6*Ölüm Meleğim*

15 8 0
                                    

Zifir'in ülkesi....
Böyle karanlık bir adamın ülkesi nasıldır ki. İçimde garip hisler bırakıyordu, bu düşünceler. Biraz korku biraz mutluluk. Bu adamla olduğum her an böyle şeyler hissediyorum. Ondan korkuyorum ama bir yanım onla iken mutlu. Buda başka bir ikilem tabi.
Herkesin meraklı gözleri arasında Zifir  siyah gözlerini mavi gözlerimle buluşturdu, ve kalbim pırpır etti. Sonrada hızla dışarı çıktı. Arkasındaki gözleri merakla içinde bırakarak. Tabi en çok ta beni merakta bıraktı. Neden bir açıklama yapmıyor ki. Bu adam hep böyle ya bir kelime söylüyor sonrada kaçıyor. Zaten garip biri , daha çok garipleşiyor. Ayrıca "Benim ülkem" dedikten sonra gözlerinde bir anda olsa huzursuzluk gördüm. Çok kısa, hatta saliseler içinde siliniverdi, gözlerindeki huzursuzluk.

-İnci! Böyle saçma bir fikre evet demiyceksin dimi!!

Mete alev atan gözlerle kükredi. Eda onu sakinleştirmek için elini tutup, hafifçe sıktı. Bense ona ne diyeceğimi bilmiyordum. Zifir'in ülkesine gitmek istiyorum ama büyük babayı bu hale çeviren boyut bana neler yapmaz. Zaten lanetli bir kızım, bide boyutta sıkışıp kalmak istemiyorum. O yüzden Mete'ye verecek bir cevabım yoktu. Çünkü bu sorunun cevabını bende bilmiyorum.
Mete'nin tedirgin gözlerine şevkatle baktım. Bir elimi boğazıma götürüp, acısını dindirmek için hafifçe bastırdım. Borozon sesimle ona;

-Bilmiyorum....

Diyebildim. Çünkü daha fazla konuşursam biliyorum ki ağlamaya başlayacaktım. Zaten gözlerim dolmuştu, konuşmaya başlasam sel olurdu eminim. Ben artık ağlamak istemiyorum. Sürekli dolan gözlerime inat ben ağlamak istemiyorum. Bu hayata zaten yenik başladık, bu yetmezmiş gibi güçsüz bir kişiliğe sahibim. Hemen ağlıyorum.

-Biraz düşünelim bu durumu. Zifir haklı olabilir.

Etrafa boş boş bakan bizler bu sözle kafamızı büyük babaya çevirdik. Büyük baba herkesin meraklı gözleri arasında saçımı okşayıp yanımızdan ayrıldı. Büyük babanın ardından Kayra ve Melda teyze de çıktı. Mete penceden dışarı baktı. Hava aydınlanmak üzereydi. Güneş yavaşça göz kırmaya başlamıştı. Ve yine biz zalim bir sabaha uyanmıştık.

-İzin veremem.

Dedi boş bir sesle Mete. Bunu söylerken yüzüme bile bakmadı. Sonrada ona bakan Eda ve bana hiç bakmadan dışarı çıktı. Mete çıktıktan sonra Eda yanıma geldi.

-Korkma İnci! Bir yolunu bulucaz.

Dedi ve dışarı çıktı. Büyük ihtimalle Mete'nin yanına gidiyordu.
Eda çıktıktan sonra boş boş karşıdaki duvarı gözlerimle aşındırdı. Eda'nın dediği gibi korkuyor muydum. Ama hiçbirşey hissetmiyorum. Sanki bu fani bedenim boşlukta savruluyor. Ne birşey hissediyorum, ne de birşey yapmak istiyorum. Saatlerce karşıdaki duvarla aşk yaşamak istiyorum sanırım.

-İnci!!!

Duyduğum sesle irkildim. Bu ses tanıdık bir ses değildi. Yerimden doğruldum, sesin nereden geldiğini anlamak için etrafıma telaşla bakındım. Saatlerdir baktığım duvarda ışıklar içinde bir silüet beliverdi. Sanırım bu sefer kafayı yediğime ikna oldum. Bu silüet genç bir adama aitti. Beyaz uzun saçları vardı. Tam gözükmüyordu, silüeti. Bulanıktı. Yavaş yavaş ışıklar içinde ki bu silüet belirginleşiyordu. Benimde ağzım açık, bu silüetin belirginleşmesini bekledim. Gözleri bembeyazdı, aynı Zifir'in ki gibi. Aralarındaki tek fark gözleri bembeyazdı. Tenide en az gözleri kadar beyazdı. Üzerinde açık mavi bir kıyafet vardı. Sanki bu kıyafet eski zaman savaşçı kıyafetlerine benziyordu.

-Kimsin sen!!!

Diye ufak bir çığlık attım. Adam koşarak yanıma geldi. Parmağını dudağına koyarak;

IZDIRAP #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin