VI

400 112 548
                                    

   Grace, ağlamasını durduramıyordu. Kendisini iyi olan tüm ihtimallere inandırmaya çalışıyor ve onlara yoğunlaşmaya uğraşıyordu fakat boşunaydı. Hastanede müşahede altında tutulan kızı ortadan kaybolmuştu! Saatler öncesinde psikolog bir kadına saldıran genç bir kız çocuğunun dışarıda başına iyi olarak ne gelebilirdi ki? Normal zamanda bile kızını dışarıya tek başına yollamazdı, başına bir şey gelebilir diye her zaman önlemini almak onun önceliğiydi çünkü ailesinden başka hiçbir şeyi yoktu.

   Sinirden saçları birbirine girmiş, hastane koridorunun bir köşesine çöküp duvara yaslanmıştı. 162 numaralı odaya bakıyordu öylece. Kızının kaldığı oda olan 158 numara ise 162 numaranın iki oda yanındaydı fakat Grace odaya bakamıyor, kapının aralık olan kısmından görünen yatağın boş olması bile ona acı veriyordu.

   O çığlıkları hatırladı, kızının odasına girdiğinde yatağın boş olduğunu ve pencerenin açık bırakıldığını gördüğünde attığı çığlıkları. Perde, açık olan pencereden içeri giren rüzgarla beraber bir o yana bir bu yana savruluyordu. Aceleyle pencereden aşağı sarktı - az kalsın bu fevri hareketi yüzünden hastanenin üçüncü katından aşağıya düşüyordu - ve aşağıdaki küçük insanların arasında kızını aradı, belki de kızının cesedini.

   Hayır, kızı aşağıda değildi. Zaten böyle bir şey olsaydı en iyi ihtimalle ağır yaralı olarak kurtulacağı için her türlü yeniden hastaneye getirilecekti. Aynı zamanda pencere haricinde bir yerden de çıkmış olamazdı çünkü muhakkak biri onu görürdü. Üçüncü kattan aşağı nasıl indiği ise tam bir muamma idi.

   Birinin kendisine seslendiğini duydu Grace, kocasıydı bu. Kızının bulunmuş olması ümidiyle hastane odasından çıktı ve nevri dönmüş bir şekilde koridorlarda kocasını aradı. Silkelenip kocasıyla arasında sadece birkaç metre olduğunu fark edince duruldu. "Araba yok." dedi Henry, bembeyaz kesilmişti. Grace sinirlendi, "Sana gerçekten inanamıyorum! Kızımız kayıp ve senin tek derdin araban mı?" diye haykırıyordu.

"Hayır, tabii ki de ondan bahsetmiyorum!  Ya Clara'yı bulamamamızın sebebi arabayı alıp kaçmış olması ise?" dedi Henry karısını omuzlarından tutarak. "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?" diye çıkıştı Grace. "Clara araba kullanmayı bilmiyor bile, arabayı alıp kaçmaya nasıl cesaret edebilir?"

"Kafasının içinde neler döndüğünü bilmiyoruz Grace, ona bunu yaptıracak cesareti kafasının içindeki şey veriyor." diye karşılık verdi Henry. Grace bunun üzerine kocasına sarılarak başını adamın göğsüne koydu ve "Hayır Henry, kızımı kaybedemem." dedi. "Bu sefer olmaz."

"Ben bir taksiye atlayıp eve bakacağım. Belki de kendini güvende hissetmek için hastaneden kaçıp eve gitmiştir." dedi Henry ve Grac'i alnından öptükten sonra ortadan kayboldu. Grace ise yeniden duvara yaslanmış, kızına kavuşmak için dua ediyordu.

   Arkadaşı Martha'nın ona su getirdiğini görünce kadının omuzlarına yapışarak "Yalvarırım kızımı bul Martha, yalvarırım bul onu." dedi. Kadının sarsılıp elindeki suyun yarısını dökmesini umursamamıştı. "Sakin ol Grace, onu bulacağız. Şu an kamera kayıtları kontrol ediliyor. Bir ipucu bulur bulmaz sana haber vereceğim, tamam mı?" dedi. Grace başını salladı ve elleri titreyerek suyu içti. Yutkunduktan sonra "Kaçmak için pencereyi kullandığına emin miyiz?" dedi kadına korkuyla bakarak. "Bu koridordaki kamera kayıtları temiz görünüyor, üzgünüm." diye karşılık verdi Martha.

"Ama... ama eğer pencereden kaçtıysa şimdiye ölmüş olurdu. Üçüncü kattan aşağı atlamış olamaz Martha." dedi Grace gözyaşlarına hakim olamayarak. Martha, Grace'in yüzünü ellerinin arasına aldı ve baş parmağıyla kadının göz yaşını silip "Hiçbir yara almadan inebilmiş olması için yangın merdivenlerini kullanması gerekiyor ama oraya atlayabileceğini sanmıyorum. Eğer bu olduysa bile kameralar yangın merdiveninin olduğu bölgeyi göremiyor." yanıtını verdi.

Kafamın İçindeki ŞeytanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin