%23 - coffees and kisses

520 71 123
                                    

Jiwon, tüm planı iptal edip gergin bir şekilde beni eve bırakmak için eve sürdüğünde ona içeriye gelip bir bardak kahve içmesini teklif ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jiwon, tüm planı iptal edip gergin bir şekilde beni eve bırakmak için eve sürdüğünde ona içeriye gelip bir bardak kahve içmesini teklif ettim. Çenesinde seğiren kası görebilmenin yanında, araba otomatik olsa da vites kolunu sıkıca kavramıştı.

"Galiba gelmemeliyim, Lalisa. Kalbini kırmak istemiyorum." Kaşlarımı çattım ve önümde duran çantama yerleştirdiğim ellerimden birini, vites kolundaki elinin üzerine yerleştirdim.

"Beni kırmayacağını biliyorum, Jiwon. İçeriye gel ve bir bardak kahve iç." Gözlerime baktı, o kadar güzel bakışları vardı ki bir an onun için kısa sürede ne kadar değerli bir insan konumuna geldiğimi fark etmek boğazımda bir yumruya sebep oldu.

Başını sallayıp, sessizce arabayı park ettiğinde elim hala elinin üzerindeydi. Arabadan indik, eve yürüyorduk. Jiwon'un yavaşça elimi kavradığını ve parmaklarının parmaklarım arasına kenetlendiğini hissettim. Bu beni rahatsız etmemişti ancak aklıma Taehyung elimi böyle tutsa nasıl hissederdim düşüncesi geldi. Şu an hissettiğim sakin huzur, dingin duygular heyecanla yer değiştirirdi muhtemelen.

Eve girdiğimizde Jiwon'u salona yolladım o sırada evimizi beğendiği ile alakalı birkaç söz söyledi. Teşekkür ederken, kahve makinasında shotların hazır olmasını bekliyordum.

"Ne içersin, bu arada?" İçeriye seslendiğimde cevap alamadım. Adım seslerini duyuyordum sadece.

"Bugün senin tercihin bir şeyler içmek istiyorum." Güldüm.

"Pekala, klasik sütlü filtre içiyoruz o halde." Süt ısıttım, shotlarla karıştırdım ve hazır olan kahvelerin kupalarını elime alarak salondan açılan balkona yürüdüm. Hava ılıktı, arada soğuk bir rüzgar teni yalıyordu.

Balkondaki bambu takımın üzerinde bulunan annem ve benim battaniyelerimden birini, kahveleri ortadaki fiskos sehpasına bıraktıktan sonra Jiwon'a uzattım. Güzel bir gülümseme ile onu elimden aldı ve sırtıma örttü.

"Onu sana vermiştim." Gözlerimi kısarak suratına baktım. Merhamet ve sıcacık bir duyguyla bakıyordu bana. Duygunun adını bilmiyordum lakin güzeldi. Kendimi değerli ve biricik hissediyordum.

"İkisini de sen örtmelisin. Ben üşümem." Başımı iki yana sallayıp, elimdeki battaniyeyi açtım. Jiwon'a oranla kollarım kısa olduğundan, üzerine örtmek için yakınlaşmam gerekiyordu. Yüzü bir nefes öteme geldiğinde, ona bakmadan sessizce battaniyeyi sırtına örttüm ve geri çekilecekken Jiwon aniden adımı seslendi.

"Lalisa," gözbebeklerimin titreyerek onunkilerle buluştu. "Bana anlattığın adam oydu, değil mi?" Gözlerimi kaçırmak istiyordum çünkü ikisinin karşı karşıya gelmesi beni ciddi manada utandırmıştı.

"Evet," sesim cızırtılıydı. "Oydu."

"Peki niçin okulundaydı, niçin bir randevudan söz etti?" Hala aynı, kısa yüz mesafesindeyken hararetle nefes alıp veriyordu. Nefesi temiz ve sakız çiğnemeyi sevdiğini söylediği zaman öğrendiğim, kavunlu sakız gibiydi. "Seni sorgulamıyorm sadece eğer sana döndüyse ve sen de aynı hissediyorsan, ben buna göre adım atmalıyım. Düşmek istemiyorum."

OtioseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin