%10 - be alright

480 89 29
                                    

Evden çıktığımda saat gece on birdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Evden çıktığımda saat gece on birdi. Annem başta izin vermeyecek gibi olsa da, halimi gördüğünde bu yıkık surata kimsenin bakmayacağını düşünmüş olsa gerek, başını sallamış ve geç kalmamamı söylemişti. Parka geldiğimde, sessizce kaydıraklara bakan bir banka oturdum ve paketimi çıkartıp ince dalı dudaklarıma yerleştirdim. Çakmağı yakıp ucuna götürürken, derin bir nefes aldım ve sigara böylece yanmış oldu.

Çoğu zaman ciddiyetin yanından bile yaklaşmadığımı biliyordum. Küçük bir kız çocuğu gibi olduğumu da. Lakin Kim Taehyung'a aşık olduğumu yeterince belli ettiğimi zannediyordum. Ona ilgimi göstermiştim, komik şeylerden bile bahsetmiştim.

Ve o gidip başka bir kızla beraber olmuştu.

Tanrım.
Sadece.
Bilmiyorum, sadece daha az canımı yaksan olmaz mıydı?
Evet, biliyorum. Beni canımı yakmak için yaratmışsın.
Bu kızın tek görevi bir kum torbası gibi hayatın yumruklarını yemek ve susmak.

Bir sigara daha yakarken oturmaya devam ettim. Kıçım ağrımaya başlasa da çok umursuyor değildim.

Onun için tercih ettiğim okul aklıma geldi, puanımın ve isteklerimin oldukça aşağısındaydı lakin yine de onun için yazmıştım. Annemle tartışmamız hala dehşete düşürürdü beni. En büyük kavgamızın nedeni, sevgimdi.

Şöyle bir bakınca, mesajlarıma verdiği cevaplar, umursamaz görüldüler ve beraber okuduğumuz bir dönem boyunca bir kez bile benimle konuşmayışı... Benim ise aptal gibi girdiği derslere ayrıca girip, onun için not tutuşum ve güzel uykusu bölünmesin, fark edilmesin diye her defasında önüne oturuşum...

Ben bir aptaldım. Lakin en azından, "artık vazgeçiyorum." diyip, onu unutabileceğimi düşünecek kadar aptal değildim. Üstelik yatay geçişle başka bir üniversite geçişinin nedeninin ben olduğumu bilmeme rağmen, vazgeçemeyeceğime emin olarak...

Sigaram bittiğinde, yavaşça banktan kalktım ve eve geri döndüm.
En iyisi, yatay geçişle hak ettiğim bölüme geçiş yapmaktı. Zaten artık onun üniversitesine gitmek istemiyordum.

Aslında istiyordum da lakin istemiyormuş gibi davransam belki de beynim adapte olurdu.
Sanki denememişim gibi...

Eve girdiğimde annem yıkılmış halime bakıp derin bir iç çekti.

"Lalisa Manoban." Adımı seslendi ben ayakkabılarımı kaldırırken. "Yanıma, hemen."

Evet, işte sıçmıştım. Acaba sifonu mu çekmemiştim yoksa yerleri mi iyi süpürmemiştim?

"Efendim, anne." Oturma odasına yürüdük. Yüzünde ciddi bir ifade vardı, ama bakışları her zamanki ciddi yüz ifadesinin ötesindeydi.

"Sorunun ne olduğunu söyleyecek misin? Evde de içebilirdin sigaranı?" Omuz silktim. Bir şey olmamış gibi davranacaktım böylece konu kapanacaktı yoksa ben gevşek kişiliğim sebebiyle önce gülmeye sonra da ağlamaya başlardım.

"Evi daha yeni temizledim, sigara koksun istemedim." Başını iki yana salladı ve kupasını dudaklarına götürdü. Beni beklerken en sevdiği naneli çaydan yapmış olmalıydı.

"Bak bana, küçük hanım." dedi, kupayı sehpaya geri koyarken. "Lütfen çekinme ve bir bak. Oradan salak gibi mi görünüyorum?" Başımı iki yana salladım, yakalanmıştım. Üç yaşında bir velet gibi başımı öne eğdiğim anda yakalanmıştım, hatta.

"Hayır, anne. Görünmüyorsun."

"Öyleyse, derhal ne olduğunu anlatıyorsun. Uzun zamandır susuyorum lakin bu depresif halin gözlerimi kanatıyor." Güldüm, neşeden uzak ve samimiyetsiz bir gülüştü bu.

"Popüler kültüre olan yakınlığın beni sevindiriyor, ne kadar da genç ruhlusun, anneciğim." Yılıştım, karşı koltukta olsam da. "Gerçi sen on sekizinde güzel bir hatunsun, tabii genç ruhlu olacaksın."

"Konuyu değiştirme, Lalisa."

"Pekala," dedim, pes etmişlikle. "O çocuk yeni bir sevgili yapmış. Ve bilirsin, yakın zamanda ona açılmıştım." Bacaklarını kendine çekti ve bir omzundan kayan bol tişörtünü düzeltti.

"Üç yılın ardından, ona nasıl açıldın peki ya?" Kaşlarını kaldırmıştı, üniversite tercihlerimde onun için, onun üniversitesini yazışımın ardından Taehyung adlı kicibeyi ilk defa konuşuyorduk. Annem, bir erkeğin arkasından üzülmek konusunda acımasızdı ve kızının durumuna oldukça sinirlendiğinden kalbimi kırmamak için susuyordu.

"Ona ilginç bilgiler atıp ardından kendime benzettim. Mesela köpek balıklarının koca bir su kütlesinde bir damla kanı hissedebildikleri gibi, milyarlarca insan içerisinde onu hissedebildiğimi söyledim." Soluklandım. "Romantik, öyle değil mi?"

"Seni reddetti, tabii." Annem sonunu güzelce tahmin etti.

"Nasıl anladın?"

"Lalisa, seni bu kadar salak doğurmuş olamam. Çocuğun bir sevgilisi var, elbette seni reddetmiştir. Ayrıca bu nasıl bir aşk itirafı?" Moralim tümden bozuldu, hiç bozuk değilmiş gibi.

"Bence gayet orjinaldi." Sesim kısıktı. Annem ciddiyetle yerinde gerindi ve bana baktı.

"Lalisa," şefkatle adımı söyledi. "Onu gerçekten arkanda bırakmalısın. Tüm gençliğini, kariyerini ona harcıyorsun. Çevrende birçok yakışıklı genç var, hiçbiriyle vakit geçirmedin ve en önemlisi, çok daha iyi bir üniversiteye giderek geleceğini sağlamlaştırmak yerine onun gittiği üniversitede kendini tüketiyorsun."

"Benim ilgimi fark etmişti, anne. Benden kaçmak için üniversite değiştirdi."

"Ne?" Annem, az önce patlattığım bombanın şokuyla birkaç dakika yüzüme şok içerisinde baktı. Güzel suratında, dehşet geziniyordu.

"Yarın üniversiteye nakil ve yatay geçiş için evraklarını veriyorsun ve Jjyeonggyo Üniversitesi'ne kabul mektubunu yolluyorsun. İtiraz istemiyorum." Annem, aklımda planladığım şeyleri yüzüme söylediğinde başımı salladım.

"Ben de öyle düşünüyordum, anne." Koltuktan kalktı ve yanıma oturdu, beni göğsüne yatırırken, onun güzel kokusuyla sakinleştim.

"Benim güzel bebeğim, o çocuğu hiç yokmuş gibi düşünmelisin. Hiç var olmamış gibi. Böylece yok olan yıllarını telafi edebilirsin. Belki de bu defa kaçan sen olduğun için, kovalayan o olacaktır."

"Anne," sesim titremeye başladı. Annemin her daim yanımda oluşu, gözlerimin dolmasına neden oldu. Kollarımı beline dayadım ve ağlamaya başladım. Akan zehirli gözyaşlarım, annemin tişörtünü ıslatıyordu.

"Anne, onu çok seviyorum. Bunu daha önce denedim ve başaramıyorum." Hıçkırdım. "O dikenleri tenime batan, zarif bir gül gibi. O dikenlerde, beni bir bağımlıya dönüştüren kaçınılmaz bir zehir var." Bir kere daha hıçkırdım, boğazım bastırdığım hıçkırıklar nedeniyle acıyordu. "Ondan kaçamıyorum, ormanında kayboldum, daireler çiziyorum."

Annem, saçlarımı okşadı. Uçlarını büyük bir merhametle sevdi, gözyaşlarımı elleriyle kuruladı.

"Geçecek, güzel bebeğim." dedi, üzüntüyle. İçten bir şekilde tekrar etti.

"Geçecek."

" "

Oy sınırını tabii ki geçmediniz lakin ben bu kitabı çok seviyorum o yüzden yeni bölümü atmak zorundaydım.

Lisa'nın sonraki adımı ne olmalı?

Lisa'nın yerinde olsanız ne yapardınız?

Taehyung bir kicibe mi değil mi?

geçmeyeceğinizi bilsem de;

Oy sınırı: 10 | Yorum sınırı: 10

OtioseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin