12*Avcı Ve Av*

14 5 2
                                    


Hafifçe belimden tutarak beni odaya girdirdi.
Dolap gıcırtısı duyuldu.

-Üzerini değiştirmene yardım edeyim..

Dedi ve bluzüme dokundu. Bende kendimi geriye çekip;

-Hayır teşekkür ederim. Kendim değişebilirim.

Dedim. Yani bedenimi görmesini istemiyordum. Bir daha onun tuzağına düşmek istemiyorum.

-Peki  yanına bırakıyorum. Ben gidiyorum.

Tamam anlamında kafamı salladım. Ama belkide o beni hiç görmeden odayı terk etti. Elimle yanımdaki sandalye ye bıraktığı kıyafetleri incelemeye başladım. Mini bir şort ve kısa kolluydu. Tabi renklerini görmediğim için bilmiyordum. Yanında küçük bir saç havlusu bırakmıştı.
Yavaş yavaş üstümdekilerden kurtulup, saçımı kuruladım.
Tuğlanan saçımıda serbest bıraktım.
Odada tek başıma sıkılacağımı düşünüp kapıyı aramaya koyuldum. Elimle  biraz ileri de olduğunu ayak çarpmasıyla anladığım duvara dokunarak kapıyı buldum. Kapıyı açıp, elimi boşluğa savurdu. Sanırım burada bir merdiven vardı. Elimi hiç duvardan çekmeden aşağı inmeye başardım. Bu duruma çok mutlu oldum. Uçmayı yeni öğrenen yavru kuş gibi mutlu olmuştum. Birkaç kez düşme tehlikesi atlatsamda inmeyi başarmıştım.

-Kendi başına hayatta kalmaya karar verdin, demek..

Zifir'in sesi kendinden emin ve hesap sorar gibi çıkmıştı. Bende kendimden emin bir tavırla.

-Evet..

Dedim. Ne kadar gözlerim görmesede kendi işimi kendim yapabilirdim. Ben İnci'ydim. Güçlü bir kızdım. Yıkılmaz bir inanç çadırım vardı benim.

-Aç mısın?

Diye sordu. Bende daldığım düşüncelerimden sıyrılıp;

-Evet biraz acıktım.

Sesim çok masum çıkmıştı.

-Sana noctislerin en leziz yemeğini hazırlayacağım.

Sesi neşeli gelmişti. Bende neşesini bozmamaya çalışarak, kocaman bir tebessümle;

-Beğeneceğime eminim..

Dedim. Buraya geldiğimden beri boğazıma adam akıllı yemek girmemişti. Kendimden ne kadar emin konuşsamda aç midemi Zifir'in doyuracağına pek umudum yoktu. Yani o Zifir... Yemek yapmayı biliyor mudur?? Yinede belli etmedim.
Hiç yoktan iyidir İnci!!
Diyerek kendimi avuttum.  Zaten gözlerin görmüyor. Bu halde kalkıp yemeği sen hazırlayamayacağına göre Zifir birşeyler hazırlamak zorunda. Sende yemek zorundasın. En azından ölmeyecek kadar.
Aceba dışarıdan birşeyler söyleniyor mu burada. Belki pizza falan. Zifir 'in sarayından baktığımda eski birkaçtanede dükkan vardı. Ama oralarda pizza yapıldığını hiç zannetmiyorum. Nasıl bir yer burası aceba böyle? Hiç televizyon yok, konser yok, sinema yok. İnsanlar burada nasıl eğleniyor.

-Ben yemek hazırlarken sen dinlen istersen.

Dedi kalbimin sahibi.
Gitmek istemiyordum. Her ne kadar onu yemek yaparken izlemekten mahrum kalsamda,hazırlarken sesini işitmek istiyordum.
Hayır anlamında kafamı salladım.
Birlikte merdivenlerden aşağı indik. Beni bir masaya oturttu. Önümde ne olduğunu anlamadığım sıcak bir sıvı koydu. Kokusu değişik bir bitki kokusuna benziyordu.

-Ne bu..

Zifir çoktan hazırlayacağı yemeğe başlamıştı bile. Çoğunlukla beni takmazdı. Yine takmayıp cevap vermedi tabi. İçecekten bir yudum aldım. Tatlı ve acı karışımı birşeydi. Aldığım yudumu zor güç yuttum. Yüzüm aldığım garip tatla şekilden şekile girdi. Ne be bu!! Dedim kendi kendime.
Elimle dilimi temizlemeye çalışır gibi yaptım.
Odadan küçük bir kahkaha geldi. Şaşırarak kafamı kaldırdım. Bu ses Zifir 'e mi aitti? Ne güzelde gülüyordu bee....

IZDIRAP #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin