Bu gece, dün gecenin aksine çok rahat bir şekilde uyuyabilmiştim. Sabah alarm sesi ile uyandım. İlk defa bu kadar erken uyanmaktan rahatsızlık duymuyordum çünkü yeni arkadaşlarım ile vakit geçirmek ve okula ayak uydurmak istiyordum.
Aşağı inip kahvaltımı yapıp dişlerimi fırçaladım. Okul üniformamı giyip üzerine ne giyeceğimi düşündüm. Bugün okula daha bakımlı gidecektim çünkü insanlar üzerinde iyi bir izlenim bırakmak istiyordum. En sevdiğim giysilerden biri olan, üstünde "Love" yazısı yazılı yeşil sweatshirtümü, altıma da okulun siyah eteğini ve siyah külotlu çorabımı giydim. Biraz önce bahsettiğim sebepten dolayı makyaj yapmak da istiyordum. Pek tecrübeli değildim ancak denemeye değerdi. Sonuç oldukça başarılıydı. Zaten abartı bir şey istememiştim. Düz saçlarımı hafif dalgalandırmak için biraz uğraştım. Üzerinde sweatshirtüme uyumlu olacak şekilde "Love" yazan kolyemi taktım. Okul saati gelince aynı parfümü sıktım, siyah spor ayakkabılarımı giydim ve çantamı alıp evden çıktım.
Koşmam gerekiyordu çünkü saçlarımla uğraşırken çok vakit kaybetmiştim. Süslü kızlar her gün bu çileyi nasıl çekebiliyorlar hayret etmiştim.Okula vardığımda saate baktım, 3 dakika gecikmiştim. Hem de daha okulun 2. gününden... Kapıyı çalıp sınıfa girdim ve Öğretmenden özür diledim ancak öğretmen pek de dost canlısı gibi görünmüyordu. Bana "Okulun 2. günü geç kalmaya utanmıyor musun? Saçma sapan süslenmişsin, öyle kızları hiç sevmem. Bir daha böyle bir şey olmasın. Hepinize söylüyorum." diyerekten beni azarlamıştı. Bu da neydi şimdi? Okulun en disiplin meraklısı öğretmeni bize mi düşmüştü? Harika, bütün sınıfa rezil olmuştum işte! "Tamam öğretmenim, anladım. Tekrar özür dilerim." dediğimde yumuşamış görünmüyordu ama en azından yerime oturmama izin verdi.
2 ay sonra
Koca 2 ay boyunca arkadaşlarımla kaynaşmış, Rita'ya gıcık kapmış, derslerle ilgilenmiştim. Pek de ilgi çekici şeyler olmamıştı. Okulda merdivenlerden düşmem hariç... Herkesin önünde rezil olmuştum. Rita ile kişisel bir sorunum yoktu ancak herkesle dalga geçtiği gibi benimle de dalga geçmişti. Olayın unutulmasın Rita'nın dalga geçecek başka konu bulmasına borçluyum sanırım.
2 ayın ardından yine okuldaydım. Öğle arasına kadar en garip şey 5 kere ard arda hapşırmam olmuştu. Yani her şey aşırı derecede normal ve sıkıcı devam ediyordu. Birazcık heyecan istiyordum. O heyecan da bana doğru geliyormuş gibi görünüyordu: Robert. Geçen süre boyunca ona olan ilgim artmıştı. Aynı grupta olmamız hem iyi hem de kötü olabiliyordu. Yanıma gelip "Yalnız konuşabilir miyiz?" diye sordu. "Tabii" yanıtını verdim. Beraber bizi, diğerlerinin duyamayacağı bir yere gittik ve "Markie'ye doğum günü için ne alabilirim sence? Kızlara hediye almak konusunda pek iyi değilim" diye sordu. Yüzünde bir gülümseme oluşmuş ve gamzeleri belirginleşmişti. "Bana Markie'nin hoşuna giden şeyler söyleyebilir misin?" sorusunu sorduğunda bir anda ne diyeceğimi şaşırmıştım. Yüzüm asılmıştı. Fazla belli etmek istemediğim için zoraki gülümseyip en sevdiği makyaj markasının adını vermdim. Bir iki kelime havadan sudan konuşup ayrıldık.
