarının olacağını söylemişlerdi.
Çocuğu ise, yetimhaneye gittikleri zaman görmüşlerdi. Üçünün de kanı birbirine ısınmıştı ama birlikte olmamaları onlara engel oluyormuş, bunları anlatıyorlardı.
Bizdeki tek değişiklik ise, evdi. Aynı eve taşınmış, işe gidip gelirken bir yandan da evdeki minik bedene bakmaya uğraşıyordum. Ben olmadığım zamanlar Jaehyun evde duruyor ve onunla ilgileniyor, ben geldiğimde ise o işe gidiyordu.
Tam bir aile olmuş gibiydik ve bu çok hoştu, en azından bizim için öyleydi.
Bugün ise, onun izin günüydü ve ben çalışıyordum. Son siparişi bırakıp tekrar dükkana dönmüş, üstümü çıkararak motoru diğer çalışanlardan birine bırakmıştım. Sonra ise kıyafet işini hallederek dükkandakilere haber vermiş ve çıkmıştım.
Kalbim hızla atarken, sabah olan konuşmamızı düşünüyordum. Ben çalışırken dükkana gelmişti ikisi de. Küçük beden pastasını büyük bir iştah ile yerken, biz de ona bakıyor ve gülüyorduk.
Onu izlerken aniden elimi tutmuş ve büyük bir gülümseme ile bana bakmaya başlamıştı. Ben de onun elini tutmuş, aynı şekilde ona bakarken yaklaşmış ve akşam geç gelmememi, bir şey hazırladığını söylemişti. Merak duygusu o an beni yemeye başlarken, ikisi de kalkmış, ücreti ödeyerek çıkmışlardı.
O an, bunu çok iyi bir şekilde yaptığını düşünmüştüm. Beni meraklandırmayı çok iyi biliyordu.
Eve büyük adımlarla yürürken, yüzümdeki gülümsemeyi durdurmaya çalışıyor ve fazla dikkat çekmemek için uğraşıyordum. Ben bunun için çabalarken, yanımdan geçen insanlar tuhaf bir şekilde bana bakıyordu. Anladığım kadarıyla da bu konuda berbattım.
Birkaç dakika sonra ev görüş alanıma girmiş, aynı gülümseme ile devam ederek biraz daha hızlanmıştım. Kapının önüne geldiğimde ise anahtarımı aramış, bulduğumda kapıyı açarak içeri girmiştim.
"Jaehyun, Kangmin. Ben geldim."
Koridorun ışığının kapalı olması ile içimde bir his oluşurken, ışıkları açmış ve kapıyı kapamıştım. Ceketimi çıkarıp asarken etrafa bakınmış, koridorda yürümeye başlamıştım.
Evde ses yoktu ve salonun kapısı kapalıydı.
Kapalı olan kapıya doğru adım ararken içeriden gelen küçük gülüş ile beraber gülümsemiştim. Kapı kolunu tutup kapıyı açtıktan sonra ise, gördüğüm şey ile beraber şaşkın bir şekilde hem özen ile hazırlanmış salona, hem de karşımda gülümseyerek duran iki bedene bakmıştım.
Salonda kalpli balonlar uçuyor, etrafta ise gül yaprakları vardı. Sehpanın üzerinde duran lavanta çiçeği, balonların uçlarında ve üstünde yazan romantik sözler...
Ben etrafı incelemeye devam ederken, Jaehyun önümde durmuş, iki elimi tutarak bana bakmaya başlamıştı gülümseyerek. Bir süre ben de aynı şekilde ona bakmış, önümde diz çökmesi ile beraber, ne olduğunu sonradan anlamaya başlamıştım.
Önceden yapacağı teklifi, şimdi yapmayı düşünmüştü.
Küçük bedenin arkasında sakladığı kutuyu önümdeki büyüğüne getirmesi ile beraber gülümsemiş, ikisini izlemeye başlamıştım. İkisi de birbirine bakarken başlarını sallamış, ondan sonra ise kutuyu açmıştı. İçindeki yüzüğü çıkarırken yavaş bir şekilde yüzük parmağıma takmış, sonra gözlerime bakarak konuşmaya başlamıştı.
"Seni gördüğüm zamandan beri, kalbim hızlı bir şekilde atıyordu sevgilim. O an, sende bir değişiklik olduğunu anlamış, kendimi senin mükemmelliğine kaptırmıştım. Her zaman parladın, bir yıldız gibi. Dikkat çektin, her şeyinle herkesin dikkatini çektin ve kıskandım, seni onlardan kıskandım. Beraber olduğumuz zaman, kendime bir söz verdim. Seni, hiçbir şekilde üzmeyeceğime dair. Ama, tutamadım bebeğim, bu sözü tutamadım ve uzun bir süre senden ayrı kaldım."
Gözlerimin yavaş bir şekilde dolmaya başlaması ile beraber bir elimle gözlerimi silmiş, ondan sonra ise onu izlemeye ve dinlemeye devam etmiştim gülümseyerek.
"Özledim, sesini, yüzünü... Her şeyini çok özledim. Seni tekrar gördüğüm zaman, kalbim aynı şekilde atmaya başlamıştı. Yine aynı şekilde etkiledin beni. O an, sana sıkıca sarılmak ve bir daha bırakmamak istedim. Beni gördüğünde verdiğin tepki, çok tatlıydı."
Konuşmaya devam ederken yanağımdan bir yaş süzülmüştü. Silmek için elimi çektiğimde, ellerimi tekrar sıkı bir şekilde tutmuş ve üzerine minik bir buse kondurmuştu. Göz teması kurduğumuz zaman, konuşmaya devam etmişti.
"Şimdi ise, seni tekrar bulmuşken, beraber olmuşken, bırakamam. Kim Dongyoung, tüm kalbimle, saf duygularım ile seni sevmeye başladım ve devam ettim. Kalbim, tamamen sendeyken, sen de kalbini bana verir misin? Benimle bir ömür boyu, hiç bitmemek üzere bir sevgi paylaşır mısın?"
Gözlerimdeki yaşlar daha da artarken ellerimi çekmiş, kollarımı sıkı bir şekilde boynuna dolamıştım. O verdiğim tepki ile beraber gülerken, ben de gözlerimi silmiştim. Bize sarılan minik beden ile, ikimiz de ona sarılırken, cevabımı o zaman vermem ile beraber, alnıma dudaklarını bastırmış, sonra da gülümsemişti.
"Kalbimi almışken sorman saçma gelse de, evet. Seninle bir ömür boyu, hiç bitmemek üzere bir sevgi paylaşırım, Jung Yoonoh."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ex Boyfriend •DoJae
Fanfic"Eski erkek arkadaş olabiliriz, ama yeni başlangıç da yapabiliriz." Jung YoonOh + Kim DongYoung