8. Bölüm: Ya Gerçekse

42 5 3
                                    

Ağzımız açık bir şekilde birbirimize bakma faslımızdan sonra Markie haklı olarak "Şaka mı bu? Biz saatlerdir yalnızca gençlerin aralarında oynadığı aptalca bir oyunu gizem sanıp çözmeye mi çalışmışız? Hepsi boşuna mıymış?" diye feryat etmeye başlamıştı. Tabii ki ona hak veriyordum çünkü bu durum benim de iyice moralim bozmuştu. Yine de beni vazgeçirmeye yetmezdi.

Eğer biraz daha konuşmaya devam ederse evdekileri uyandırabilirdi. Sessizce onu uyarmaya çalışmıştım ama sesini gittikçe yükseltiyordu.

Nihayet onu sakinleştirmeyi başardığımda "Robert ve Cedric'i takip ettiğimiz gibi Rita'yı da takip edebiliriz. Sonuçta onun bu olayla ilgisi olduğu açıkça ortada. Nora ile barışıp artık bu olayın ilgimizi çekmediğini söyleyebiliriz. Belki bir süre sonra bizim gerçekten ilgilenmediğimizi sanıp kendiliğinden açıklayıverir. Robert ve Cedric ile tekrar yakınlaşmalıyız. Yeterince yakın arkadaş olmayı başarabilirsek bizi şu sözde Vampir Avcısı arkadaşları ile tanıştırabilirler. Bunun pek işimize yarayacağını sanmıyorum ama en azından merakımızı gidermemize yetebilir." diyerek yapabileceğimiz şeyleri sıralamaya başlamıştım.

Markie ilk başlarda beni gerçekten dinliyormuş gibi görünüyordu ancak aniden "Sus! Senin bu işe yaramaz planlarını duymaktan ve saçma bulsam da uygulamaktan bıktım! Artık bu işte olmak istemiyorum. İyi geceler." diyerek önündeki kitapları ve feneri komidinin üzerine koyup yorganı üzerine örtmüştü.

Öylece kalakalmıştım. Arkadaşımın beni ufak bir engelde sattığına mı üzüleyim, saatlerdir hiçbir ilerleme kaydedememiş olmamıza mı üzüleyim ya da bu olay dışında derslerimizin yoğunluğuna mı üzüleyim bilemiyordum. Birilerine dert yanmak istiyordum ama anlattığım kişinin de Markie gibi her şeyi saçma bulup beni avutmayacağına adım gibi emindim.

Yatağıma yatıp her zamanki gibi yine düşüncelerime dalmışken aklıma Liz gelmişti. Daha önce kısaca ondan bahsetmiştim, ortaokuldaki en yakın arkadaşımdı. Onunla daha önce başka insanlar tarafından garip karşılanabilecek ama bizim için çok anlamlı olaylar yaşamıştık. Beni biri anlayabilecekse bu kişi kesinlikle Liz'di.

Bu saatte yatmış olmalıydı. Ben yine de ona sabah kalktığımda cevapları hazır bir şekilde karşımda görebilmek için bütün olayları detaylıca anlattığım uzun bir yazı göndermiştim. Benden erken kalkacağını düşünüyordum çünkü saat 04.35'ti ve ben geç kalkmak istiyordum. Geç kalkacaktım kalkmasına ama yine de bu saat mümkün olduğunca erken olmalıydı. Oyalanmadan telefonumu kapatıp uyumaya başlamıştım.

***

Tıpkı düşündüğüm gibi sabah gözümü açar açmaz telefonuma uzandığımda Liz'den bir sürü mesaj geldiğini görmüştüm. Bu mesajları açıp okumadan önce Markie'nin nerede olduğunu öğrenmeliydim. Odamda değildi ama herhalde hiçbir şey söylemeden ya da bir not bırakmadan çekip gidecek kadar kızmamıştır?

Maalesef umduğumu bulamamıştım. Annem de babam da Markie'yi giderken görmemişti. Benim haberimin olmadığını öğrendiklerinde şaşırmış ve kavga edip etmediğimizi sormuşlardı. Yalanlardan nefret ederdim ama bu sorgulamanın sonu iyiye gitmezdi. Yaptıklarımızı anlatamayacağım için her ne kadar nefret etsem de onlara yalan söylemek zorunda kalmıştım.

O an Markie'yi daha fazla düşünmek istemiyordum çünkü Liz'in attığı mesajları merak ediyordum. Mesajları açıp baktığımda açıkçası hiç de beklediğim bir tepkiyle karşılaşmamıştım. Benim çatlak arkadaşım ciddi ciddi Jason'ın Vampir Avcısı olabileceğini düşünüyordu ve bu işin peşini Markie gibi benim de bırakmam gerektiğine inanıyordu.

Jason'ın Vampir Avcısı olabileceğini düşünüyorsa vampirlerin varlığına da olanak veriyor demekti. Düşüncesine kesinlikle katılmıyordum. Bunu belirten bir mesaj attığımda verdiği yanıtlar karşısında afallamıştım. Gayet emin bir şekilde vampirlerin gerçek olduğuna inandığını anlatıyordu. Anlattıkları gerçek gibiydi ama bilimsel değildi. Hâlâ böyle bir şeye olanak vermiyor olsam da araştırmaktan zarar gelmezdi.

