1 • lost princess

5.3K 357 283
                                    

1

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1.Bölüm • Kayıp Prenses

Karanlık.
İyinin kötüye büründüğü sırada ortaya çıkan koca bir siyahlıktı bana göre karanlık. Ruhunun feryat ederek kaybolduğu sırada saklandığı koca bir yer, hayattan kaçmaya çalışıldığında herkesin kendini bulduğu bir kuytuydu belkide.

Ancak şimdi karanlığın tanımı gözümde bambaşka bir hâl alıyordu. Karanlık öyle sıradan bir kelime olarak kalamazdı. Daha önce hiç görmediğim bu gökyüzü etrafa korku saçarken bulunduğum yeri sadece 'karanlık' olarak niteleyemezdim.

Burası farklı bir yerdi, burası yaşanmamışlıkların yeriydi. Duyduğum adıyla, burası Otivia'ydı.
Etrafı karanlık bürümüş olmasına rağmen gökyüzünü ateş böcekleri süslüyordu. İnsanlar sokaklarda koşuşturuyordu ve hepsi büyük bir telaş içerisindeydi.

Buraya geleli çok olmamıştı, yalnızca sabahtan beri buradaydım. Getir-götür işleri yapmakla meşgul olduğum için bu karanlık şehre yolum düşmüştü ancak burada kaybolmuştum.

Burayı karanlık şehir olarak isimlendirmem sadece bana özel değildi. Bunu bu coğrafyada yaşayan herkes kolaylıkla bilebilirdi. Otivia çocuklara anlatılan peri masalları kadar büyüleyiciydi ancak bu koca şehir hiçte masum değildi.

Sanki girişi olan ama çıkışı olmayan bir girdap gibiydi. Ufak hatalarınız sonunuzu getirebilirdi. Ve ben yapabileceğim en büyük hatayı bu şehre ayak basarak yapmıştım.

Şimdi bahsettiğim girdabın içinde sıkışan kişi ben olmuştum. Çünkü bu şehire hapsolmuştum ve çıkış yolum ancak Jennie'nin beni bulmasıyla olabilirdi.

Omuzuma sert bir şey çarptığında dalgınlığıma geldiği için hafif bir çığlık döküldü ağzımdan. Koşarken bana çarpan kişi ardına bakmadan koşmaya devam ettiğinde ne kadar kaba olduğunu düşünmeden edememiştim.

Büyük sokaktaki telaşlı insanların bana garip bakışlarını da göz önünde bulundurursak buranın yerlileri oldukça kaba olmalıydı. Biraz daha ilerledikten sonra sonunda sığınabileceğim bir dükkan bulduğuma sevinmiştim ki arkamdan gelen sesle yeniden irkildim.

"Hey yabancı!" diye bana bağırırken bir yandanda yanıma koşmakta olan biri vardı. Genç çocuk soluklanarak ellerini diz kapaklarının üzerine koyduğunda yanıma çoktan ulaşmıştı ve yüzüne sokak lambasının sönük ışığı vuruyordu.
"Buranın kurallarını bilmiyor musun?" diyerek hızlı bir soru sordu ve bakışlarını üzerimde gezdirdi. Kimdi ve bana ne demeye çalışıyordu işte orası şüpheliydi.

"Demek istediğim, bu saatte dışarıda gezinmek yasak. Burada kalmaya devam ettiğin sürece kurallara uymak zorundasın ve bu yüzden gereğini hemen yerine getirmelisin yoksa..."

genç çocuk sözünü bitirmeden çatallaşmış sesimle onun sözünü kestim. "Yoksa ne?"
"Yoksa cezalandırılırsın. Hem de Otivia'nın karanlık ismi Jeon Jungkook tarafından."

şaşkın bakışlarım artarken beni uyaran genç artık sözü bitmiş olmalı ki arkasını dönüp benden uzaklaşmaya başlamıştı. Kaba biri olmadığımdan olsa gerek arkasından "Teşekkür ederim!" diyerek bağırmayı unutmamıştım.

Bu sırada birkaç saniye öncesinde bana söylediği cümledeki değişik kelimeleri seçmeye çalışıyordum. Yasak? Kurallar? Cezalandırılmak? Jeon Jungkook? Bu söylediği şeylerde neydi hiçbir fikrim yoktu.

Ancak saçmaladığı bana göre büyük ölçüde doğru olsa bile evlerine aynı yöne koşuşturan insanlar genç çocuğun söylediği yasağı onaylar gibiydi. Olası bir ihtimale karşı daha fazla dikkat çekmemek için yanımdaki büyük dükkanın kapısından içeriye girdim.

Buraya biraz soluklanmak için gelmiştim ancak doğru yerdemiydim orası şüpheliydi.

"Sihirli dükkanın yeni müşterisi, hoşgeldiniz!" içeriye girdiğimde başucumda biten rengarenk saçlı yaşlı adamın sesiyle geriye doğru sendeledim ve tam yeri boylayacakken belimden tutulmasıyla büyük bir facia önlenmişti.

"Birazdan olacak olan kutlama için ince belinize uygun bir elbise arıyorsanız doğru yerdesiniz güzel bayan!" komik bir şey olmadığı halde kahkaha atan yaşlı adama uzun süre baktıktan sonra açıklama yapmam gerektiğini anlamam uzun sürmemişti.

"Bayım ben kayboldum. Ve birisine ulaşmam gerekiyor bunu nasıl yapabilirim?"

"Demek sensin, üstelik hâlâ hayattasın!" adam bağırarak sertçe kolumdan yakaladığında şaşkınca ona bakıyordum. Beni tanıyor muydu? Bu imkansızdı.

"Kayıp prensesin benim dükkanıma yolunun düşmesi bir mucize!" etrafı adamın sevinç çığlıkları doldururken söylediği sözler ile duraksamıştım.

Kayıp prenses diyerek kastettiği kişi ben miydim?

legend あ rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin