Bölüm 3

133 29 0
                                    

Dershane sınıfından içeri girdiğimde,gözlerim kalabalığın arasında benden bağımsız olarak Enes'i aradı.Ortalıkta gözükmüyordu.Moralimin bozulduğunu hissettim.Evet,onun için gelmiyordum ama Enes'in varlığı dershaneyi daha çekilebilir kılıyordu.Boş bir yer bulup oturduğum sırada kapıdan içeri gireni görmemle kalbimin hızlandığını hissettim.Gelmişti.Yine çok tatlıydı,deniz rengi gözleriyle mavi mavi etrafına bakınıyordu.Önümdeki sıraya oturmadan önce gülümseyerek selam verdi.Gamzeleri ne kadar da yakışıyordu o kumral tenine...Her neyse Ada,kendine gel.Öküzün trene baktığı gibi bakma şu çocuğa.Düşüncelerimi hızlıca toparlayıp ben de ona gülümsedim.Böylece günlük iletişimimizi noktaladık.Uzun zamandır sınıf arkadaşı olmamıza rağmen neredeyse hiç diyalog kurmamıştık.Buna üzülmüyordum,onu uzaktan izlemek de güzeldi.Zaten tipi olduğum pek söylenemezdi.Duyduğum kadarıyla sarışınlardan hoşlanıyordu.Benimse sarışınlarla uzaktan yakından alakam yoktu.

Belime uzanan, koyu renk saçlara sahiptim.Gözlerim maviydi,ancak sevdiğimi söyleyemezdim.İnsanı olduğundan daha soğuk gösteriyordu.Dışarıdan da sakin ve sessiz bir imaj çiziyordum.Ama açıkçası pek öyle değildim.Sinir hastasıydım ve biri sınırlarımı zorlarsa kendimi kaybederdim.Bu durumla uzun süredir savaştığım için,genelde kontrol benim elimdeydi.Nitekim Ekin de dahil olmak üzere çoğu kişinin bu rahatsızlığımdan haberi yoktu.

Sonuç olarak her ne kadar çok hoşlansam da, Enes platonik kalacak bir aşktı benim için.Bu çekingenlikle ancak bu kadarını başarabilirdim.Daha fazla bu duruma kafa yorup üzülmek istemediğimden kendimi fizik dersinin akışına bıraktım.

...

-Ben geldim ! Neden kapıya bakmıyorsunuz iki saat çantamla boğuştum anahtarları bulmak için !

Bu sırada annemin koşar adımlarla merdivenlerden indiğini gördüm.

-Duman'ın pisliğini temizliyordum gene.Mama kabını dökmüş her yer batmış ! Onları süpürüyordum duymadım kapıyı.

-Babam açsaydı o nerde ?

-Toplantısı varmış.

Lafı üzerine ikimiz de bir an sessiz kaldık.Annem gözlerini kaçırıp mutfağa yöneldi.Tabakların olduğu dolabı açarken ''Ben kendime yemeği koyuyorum,bekleyecek misin onu ?'' diye sordu.

-Sence ?

-Tavuk sote yaptım.Yeter mi üç kaşık,yoksa daha koyayım mı ?

Yine kaçıyordu.Yine konuyu değiştirip hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.Yine babamın sevdiği yemeği yapıyordu.Ve yine geç saatlere kadar -kitap okuyacağım- bahanesiyle salonda oturup onu bekleyecekti.Yine koltukta uyuyakalacaktı.Yine babam gelmeyecekti.Sabah kalktığında yine telefonunda bir mesaj görecekti.

"Ofiste çok işim vardı gelemedim.Beni merak etmeyin."

Biz de etmeyecektik.Annem inatla ona inandığından,benim umurumda olmadığından.

...

Tabağımın sonuna gelirken,bir yandan da anneme tiyatroyu sormak için kendimi hazırlıyordum.Kaşığımı yavaşça masaya bırakıp boğazımı temizledim. Endişelenmemin sebebi izin verip vermemesi değildi,babam yüzünden dengesi o kadar bozulmuştu ki yok yere kavga çıkartıyordu.Tiyatroya katılmak istemem,içinde biriktirdiği zehrini akıtıp kendini rahatlatması için iyi bir bahaneydi.Dikkatli konuşmalıydım.

"Anne ?" Sesim yavru kedi gibi çıkmıştı resmen. Annemse yemeğini bitirmemiş çatalıyla önündekini karıştırıyordu. "Hım ?" 

"Şey..Seher Hoca bugün yanıma geldi.Şey için rica etti.Ya hani benim şey yeteneğim fazla ya...O yüzden istedi valla başta kabul etmeyecektim ama çok ısrar etti."

KUZGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin