9. Bölüm: Keşif

16 3 1
                                    

Bu düşünce beni rahatsız etmesinin yanında aynı zamanda korkutmuştu da. Hâlâ böyle bir şeyin olmasına fazla inanmasam da en ufak bir kanıt bulsam inanacakmış gibi hissediyordum.

Bir süre böyle boş boş oturarak düşündükten sonra bir ajanda tutmaya karar verip kitaplığımdan hiç kullanmadığım, kilitli olan bir ajanda almıştım. Bir süre boyunca o ana kadar yaptığım bütün araştırmaları ve ileride yapmayı planladıklarımı yazmıştım. Belki planlı olmak bana avantaj sağlayabilirdi.

Ajanda yazma işim bittiğinde oturup kendime gülmeye başlamıştım. Sanki filmlerdeki dedektifler gibi davranmam eminim uzaktan bakan birisine çok tuhaf gelebilirdi. Gerçekten de tuhaftı. Yaptıklarıma ben bile inanamıyordum. Benden başka hangi kafadan çatlak 15 yaşındaki bir lise öğrencisi yapardı bunları?

Bir yanım düşündüğüm her şeyin son derece aptalca olduğunu söylerken bir yanım da bunun güzel bir maceraya dönüşebileceğini savunuyordu. Her şey birkaç gencin aralarında oynadıkları saçma bir oyundan ibaret olsa da bunu araştırmak eğlenceli olabilirdi.

Aklıma delice sorular gelmesine engel olamıyordum. Oyun veya herhangi başka bir şey olsaydı birbirinden tamamen alakasız kişiler bu işin içinde olur muydu? Rita ile Nora'nın birbirleriyle alakası yoktu. Hatta Nora'nın o süslü kızdan hiç haz etmediğine adım gibi emindim. İsteyerek Rita ile muhatap olmasına imkân yoktu.

Bütün bu karmaşayı kenara bırakıp biraz daha vampir denilen yaratıkları araştırmak istiyordum. Yalnızca gerçekte var olup olmadıkları ile ilgili bir araştırma yapmıştım. Biraz daha bilgi edinmek göz çıkarmaz diyerek araştırmaya devam ettim. Her şeyden öte hoşuma gitmişti. Çok ciddi bir olayı araştıran Sherlock Holmes gibi hissediyordum. Hayal dünyasına dalmak güzel bir histi. Bana bütün dertlerimi unutturuyordu.

Annem içmem için limonata ve yanında kendi yaptığı kekleri getirene kadar bilgisayar başında ne kadar vakit geçirdiğimi fark etmemiştim. Bu süre zarfında sitelerden edindiğim bilgileri kopyalayarak bilgisayarıma kaydetmiştim. Hoşuma giden birkaç siteyi de favorilerime eklemiştim.

Annem bilgisayarımın ekranında ağzından kan damlayan yaratıkları görünce ne işler çevirdiğimi sormuştu. Yalan söyleme gereği hissetmeyip direkt vampirleri araştırdığımı söylemiştim. Önce uzun süre suratıma bakmıştı. Saçma bulduğunu düşünmüştüm ki öyleydi de. Sonra yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu ve "Bana çok benziyorsun. Ben de doğaüstü şeylere çok ilgiliydim" demiş, ardından odadan çıkmıştı.

Annemin bu tavrı hoşuma gitmişti ve yanlış bir şey yapmadığımı düşünmemi sağlamıştı. Gerçek şu ki yanlış yapıyordum... Kendimi kandırmamın bir yararı yoktu. Ne olursa olsun insanların hayatına burnumu sokamazdım ama sokmuştum bir kere.

O an aklıma yaptığım her şeyden daha saçma bir şey gelmişti. Okuldaki insanlarda vampirlerde bulunan özelliklere sahip olan birilerinin olup olmadığına karar verecektim. Büyük ihtimalle öyle birisi çıkmayacaktı çünkü herkes gayret normal birer öğrenciydi. Yine de hem hoşuma gittiğinden hem de içimi rahatlatmak istediğimden ajandamı alıp yazmaya başlamıştım.

Yazma işlemini bitirip de ajandama bir göz attığında gözüm "Nora" isminin altına yazdıklarımda takılı kalmıştı. Çok fazla madde yazmıştım. Üstelik onun altına yazdığım şeylerin neredeyse hepsi Rita'da da vardı. Peki ya Robert ve Cedric'te bir tane bile vampirlere ait özelliğin bulunmaması? Bu kadarı fazlaydı. Hepsi tesadüf olamazdı.

Sanırım bu keşfimden sonra inanan tarafım ağır basmaya başlamıştı. Nora ve Rita'nın yemek yememesi, ortalıktan kaybolmaları ve kimsenin bulamaması, bazen bir şey saklıyormuş gibi ciddi olmaları... Bunlar ve daha fazlası tesadüften ibaret olamazdı. Cedric ve Robert'ın Vampir Avcısı arkadaşları gerçekten vampir avcısı olabilir miydi? O zaman onların da vampir avcısı olma ihtimali oldukça yüksekti. Bu durumda Nora ve Rita...

Ne diyordum ben? Gerçekten delirmiş olabileceğimi düşünüp endişelenmiştim. Sonra delirseydim fark etmezdim diye düşünerek rahatlamıştım. Az önceki düşüncelerim aklıma gelince rahatlamam geçmiş, hatta delirmiş olmayı dilemeye başlamıştım. Sanırım yavaş yavaş kafamı sıyırıyordum.