Daha 15 yaşında aşk acısı çekmek istemiyordum. Belki de en doğrusu unutmak olacaktı ancak bu iş isteyerek olmuyordu işte! Sessizce yerime doğru ilerleyip oturdum. Markie'yi kıskanmak da istemiyordum. Robert'a karşı bir şeyler hissetmediğini biliyor olmama rağmen kızıyordum. Bu yüzden de kendimden utanıyordum. En yakın arkadaşıma suçsuz olduğu bir şeyden dolayı kin gütmek tabii ki de hiç hoş olmazdı ama daha önce de dediğim gibi, elimde değil.
Ben düşünürken derse girmemiz için uyarı zili çaldı. Mümkün olduğunca normal görünmeye çalıştım yoksa bana neden üzgün göründüğümü soracaktı. Eh, verecek bir cevabım yoktu. Bu yüzden eski hâlimden aman vermedim.
Okulumuz tam gündü. Günde 8 ders işliyorduk. 5. dersten sonra da öğle arası vardı. Biz öğle arasını yapmıştık, 6. derse giriyorduk.
Sınıfa girmiştik ancak 12 dakika geçmiş olmasına rağmen öğretmen hâlâ gelmemişti. Sınıftan birkaç kişi, öğretmenin neden gelmediğini sormak için müdür yardımcılarından birinin yanına gitti. Müdür yardımcısı, öğretmenimizin neden gelmediği hakkında bir şey bilmediğini ve arayıp soracağını söylemiş. Aradığında ise öğretmen telefonu açmamış. En sonunda ise "Anlayacağınız iki dersimiz BOŞ!" diye haykırmışlardı. Bütün kelimeleri normal ses tonları ile söylerken "boş" kelimesine vurgu yapmışlardı.
Yavaş yavaş bütün sınıf farklı yerlere oturmaya başladı. Bazıları ise bahçeye çıkıyordu. Nora, Markie ve ben olduğumuz yerde duruyorduk. Robert ve Cedric de yanımıza geldi.
Gelmeyen öğretmen normalde hiç devamsızlık yapmayan matematik öğretmenimizdi. Durumu, sınıftaki matematik nefretiyle dolup taşan kitlenin bedduaları tutmuş diyerek yorumladık ve biz de bahçeye çıktık.
Hâlâ okulda yeni sayılırdık. Üst sınıflara abi-abla gözüyle bakıyordum. Yanlarında çok küçük görünüyorduk. Aslında Robert ve Cedric'in onlardan pek de bir farkı yok sayılırdı. 15 değil de en azından bir 17'leri var gibi görünüyorlardı. Hatta 10. sınıflardan bir çocuk Cedric'e "abi" diye hitap etmiş. Kötü bir amacımız yoktu ama fazlasıyla güldüğümüz de bir gerçek.
Yapacak bir şey bulamadığımız için Markie birbirimizi daha iyi tanımamız açısından sözde "en derin sırlarımızı" söyleyeceğimiz bir oyun oynamayı önerdi. Kimsenin 2 aylık arkadaşlarına sır vereceğini sanmıyordum ama kabul ettim. Benim en ufak bir sırrım bile yoktu ne de olsa.
Markie her zamanki gibi coşkulu duruyordu, ben ise normal sohbet edecekmişiz gibi sakindim. Diğerlerinden ise daha farklı bir hava sezdim. Sanki yalan söyleyeceklermiş gibi hissettim. Önemli değildi. Doğruyu söylemeleri aptallık olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK KALPLER
VampireAmanda liseye başlar ve edindiği bazı arkadaşlarının sakladığı önemli sırlar olduğunu fark eder. İşler merakına engel olamayacağı raddeye gelince bu gizemi çözmeyi kendine görev bilir.