Hani bazen hayatımızda korktuğumuz söyleyemediklerimiz olur ya ben tam da o noktada takılı kaldım hem evime gitmek istiyorum hemde uzun süredir görmediğim herkesi görürsem ne olur diye korkuyorum açıkçası o kadar uzun zaman oldu ki çok şey değişmiş bu şehirde evet peki geri bıraktığımız insanlar hayata tutunmaya devam edenler onlar nasıllar asıl merak ettiğim tam da bu idi...
Havaalanından eve geldik sonunda tam üstümü değiştirdim derken aşağı salonda gördüğüm şeyle kalakaldım çünkü görmediğim yüzlerden birini tam 6 sene sonra gördüm İzafet ! O an tam olarak o an bütün herşey gözümün önünde idi tıpkı bir film şeridi gibi geçti gitti gerçekten o bana ağlayarak sarıldı ben, ben mi ben hiçbirşey yapamadım aslında başta kendime zor geldim nefesim kesildi sanki bir an kısacık bir an bile olsa yaşadıklarım özlemlerim hepsi beni ele geçirdi ve ben hiçbir tepki veremedim ...
Kısa bir süre sonra benden ayrılıp "iyi misin Şebnem!" dediğinde zar zor kendime geldim ben "iyiyim hiç değişmemişsin sen " diyebildim zorla yüzüme sevinçle bakan özlemi her halinden belli olan bu kadına sadece iyiyim diyebildim ben ...
Sorularını seçerek sormaya özen gösteriyor du belliydi muhtemelen onu yada Kainat'ı sormayacaktı ki sorsa bile diyebileceğim tek şey artık geri gelmeyecek olmaları idi ki , tam da korktuğum soruyu sordu İzafet,
"Şebnem, özledin mi Kainat ile Selim'i kahroldun biliyorum iki kıymet verdiğin insanı, sevdiğin adamı, dostunu kaybetmek çok zor ama ben hep yanındayım yeter ki sen iste olur mu?" Sadece teşekkür edebildim aslında daha fazlasına gücüm yetmedi çünkü o an odama çıkıp ağlamak istedim sadece tüm gücümle bağıra bağıra ağlamak izin istedim ve odama çıktım kapıyı kilitledim ki rahatça ağlayabileyim diye ağladım da dışarda ki iyi misin sesleri gelse bile aldırmadan ağladım her kareyi tek tek inceledim sevdiğim adamı hayallerimizi kaybettiğim herşeyi düşününce canım yanıyor dostumu onunla da kurduğumuz hayaller onun Can ile kurduğu hayaller hepsi canımı yaktı her karede ben sizi çok özledim...Sabah kahvaltısı için aşağı indiğimde daha ne olabilir ki derken Memo'nun Şebnem hanım diye seslenip ağlamasına dayanamadım bende sarılıp ağladım biraz büyümüş hemde çok büyümüş gerçekten onu bile çok özlemişim ...
Memo gidince teyzemin notunu gördüm" kahvaltını yap işim var sonra görüşürüz" yazmış tebessüm edip kahvaltımı yaparken çalan zil tabiki acaba teyzoşum ne unuttu da geri döndü düşüncesini aklıma getirdi tam söylenirken kapıyı açtığımda gördüğüm ikili beni darmaduman etmeye yetmişti bile o an, çoktan ...
Karşımda duruyordu ikisi de, Almila ile Özgür, ne denir ne düşünülür şu an bilmiyorum ama bildiğim tek şey ikisini de çok özlediğim di kendimize geldiğimizde birbirimize hıçkıra hıçkıra ağlayarak sarıldık hem de sanki hiç ayrılmamış gibi dile kolay 6 yıl sonra gördük birbirimizi...
Bir süre koltuğa oturup birbirimize uzun uzun baktık konuşmadan sadece baktık sonra ilk lafa her zaman ki gibi Özgür girdi "hâlâ aynısın Şebnem" dedi iyi gördük seni çok mutlu olduk dimi Almila dedi biliyorum Almila'ya baktığımda hâlâ ağlıyor olacaktı ki öyle idi de çünkü bildiğimiz şey sadece Can'ın eksik kaldığı idi bu karede ki o da bende sevdiğimiz insanları kaybettik klâsik Özgür muhabbeti bu sefer daha zordu her halinden belli idi tıpkı benim gibi konuşamayan Almila da sadece Özgür'ü dinliyordu gerçi o da çok anlatamadı ama en azından sevdiği kadınla bir düğün olmasa bile küçük bir eğlence yapmayı kafasına koymuştu ve onu anlatıyor idi biliyorum acı insanı güçlü kılar fakat hayat devam ediyor ve mutlu olmalı idi artık içimizden birileri bu kadar uzun zaman sonra onlar çoktan hak ettiler de zaten biraz sohbet edip kalktılar ama gerçekten çok özlemişim onları da😔
Teyzem gelince ona aslında dilimin ucuna gelip de hiç sormadığım o soruyu sormuştum yıllar sonra gerçi annem ve babamla konuşmayı denedim" iyileşince ziyaret edersin onları da"dediler ve ben artık kararlı idim en azından mezarlarını görsem yeterdi bana özledim ben çok özledim 😔
Teyzeme soracak iken o zaten anlamış bir şekilde "Kainat'ın mezarının memleketinde olduğunu, Selim'in kinin ise ailesinin aile kabristanı olduğunu ve orda yattığını"söyledi peki dedim sadece biliyorum gözyaşlarımı bırakır isem kendimi hiç tutamayacaktım ki tutmak da istemiyordum zaten ...
Bu konuşmada bir şey eksik idi Can, peki o nerede idi, nasıl idi o da perişandır ki benim gibi sevdiği insanla hayalleri yarım kaldı onunda kimse bilmiyor ne olduğunu dedi teyzem peki diyebildim sadece ne diyebilirim ki başka ...
Çıkıp dolaşmak neler değişmiş bakmak istedim, çıktım dolaşmaya başladım ama ayaklarım beni zorla aklımdan hiç çıkmayan o adamı gördüğüm yere onunla vakit geçirmeyi özlediğim tek yere marinaya götürdü bile...
Teknesi duruyordu gördüğümde bile kalbim nasıl attığını anlatmam o kadar zordu ki onsuz kalmak özledim hemde çok özledim kokusunu herşeyi özledim sevgilimin, hayatımda başka kimse olmadı ki olmayacak da ben gerçek sevgiyi de kendi duygularımı da sadece en rahat şekilde Selim ile birlikte iken yaşayabildim aslında hissederek sevmeyi birlikte öğrendik biz onunla şimdi yok bir daha hiç gelmeyecek hemde bir kere görsem neler vermez idim sevdiğim adam için marina da yürürken o teknenin önünden geçerken gıcık olduğum Hülya'nın da orda olduğu o gün geldi belki de en çok eğlendiğim nadir anlardan idi ama o anlar bile geride kaldı artık hemde acı bir anı idi artık herşey...
Belki bir gün dedim hep herşey saçma bir rüyadır uyanınca geçecek ama geçmiyor ki...Tekneye yaklaştığımda birinin şarkı söylediğini fark ettim, yaklaştığımda ise ayaklarımın buz kestiğini hissettim çünkü karşımda göremeyeceğime emin olduğum biri vardı Can!
Ne hissettiğimi ne düşündüğümü o an zamanın durduğunu bir nevi iliklerime kadar hissetmiştim asıl şimdi onunla nasıl konuşacaksın ki Şebnem asıl şimdi yüzleşme kaçınılmazdı benim için de onun için de ikimiz de sevdiğimiz insanları kaybettik zor bir konuşma olacaktı orası kesin tabi kendimize gelip konuşabilirsek eğer...