Bunları birine anlatmak zorundaydım. Birinin beni uyandırması ve bunların gerçek olmadığını anlatması gerekiyordu. Tamamen yalnız kalmış olmam dışında sorun yoktu. Arkadaşlarım vardı ama bana yardımcı olamayacakları için yalnız sayılırdım.

Liz'e kulak vermem delirmemden daha iyi bir seçenekmiş gibi görünmüştü gözüme. Keşfettiğim yeni şeyleri ona iletmiştim. Dediğim gibi, fazla ciddiye alıyordu. Hâlâ olayı araştırmaya devam ettiğim için bana kızmıştı. Tehlikeli olabileceğini söyleyip duruyordu. Benim istediğim şey bu değildi. Bana akıl vermesini istemiyordum. Her şeyin saçmalık olduğunu söylemesini veya yardım etmesini istiyordum.

Galiba ona yazarak yanlış yapmıştım. Telefonu kapatıp yatağıma fırlattım. Devam etmek istediğimden emin değildim. Her ne kadar kendime itiraf etmek istemesem de açıkçası biraz korkmuştum.

O kadar ilerleyip vazgeçmek olmazdı. Robert ve Cedric ile takılmayı deneyebilirdim. Eğer vampir avcısı tarafla vakit geçirirsem normalde olduğumdan daha fazla güvende olurdum. Hem bu yüzden hem de yeni şeyler öğrenmek istediğimden kurduğum gruba buluşmak istediğimi belirten bir mesaj atmıştım. Garip karşılamalarını istemediğim için Markie ve Nora ile aramın bozuk olduğunu ve canımın sıkıldığını söylemeyi ihmal etmemiştim.

Kabul etmişlerdi. Saat tam 16.00 iken hazırlanıp evden çıktım. Telefonumdaki ses kaydediciyi açık bırakmıştım. Fark etmediğim önemli bir şey olursa sonradan dinleyerek halledebilirdim.

Ev ödevi yapmak için bir arkadaşlarıyla kütüphanede olduklarını söylemişlerdi. Bütün ödevlerim duruyordu. Bu buluşma aynı zamanda ödevlerimi yapmama da vesile olacaktı. Tam bir kazan kazan durumuydu.

Merdivenden düşme olayımı hatırladınız mı? Çok sakar birisi olduğumu anlamışsınızdır. Kütüphanenin çalışma salonuna girmeye çalışırken camı fark etmemek nedir... Sinek gibi cama yapıştığımda herkes başını kaldırıp bana bakmıştı. Daha önce defalarca gittiğim bir yer olmasaydı daha az gülünç duruma düşmüş olabilirdim ama orada cam olduğunu zaten biliyordum.

Bu rezilliğimin ardından utana sıkıla arkadaşlarımın yanına gitmiştim. Masanın etrafındaki sandalyelerden birine oturup kitaplarımı masaya yerleştirmiştim. Arkadaşları onlardan biraz daha büyük görünüyordu. 17 yaşında gibiydi.

Robert kısık sesle "Bu arkadaşımız Jason" dediğinde su içiyordum. Suyu onun suratına püskürtmek gibi başka bir rezillikten son anda kurtulmuştum. Şaşırdığımı belli etmemem gerekiyordu ama sanırım yeterince belli etmiştim. Toparlamak için "Ben de buraya gelirken onda tam bir Jason tipi olduğunu düşünüyordum" yalanını sallayıverdim. Biraz saçma olmuştu ama didiklemelerine gerek yoktu. Gülüp geçtiler.

Ödev mi yapıyordum yoksa hiç efor sarf etmeden Jason'ı bulmama mı şaşırıyordum ben de anlayamamıştım. Ne sanmıştım ki? Robert ve Cedric nasılsa o da onlar gibi olacaktı. Normal hayatında siyah kapüşonla dolaşmasını beklemiyordum herhalde?

Şimdi ne yapacaktım bilmiyordum. Güya planlı olacaktım. Aklımda hiçbir plan yoktu. Durduk yere vampir avladıklarından bahsedemezlerdi tabii ki. Özellikle bu konudan kaçan kişiler kesinlikle yapamazdı. Benim de konuyu tekrar açmam kuşkulanmalarına neden olurdu. Yalnızca ödev yapmaya odaklanmaya çalıştım.

Birkaç dakika geçince masadakilerin ne yaptıklarına bakmak için başımı kaldırmıştım. Hepsinin elinde telefonları vardı ve birileriyle mesajlaşıyorlardı. Birbirlerine yazdıklarını düşündüm. Başımı yeniden eğip ödev yapıyormuş gibi görünmeye çalıştım ama bir gözüm hâlâ onların üstündeydi. Fazla paranoyak davranıyor da olabilirdim. Belki de bunların hiçbir anlamı yoktu ve ben saçmalıyordum.

Hayır. Saçmalamadığımı hepsi telefonları bırakıp bakışlarını bir yere odakladığında anlamıştım. Salonun diğer ucunda oturmuş kitap okuyan Nora'ya bakıyorlardı. Birkaç saniye önce orada olmayan Nora'ya.

KIRIK KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin