12 • as if in another world

1.8K 194 45
                                    

12

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

12.Bölüm • Sanki Başka
Bir Dünya'daymış Gibi.

Yorgun düşen bedeniyle, büyük ve ihtişamlı salonda gözünü açan Chaeyoung yavaşça etrafına bakınmaya başladı. Tam olarak ne zamandır burada yatıyordu bilmiyordu ancak aklına dolan anılar ile içten içe savaşıyordu.

Görmüştü, Jungkook'un elindeki o haritayı daha önce de görmüştü. Birkaç söz fısıldanmıştı zihnine aniden. Kapattığını sandığı eski defter yeniden açılmış ve Chaeyoung'u boğazlamıştı sanki.

"Buradan gittiğimde o hataya sen sahip çıkacaksın!"

Bayılmadan önce duyduğu sesleri yeniden duyuyordu şimdi Chaeyoung, kendine dur diyebiliyordu ama beynine dur diyemiyordu. Hatırlıyordu, yaşananlar dünmüş gibi hatırlıyordu her şeyi. Annesinin onu bir hata olarak görüp başka bir adama kaçmasını, babasının annesiyle her gün ettiği kavgaların sesini hatırlıyordu.

Ailesi tarafından kalbine atılan o acıların sembolü çizik, sanki dün atılmış gibiydi şimdi Chaeyoung için. Jungkook'un elindeki harita da bunların bir parçasıydı. Yıllar öncesine gitti Chaeyoung'un aklı, küçük bir çocukken buldu kendini birden.

Küçük adımlarıyla maddiyatlarına göre büyük olan evi geziniyordu Chaeyoung. Gökyüzünde kopan fırtınadan korktuğundan titriyordu ama yine de yürümeye devam ediyordu. Annesini bulmak içindi bütün çabaları. Eğer annesinin sıcacık olan kollarında yatarsa bu gece rahatça uyuyabilecekti. Zaten yatağındanda gökyüzünde olup biten fırtınadan delicesine korktuğu için kalkmıştı. Yoksa yalnız uyumaya daha çok çok küçükken alışmıştı küçük Chaeyoung. Koridorlardaki neredeyse sönmekte olan meşalelere bakarak ilerlemeye devam etti Chaeyoung. Elinde tuttuğu küçük, eskimiş ve biraz da kirlenmiş ayıcığını yere sürterek ilerliyordu. Meşaledeki ışığın yarattığı etkiyle duvarlarda bazen kendi gölgesini görüyor ve korkarak geri çekiliyordu. Çoğu çocuk gibi o da hayaletlere ve daha nice zırvalıklara inanıyordu. Birkaç adım sonra, Chaeyoung annesinin odasının kapısına ulaştığında ses çıkarmadan hızlıca içeriye girdi. Ses çıkarmamaya özen göstermişti çünkü kendisini bir hayaletin yakalayıp kaçıracağından delice korkmuştu. Tam da o sırada, annesini her zamanki gibi balkonda otururken gördüğünde derin bir nefes aldı. Biraz da öfkeliydi tabii, bu fırtınada annesinin balkonda oturup hasta olmasını istemiyordu ama annesinin genellikle balkonda oturduğunu hesaba katınca Chaeyoung için anormal gelmemişti bu durum. Balkonun
kapısından firar eden rüzgar, bordo rengiyle uyum sağlamış olan odaya dolduğunda Chaeyoung hafifçe titredi ve balkona, annesinin yanına ilerlemek için bir adım attı. Tam da o sırada, annesinin gür ve mayhoş çıkan sesini duyduğunda duraksadı. "Bulunduğun adaya derhal geleceğim sevgili John." diyordu elinde tuttuğu büyük haritaya bakarken. "Önce başımdaki heriften ve baş belası hatamdan kurtulmam gerekiyor." gözyaşları yavaşça yanaklarından akan küçük Chaeyoung, şaşkınca arkası dönük olarak elindeki haritaya bakmaya devam eden annesini izliyordu. Annesi, gidiyor muydu? "Ah tatlım hiç sıkıntı etme, şimdi hepsi uyuyor. Oraya ulaşmam sandığımızdan kolay olacak John."  Chaeyoung bulunduğu odadan kaçıp gitmek için kapıya doğru yeniden ilerlediğinde, dikkat etmeden yere düşmüş olan küçük oyuncağına basmasıyla irkilmiş ve çıkan ses üzerine koridordan koşarak kendi odasına ulaşmaya çalışmıştı. Bu sırada, arkasından gelen annesinin "Kim var orada?" deyişlerini duyuyor ve eş zamanlı olarak çakan şimşeklerin oluşturduğu gürültüyü de duyuyordu. Şimdi kaçıyordu duyduğu gerçeklerden, kaçıyordu annesinin başka bir adama bu gece gidecek olmasından. Sabah uyandığında annesi arkasında hayal kırıklığıyla kalmış bir Chaeyoung bırakacaktı. Ve küçük Chaeyoung ise o gün büyüdüğünü hissetmişti, annesi omuzlarına en büyük yükü bırakmıştı.

Anılarından hızlıca sıyrılan Chaeyoung, beyninde dolaşan düşüncelere inat derin derin nefesler almaya başladığında yanında bir hareketlilik hissedince Jungkook'un yanına oturduğunu anlamıştı.
"İyi misin?" Jungkook biraz tedirginlikle Chaeyoung'a baktığında, Chaeyoung onu geçiştirmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştı. "Tam tamına 2 saattir burada baygın yatıyordun prenses, bana iyi olduğunu söyleme."

Jungkook'a bir açıklama borçlu olduğunu bilen genç kız, bunun için çokça yorgun olduğunu anladığında elleriyle oynamaya devam etmiş ve Jungkook'a bakmamaya karar vermişti. Ancak tıpkı onu iyi olduğu konusunda inandırmayı başaramadığı gibi göz teması kurmamakta da başarılı olamamıştı. Jungkook'un ince, soğuk ve kemikli parmakları çenesini kavrayıp başını ona doğru döndürdüğünde Chaeyoung bir süre öylece onun yüzüne bakıyordu.

Şimdi Jungkook'a bir veliaht prens bile olsa saatlerce içini dökmek, yaşadığı şoku anlatmak istiyordu ancak yapamazdı. Chaeyoung, Jungkook'un gözünde Prenses Rose'ydi. Bu yalanını bozamazdı.

"Ailen seni bekliyor prenses daha fazla burada kalıp yıpranmayacaksın." Jungkook tebessüm ederek Chaeyoung'a baktığında, Chaeyoung içinde oluşan rahatlamayla ifadesiz bir şekilde Jungkook'a bakmaya devam etti. Jungkook, Chaeyoung'un ailesinden kopup böyle bir yere düşmesinden dolayı bu halde olduğunu düşünüyordu. Tabii bir şeyler döndüğünü anlamıştı ancak genç kızı anlatması için zorlamayacaktı, anlatmasını bekleyecekti.

"Gitmek istemiyorum." diye mırıldandı Chaeyoung. Zaten istese de gidemezdi. Jennie için olan anlaşması çoktan bozulmuştu ancak Seulgi'nin onu kolay kolay bırakmayacağını biliyordu.
"Otivia Krallığı bu kadar karışmışken seni koruyamam, bizi aramayı bıraktıklarında kendi krallığına geri döneceksin prenses."

"İstemiyorum majesteleri, burada kalıp Otivia Krallığı'nı birlikte kurtarmak istiyorum. Bunda benimde bir payım olmalı, beni günlerce misafir ettiğinizden size borcumu böyle ödemek isterim."

Chaeyoung içinden gelen cümleleriyle konuştuğunda Jungkook şaşkınlıkla ona baktı ve genç kızın narin yüzünde seyre daldı. Öylesine duru, öylesine masum bir yüzü vardı ki Otivia başta olmak üzere diğer ülkelerde de 'Sarı Tanrıça' olarak tanınmasına hak verdi.

Aradan geçen birkaç dakikanın ardından Jungkook, Chaeyoung baygınken hazırlamış olduğu yemek tepsisini genç kıza uzattığında Chaeyoung mahçup bir şekilde önüne konan yemekleri yemeye başladı.

Jungkook gibi endamlı bir veliaht prensin, yemek yapabileceği aklının ucundan geçmezdi. Ama bu konu üzerinde fazla duramadı çünkü beyninde hâlâ sabah gördüğü o harita dönüyor ve küçüklüğünü hatırlamaya devam ediyordu.

Chaeyoung'un eğer bir şansı olsaydı, her şeyi unutmak isterdi. Her şey oldukça geniş bir kapsamdı ancak Chaeyoung bunu dibine kadar isterdi.
Birkaç şey dışında... Otivia'yı, Otivia'nın getirdiklerini, tam yanında oturan başlarda öfke dolu ama şimdi biraz yumuşak kalpli olmaya başlayan bu prensi, Jungkook'u unutmak istemezdi.

Neden onu unutmak istemediğini bilmiyordu ama Chaeyoung yine de düşünüyordu. Jungkook ile ilk tanışması gerçekten çok kötü olsa da son zamanlarda geçirdiği bütün zamanlar Jungkook ile  birlikteydi. Hatta öyle ki Chaeyoung tam olarak tanımadığı bu prens için idam edilmeye bile göz yumabilmişti. Sebebi daha çok Jennie'ye "Ben Chaeyoung'um!" diyemediği için olabilirdi ancak Jungkook'un yaşamayı hakettiğini de düşünerek idam edilme kararını almıştı.

"Değiştiğini farkediyor musun?" Jungkook sonunda kendini tutamayıp yemeğini bitiren Chaeyoung'a günlerdir merak ettiği soruyu sordu. Jungkook için Prenses Rose çok değişmişti ancak bilmiyordu, bu görünüşün altında Prenses Rose değilde Chaeyoung yatıyordu.

"Evet," dedi Chaeyoung kısılmış ve hafiften morarmış gözleriyle.

"Eğer değiştiğimi farketmeseydim,
kendimi senin yanında
başka bir Dünya'daymış gibi hissedemezdim."

Sizce Chaeyoung bölüm sonunda bilmediğini düşündüğü duygularını mı döktü? Yorumlarınızı alayım^^

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sizce Chaeyoung bölüm sonunda bilmediğini düşündüğü duygularını mı döktü? Yorumlarınızı alayım^^

legend あ rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin