Nefesimi dışarıya verip gelinliğimin kenarlarından tutup havaya kaldırdım ve aramızdaki mesafeyi dördüncü adımımda kapattım. Buz gibi bakışlarını bir an olsun benden ayırmıyordu. Gözyaşlarıma inat iğrenircesine suratına bakıp gülümsedim.
"Bıçağı dok...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayınız.♥
İyi okumalar♥
•••
Bulunduğumuz adanın tam ortasında bir uçak bizi bekliyordu. Şaka mıydı bu? Büyüyen gözlerle uçağa doğru ilerliyordum. Bunlar bu kadar zengin miydi? 'Sende mi silah işine girsen Azra?'
Yusuf ve Kerem aralarında bir şeyler konuşurak ilerliyordu. Barlas'sa tam arkamdan geliyordu. 'Badigart gibi Azra.' Rahatsız ediciydi.
Gören hiç kimse zorla götürüldüğüme inanmazdı. Bu halimi aldığım ölüm tehdine borçluydum. Resmen açık bir şekilde beni tehtid etmişti. 'Tehtitten çok yapacağı şeyi net bir şekilde söyledi gibi duruyor Azra.' Aynı şey!
"Azra sen bekle." Olduğum yere çakıldım. Tek kelime etmeye gerek bile duymadım. Kerem ve Yusuf kısa bir süre bakışlarını arkama sabitlediler. Daha sonra önlerine dönüp uçağa ilerlediler. Kesinlikle aralarında özel bir dil vardı.
Ben yerimde durmuş öylece bekliyordum. Arkamdaki hareketlenmeyle Barlas'ın yaklaştığını anlamıştım.
Yanımdan geçti. Tam karşımda durdu. Ve bana döndü. İfadeden ve duygudan yoksun yüzüyle bana bakıyordu. Suratını dağıtmak istiyordum.
"Ara." Gözlerim veridiği komutla bana doğru uzanmış eline indi. Elim kalkmıyordu. Bu ne korkudan, ne de utanmaktan kaynaklanıyordu. Anneme ne diyeceğimi bilmiyordum. Ya da o telefonu annemin açacağından emin değildim.
Aniden sol elimi tutup kendine çekti ve elindeki telefonu avuçlarıma bıraktı.
"Fazla zamanın yok. Uzatma." Elimdeki elini çekti. Bir kaç adım geriledi ve arkasına döndü. Ne büyük nezaket göstergesi ama!
Avuçlarımdaki telefonla kala kalmıştım. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Kafamı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes aldım. 'Sakin ol Azra.'
Elimdeki telefona bakışlarımı sabitledim. Ekranı kaydırdım. 'Ee bu açıldı Azra.' Şifresi yok muydu? Gerçekten böyle bir adamın telefonunda şifre yok muydu? Benim bile vardı.
Bu konuyu bir kenara bırakıp arama kısmına girdim. Evin numarasını yavaşça tuşladım. İşim bitince arama yerine bastım. Ekranda ki aranıyor yazısıyla bedenimi titreme almıştı. Yavaşça telefonu kulaklarıma götürdüm.
Çaldı, çaldı, çaldı...
"Alo?" Gözlerimden boşalan yaşlarla olduğum yere çöktüm. Sanki ruhum bedenimden çekilmişti.
"An...anne." dudaklarımdan dökülen tek kelime kalbime oturmuştu. Annemin de benden farkı olduğunu düşünmüyordum. Ağladığını gizlemeye çalışıyordu. Ama boşunaydı. Titreyen sesi kendini ele veriyordu.