Böyle bir şeyin imkansız olduğunu düşündüğüm için fazla detaylı araştırmamıştım. Zaten vampirlerle âlâkalı en önemli efsaneleri herkes gibi ben de biliyordum.

Araştırmadan çıkardığım kadarıyla Liz dışında da birçok kişi onların var olduğunu, hatta belki gözümüzün önünde dolaştıklarını savunuyordu. En güvenilir sitelerden bazılarında bile bu tür yazılara yer verilmişti. Birkaç sitede Liz'in bana attıklarına rastlamıştım. O attığında nasıl olsa böyle bir şey gerçek değildir düşüncesiyle sonuna kadar okumadığım yazıları okumayı bitirmiş ve siteleri bilgisayarıma kaydetmiştim. İhtiyacım olacağını düşünmüyordum ama Liz çok ısrar edince onu kıramamıştım.

Bu bahsettiğim siteler dışında aynen benim gibi bilimsel açıklaması olmadığı sürece böyle bir şeyin mümkün olmadığını anlatan siteler de vardı. Açıkçası o sitelerde yazan yazıları çok daha mantıklı bulmuştum. Liz her ne kadar ısrar etse ve kanıtlamaya çalışsa da hiçbir işe yaramayacaktı. Sonuçta yoklarsa yoklardır, ısrar etmesi bunu değiştirmeyecekti.

Ödevlerimi yapmaya başladığım sırada aklımı Liz'den alamıyordum. Söyledikleri beni endişelendirmişti. İnandığımdan değil, onun gibi mantıklı bir kızın inanmasından hoşlanmamıştım. Aklını bu tür şeylerle karıştırmasını istemiyordum ama kız anlamıyordu ki!

Bu sebeplerden dolayı Liz'den de umudumu kesmiştim. Bana inanıp beni avutabilecek, hatta belki işe yarar birkaç öneri sunabilecek birisini arayıp Liz'i bulduğumu sanmıştım fakat anlaşılan olayları fazla ciddiye alıyordu. Benden bile fazla!

Robert ve Cedric, onlara garip davrandığım için benimle eskisi kadar konuşmuyorlardı. Nora nedenini bile tam olarak bilmediğim bir sebepten dolayı bana küsmüştü. Markie kendisi için bir vakit kaybı olduğumu düşünüyordu ve Liz saçmalamaya devam ediyordu. Tamamen yalnız kalmıştım.

Ödevlerimin yaklaşık olarak yarısını bitirmişken aniden Robert ve Cedric ile tekrar yakın arkadaş olma kararı almıştım. Böylece hem yalnız kalmayacaktım, hem de ağızlarından kaçırabilecekleri herhangi bir bilgi işime yarayabilirdi. Artık şu olayı çözmem gerekiyordu. Bir kere aklıma takmıştım, gerçekleştirmeden vazgeçmeyecektim. Sağlam ve yararlı bir adım atmamın zamanı gelmişti.

Kararlı bir şekilde onlara mesaj attığımda akşam olmuş ve ödevlerimi bitirebilmiştim. Cevap vermeleri uzun sürmemişti. İkisine de özelden bir grup kurma fikrini sunmuştum. Kabul ettiklerinde de sadece üçümüzün bulunduğu bir grup kurmuştum.

Anlaşılan onların da yapacak işleri yoktu. Aslında 3 hafta sonra sınavlar başlayacağı için şimdiden çalışmamız gerekiyordu ama her öğrenci gibi biz de üşeniyorduk. Pardon, Nora dışındaki her öğrenci gibi diyecektim.

Uzun bir süre havadan sudan konuştuktan sonra bu süre boyunca açmak istediğim asıl konuyu açmak için yavaş yavaş giriş yapmaya başlamıştım. Doğaüstü olayların anlatıldığı dizilerden falan bahsetmiştim ve en sonunda bu doğaüstü varlıklardan bazılarının gerçek olduğuna inanıp inanmadıklarını sormuştum. Dikkât çekmek istemediğim için özellikle vampirlerin varlığına inanıyorlar mı diye sormamıştım ama onlar sanki ben yalnızca vampirlerden bahsediyormuşum gibi aniden kesinlikle onlara inanmadıklarından bahsetmeye başlamışlardı. Bu tepki çok şüpheliydi. Ben de onlar gibi inanmadığımı söylemiştim ve biraz daha sohbet ettikten sonra vedalaşmıştık.

O ana kadar kaydettiğim ilerlemeleri düşünmeye başlamıştım. Robert ve Cedric'in ilginç cümlelerini duymuştum, onları takip etmiştim, takip sırasında yanlarında olan siyah kapüşonlu arkadaşlarının biosunda artık kullanılmayan bir dilde "Vampir Avcısı" yazdığını görmüştüm ve Robert ile Cedric'in bu konuda oldukça şüphe çekici davranışlarıyla karşılaşmıştım.

Neden inanmadığımı söylemememe rağmen bu kadar ısrarcı bir şekilde inanmamam gerektiği konusunda üzerime gelmişlerdi? Neden bu konuyla bu kadar ilgilenmişlerdi?

Birkaç hafta önce aklımdan bu düşünceyi geçirdiğimi söyleseler gülmekten yerlerde yuvarlanacağım bir soru gelmişti aklıma: Ya gerçekse?

KIRIK KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin